Her ne kadar, çok önemli bir bölümü, “yüksek lise” olarak nitelendirilse de, içlerinde bazıları var ki dünyanın en iyi üniversiteleriyle artık partner konumundalar.
Öğrenci ve öğretim üyesi değişiminin yanı sıra ortak diploma ve ortak projeler konusunda ciddi anlamda yol kat ettiler.
Özellikle de başarılı gençlerimiz, dünya üniversitelerinin iştahını kabartıyor.
Onları bir şekilde kendi çatıları altında görmeyi, devamlılıklarının bir gereği olarak düşünüyorlar.
Keşke aynı şekilde, biz de başka ülkelerin parlak beyinlerini, çok daha artan bir şekilde ülkemize çekebilsek.
Türkiye’deki yabancı öğrenci ve yabancı öğretim üyesi sayısı, gönderdiklerimizin onda biri kadar bile değil.
Aradaki bu makasın kesinlikle kapatılması gerekiyor. Gerekirse teşvik edilmelidir.
Prof. Dr. Osman Coşkunoğlu, 22. ve 23. dönem milletvekili. Yani bir ve iki önceki parlamentolarda görev aldı.
Meclis’teyken olduğu gibi şimdi de bilişim sektörünü ve bu yöndeki gelişmeleri yakından izleyen bir isim.
Şu günlerde, Dubai’de internetin geleceğini belirleyecek uluslararası konferansta, hükümetin kaygı verici bir tutum içerisinde olduğuna dikkat çekiyor.
Bu konuda “aman dikkat” diyerek bir de basın açıklaması yaptı.
İsterseniz gelin önce ona bir göz atalım. Çünkü yediden yetmişe, bugünden yarına, hepimizi çok yakından ilgilendiriyor.
THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, önceki gece, Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde Genç Bakış’ın konuğuydu.
THY’nin nasıl bir dünya markası olduğunun yanı sıra kendisiyle ilgili güncel iddialara da yanıt verdi.
İşte programdan satır başları:
Atılanlara üzüldüm ama!..
- 29 Mayıs, THY’de eylem başladığı gün, çok üzüntü duyduğumuz bir gün. Çalışanlarımız tabii ki eylem yapabilir, biz buna bir kısıtlama getirmedik. Ama o gün ortada hiçbir şey yokken siz iş aksatıyorsunuz ve 100 bin kişi havaalanında kalıp mağdur oluyor, THY zarar ediyor. Buna hakkınız yok. Bizim bu eylemden 1-2 saat öncesinde haberimiz oldu. Çalışanlarımıza bu kanunsuz bir eylemdir diye kısa bir mesaj attık. Bizim bu durumda işe son verme hakkımız var ve bunu kullandık. Arkadaşlarımız da mahkemeye başvurdu.
Toplumun hemen her kesiminde olduğu gibi üniversitelerin tepe yönetimindeki kadın sayısı da çok az.
168 rektörden sadece 12’si kadın. 21 üyeli YÖK’te de yok gibi.
Oysa üniversitelerdeki her iki öğrenci ve her iki öğretim üyesinden birisi kadın.
Peki, onlar mı bu göreve talip değiller, yoksa erkek egemenliği, üniversitelerde de egemenliğini sürdürüyor mu?
Cevabı zor bir soru.
Ayrıca konuya nereden baktığınıza bağlı.
İsterseniz gelin önce bir durum tespiti yapalım:
Gün geçmiyor ki eğitimde yeni bir reform paketi açılmasın.
Pek çoğu, iyi niyetli.
Ama bu kadarını, ne MEB, ne öğretmen ve öğrenciler ne de veliler kaldırabilir.
Nitekim kaldıramıyor da!
Hızımıza ayak uyduracaksınız diyenler çıkabilir.
Hep ileri olsa amenna.
Çin’in Harvard’ı olarak nitelendirilenin Nankai Üniversitesi rektör ve dekanları birkaç gündür Türkiye’de. Hem uluslararası işbirliği anlaşmaları yapıyor hem de Türkiye’yi tanımaya çalışıyorlar. Dün kendileri ile uzun uzadıya eğitimi, bilimi ve Çin’i konuşma olanağı bulduk.
Diğer pek çok Çinli gibi onlar da mütevazı ve bir o kadar da donanımlı ve saygılılar.
Yeditepe ile işbirliği
Çin’in en popüler üniversitelerinden birisi, Türkiye’de partner olarak niye Yeditepe Üniversitesi’ni tercih etti? Sorduğum ilk soru bu oldu. Çünkü bu sorunun cevabı, birçok soru için yeni kapılar açacaktı. Cevabı çok netti: Genç ve enerjik bir üniversite. Bizim için de önemli olan bu!..
Peki Yeditepe ve Nankai üniversiteleri arasında nasıl bir işbirliğine gidildi?
Doğu Perinçek’in piyasaya yeni çıkan OG’dan OĞUR’a Devletin Oluşması Sürecinin Türkçedeki İzleri kitabı, sadece Türkçenin binlerce yıllık gelişimini değil, Türklerin hikayesini de anlatıyor.
Dil deyip geçmeyin. O da tıpkı diğer canlılar gibi doğup büyüyor, gelişiyor bazen de tıpkı devletler gibi kendini yenileyemediği için yok olup gidiyor.
Alfabelerin kimi bizimki gibi 20, 30 harfli kimileri de iki kat daha fazla. Kiminde bizde olduğu gibi şapkalar, kuyruklar (Ğ, Ç, İ, Ö, Ü, Ş) var, kiminde ise bazı harf ve sesler (Q, R) hiç yok...
Kabileden devlete
Türkçede Og kabileyi g’nin üzerine şapka gelince devleti temsil ediyormuş. Og’dan Oğur’a geçiş de öyle bir gecede olan bir değişiklik değil binlerce yıllık bir süreci özetliyormuş.
Perinçek’in bu yönde başka kitapları da var. Ama belli ki bu son kitabına, çok fazla emek harcamış ve dildeki bu gelişmeye, bir tarihçi ya da dil bilimci olmaktan çok, siyaset ve halk bilimci olarak katkıda bulunmaya çalışmış. Kendisinin ne bir dilbilimci ne de tarihçi olmadığını özellikle vurguluyor. Hatalar olabileceğine de dikkat çekerek, bunların tespit edilip düzeltilmesinin, başta kendisi olmak üzere bilim tutkusu olan herkesi
Turizm mi, eğitim mi çok daha büyük sirkülasyon sağlıyor?
Dışarıdan bakıldığında turizmin sağladığı hareketlilik çok fazla gibi görünüyor. Ama eğitimin de hiç ondan geri kalır yanı yok.
Bıraktığı gelir de pek çok ülkenin toplam bütçesini gölgede bırakır.
İngiltere ve Amerika’nın kazanımları ise sadece parayla sınırlı değil.
Dünyanın en parlak beyinleri onlar için, özellikle de ABD için üretiyor...
Türkiye’den yurtdışına giden öğrenci ve kursiyer sayısı da her geçen gün artıyor.
Yaş sınırlaması da neredeyse yok gibi.