Bazı devlet üniversiteleri gibi bazı vakıf üniversitelerinin de ciddi sorunları var. Bu yüzden, tam da üniversiteyi kazandım diye sevinirken, ciddi bir macerayla karşı karşıya kalmak istemiyorsanız, tercih listesine alacağınız her üniversiteyi tek tek mercek altına alın. Yoksa girdiğinize bin pişman olabilirsiniz.
Peki üniversiteleri tanımanın doğru yolu ve yöntemi ne?
Kime sorsanız en iyisinin kendileri olduğunu söylüyorlar. Ama her şey de ortada.
İşte bu aşamada söylenenden çok gördüğünüze inanmalısınız. Zaman ayırın ve tercih listesine aldığınız, girme ihtimali en yüksek üniversiteleri, gidip yerinde görün.
Öğrenci ve öğretim üyeleriyle konuşun. Bu üniversitelerle ilgili çıkan yayınları okuyun.
Ondan sonra da üniversitenin en tepesindeki isimlerle bire bir görüşün ve güvence isteyin.
Elbette her söylentiye, özellikle de rakip kurumların söylediklerine inanmayın. Ama gözü kapalı da gitmeyin!..
Show’dan Star’a transfer olarak dikkatleri üzerine çeken Acun Ilıcalı, görünen o ki şöhretten yorulmuş. Sıradan vatandaş olmayı özlemiş. Ilıcalı, güncel konularda uzmanlık gerektiriyor diye fikir beyan etmekten kaçındı. Demokrasi konusunda ise limitli olandan yana olduğunu dile getirdi.
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde, önceki gece Genç Bakış’ın konuğu olan Acun Ilıcalı, öğrencilerin sorularını cevapladı. İşte programdan satır başları:
Twitter’ı çok kullanmıyorum
- Twitter amacını aşmış bir platform. Denetim olmadığı sürece, insanlar yazdığının sorumluluğunu almadığı sürece twitter’ı çok aktif kullanmayı düşünmüyorum
- Ben bir yapımcıyım. Biz her sezon başında görüşüyoruz anlaşıyoruz kanalla ama bu sene Show TV ile şartlarımız uymadı anlaşamadık, Star TV’ye geçtim. Hepsi bu. Benim de onlarca çalışanım var, şirketimin geleceğini düşünmem lazım.
Üniversitelerdeki boş kontenjan sayısı 100 binin üzerinde. Böylesi bir durum yediden yetmişe hepimizi ilgilendirmeli. Çünkü bu boş kontenjanların maliyeti milyarlarca dolar ve bu para, bizim cebimizden çıkıyor.
Bu kadar kontenjanın boş kalmasının en önemli nedeni kalıcı ve ileriye yönelik bir yükseköğretim politikamızın bulunmaması.
Bir yanda üniversiteye girmek için can atan milyonlar, öte yanda boş kalan kontenjanlar.
Sizce de bu işte bir anormallik yok mu?
Herkes seyrediyor!
Boş kontenjanların dolması, Cumhurbaşkanı’ndan üniversite rektörüne, Başbakan’dan anne-babalara kadar herkesi ilgilendirmesine rağmen, olup bitenleri sadece uzaktan izliyorlar.
Yüz binlerce adayın dört gözle beklediği ek yerleştirme başvuruları yarın başlıyor. Öylesine avantajlar söz konusu ki iyi ki açıkta kalmışım diyebilirsiniz.
Çünkü, birinci yerleştirmede gidip kayıt yaptırmamış olsanız bile, ek yerleştirmeden yararlanamıyorsunuz. Yani ek yerleştirmeden yararlanabilmek için birinci koşul, bu yıl sınava girip açıkta kalmış olmalısınız. Üniversite ek yerleştirmelerinde, fen ve Anadolu liselerinde olduğu gibi eski tercih listeleri geçerli değil. Yeni tercih listesi hazırlanması gerekiyor ve 30 hakkınız var...
Her ne kadar, seçeceğiniz fakültelerin puanının, sizin puanınızdan daha düşük olması gibi saçma sapan bir kural olsa da üzülmeyin. Çünkü yeni açılan fakülte ve yüksek okullarda böyle bir kural yok. Barajı aşan herkes, yeni açılan bölüm, fakülte ve üniversiteleri tercih edebilecek.
Çok önemli bir başka ayrıntı da, sağlanan burs olanakları. Üniversiteler boş kontenjanlarını doldurmak için, kesenin ağzını, birinci yerleştirmeden çok daha fazla açtılar.
İşte bu yüzden bu fırsatı kaçırmamalısınız. Çünkü gelecek yıl, bu avantajları bulamayabilirsiniz...
ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ Her yerde açık var!
Ek yerleştirme denilince, boş kalıp
Üniversitelerin reyting sıralaması, dünyanın en zor işi. Hangi kriteri uygularsanız uygulayın, birileri mutlaka karşı çıkacaktır. Ama yapılması da gerekiyor.
Türkiye’de bu yönde çok çalışmalar oldu ama hiçbiri sonuca ulaşmadı. Özellikle de YÖK’ün yaptıkları. En ciddisi ODTÜ URAP’ın yaptığı sıralama. Ama o da daha çok yeni.
Dünya genelinde ise çok sayıda sıralama var. Zaman zaman onlar da tartışma konusu oluyor. Çünkü bazen sapla-samanı karıştırıyorlar...
Günün haberi ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’den geldi.
Ergün, üniversitelerin girişimci ve yenilikçi özelliklerine göre sıralandığı bir endeks oluşturduklarını belirterek, “Bunları her yıl sıralayacağız. Ekim ayından itibaren bu sıralamaya bütün üniversiteler dahil olacaklar” dedi.
Alın size bir tartışma konusu daha.
Kim daha üretken?
Son 30 yıldır iktidara gelen-giden bütün partilerin gündeminde, YÖK’ü kaldırmak ya da en azından YÖK Yasası’nı değiştirmek vardı. Ama hepsi geldi, gitti; YÖK hala var. Görünen o ki olmaya da devam edecek...
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, Anadolu Üniversitesi’nin açılışında YÖK Yasası’nın değiştirileceğini söylemiş. Tıpkı kendinden önceki başkanlar gibi.
Garip olan da zaten bu.
YÖK Yasası’nı, YÖK hazırlıyor! Bundan daha komik ne olabilir ki!
Hangi kurum kendi yetkilerini devreder ya da kendi kendini fesheder ki, biz bunu YÖK’ten bekliyoruz.
YÖK Başkanı demiş ki:
“Yüksek öğretim kurumları kurumsal olarak daha özerk, rekabete daha açık, daha esnek ve daha güçlü bir biçimde örgütlenebilsin, dünyayla daha çok bütünleşen bir yapıya kavuşsun.”
Yüz bini aşkın gence daha üniversiteli olma şansı yaratacak olan Ek Yerleştirme başvuruları, muhtemelen önümüzdeki hafta başlayacak.
Üniversitelerde boş kalan kontenjanların yanı sıra yeni açılan fakülte ve yeni kurulan üniversitelere de ek yerleştirmeyle öğrenci alınacak.
Akla gelen ilk soru:
Bu boş kontenjanlar, beğenilmeyip de boş kalan yerler mi? Kesinlikle hayır.
Çarşamba günü başlayacak olan yazı dizimizde de göreceğiniz gibi hemen herkesin fazlasıyla ilgisini çekecek fakülte ve yüksek okullar da var. Birinci yerleştirmede üniversiteli olanlardan pek çoğununun, keşke açıkta kalsaydık da biz de ek yerleştirmeden yararlanabilseydik diyeceği bölümler o kadar çok ki sizler de şaşıracaksınız.
“Her şerde bir hayır vardır” derler. Ek yerleştirme de işte öyle bir şey.Kazanamadım diye karalar bağlarken, bir anda sevinçlerin en büyüğünü yaşayabiliyorsunuz.
Peki Ek Yerleştirme Rehberi’nde ne olacak? Aklınıza gelebilecek her soruya cevap bulabileceğinizi şimdiden söyleyebiliriz.
İstanbul’daki Gaziantepli aydınlar -ki çoğunluğu profesör- çok uzun yıllardır, İstanbul Üniversitesi’nin Baltalimanı tesislerinde ayda bir kez bir araya gelip, hem ülkenin hem de Gaziantep’in sorunlarını konuşuyorlar.
Cuma akşamki konukları bendim. Üç yıl önce de çağırmışlardı. O zaman genel eğitim sorunlarını konuşmuştuk. Ama bu kez, tümüyle Gaziantep’e yoğunlaştık. Çünkü, Gaziantep’in durumu, Türkiye’den de vahim.
Size sadece bir örnek:
LYS’de yani üniversite giriş sınavında, bazı puan türlerinde en dipteler. Yani 81’inci sıradalar!..
“Bunu size hiç yakıştıramıyorum“ diye söze başladım ve adeta kendilerini bombardımana tuttum.
Çünkü, hangi konuda, hangi kriteri uygularsanız uygulayın, Gaziantep, kesinlikle ilk 10’a girer.
Peki o zaman eğitimdeki bu perişanlığınız niye gibi can acıtıcı cümlelerle biraz da provokatif davranarak, tepkilerini ölçmeye çalıştım.