Dünkü gazetelerde, üniversiteye girişteki puan barajının 180’den 165’e indirileceğine yönelik haberler vardı.
Vakıf üniversitelerinin pek çoğu da kararı, ayakta alkışladı. Ama YÖK hemen yalanladı.
Yoksa çok sert eleştirilere muhatap olabilirdi...
Baraj puanı düşürülsün görüşü, uzun süredir dillendiriliyor, çünkü üniversitelerin, bu yıl da, kontenjanlarını doldurmaları mümkün gözükmüyor!
Bunun anlamı, ekonomik kriz bazılarını teğet geçse de, pek çok üniversiteyi fena bir şekilde vurabilir.
Peki üniversiteler tatil köyü mü ki, doluluk oranlarına bakılıyor, boş kalmasın diye kampanyalar düzenleniyor. Nereden bakarsanız bakın, ilginç olduğu kadar, çetrefilli bir tartışma konusu...
ÖSYM, yalancı çobana benzedi. Artık ne söylese hiçbir inandırıcılığı kalmadı. Ortada onlarca iddia var, kıyametler kopuyor ama bu onların umurunda bile değil.
İddialara tek tek cevap vereceğine, genel bir açıklama yapıp, kamuoyunun kendisine inanmasını istiyor. Ama tersi oluyor. Fazla değil, birkaç yıl öncesine kadar, tüm anketlerde Türkiye’nin en güvenilir kurumları sıralamasında hep en tepelerde yer alan ÖSYM, şimdi ne oldu da dibe vurdu?
Bunu herkesten çok ÖSYM’nin kendisi sorup, sorgulamalı. Çünkü, tartışılan kurum ta kendileri...
İddialar ve açıklama
LYS ile ilgili çok ciddi iddialar var.
Bazı adayların puanları hesaplanmadı, bazılarına da eksik puan verildi deniliyor. Hatta sadece belli puan türlerinde değil, yerleştirme puanlarının yanlış hesaplanması nedeniyle, tüm puan türlerinde, tüm adayların puanları yanlış hesaplandı diyenler de var. Ayrıca, her iddia için örnekler söz konusu. Ama ÖSYM’nin dün yaptığı açıklama, tüm bu iddialara cevap vermenin çok ötesinde:
Yarattıkları farklılıklarla, Eğitim Vitrini’ne çıkmayı hak eden üniversitelerimize, sayfalarımızı sonuna kadar açmaya hazır olduğumuzu duyurup, ara ara onları köşemize konuk ediyoruz.
Bugünkü konuğumuz, KKTC’nin saygın yükseköğretim kurumlarından Doğu Akdeniz Üniversitesi. Bakalım, farkındalık yaratma adına bugüne kadar neler yapmışlar:
Tek devlet üniversitesi
1979 yılında eğitim başlayan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (K.K.T.C.) tek devlet üniversitesidir.
DAÜ’de 10 fakülte, 5 yüksekokul ve Yabancı Diller ve İngilizce Hazırlık Okulu’nda 82 programda ön lisans ve lisans, 59 programda ise yüksek lisans ve doktora eğitimi verilmektedir.
Gerek Türkiye gerekse bölgede hiç bir eğitim kurumunda olmayan çok kültürlü ortam DAÜ’nün önemli farklılıklarından birini oluşturmaktadır. Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde 71 farklı ülkeden 14 bin öğrenci öğrenim görmektedir. Öğrenci nüfusunun yüzde 25’ini Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dışından gelen öğrenciler oluşturmaktadır. Dünyanın 71 farklı ülkesinden gelen öğrenciler aynı sınıflarda eğitim alarak, farklı kültürleri tanıma imkanı bulmaktadır. Ayrıca DAÜ’de 35 farklı ülkeden
Siyaset, spor, magazin, ekonomi deyince yüzlerce yazar, çizer, yorumcu var. Keşke on milyonlarca öğrenci ve velinin yaşamını derinden etkileyen eğitim konusunda da, daha fazla sorup, sorgulayan gazeteciler olsaydı...
Hiç kimse yazmayıp, sürekli olarak biz dillendirdiğimiz için, birileri, hep öküzün altın buzağı arıyor. 20 yıl önce de bu böyleydi, şimdi de. Ya eğitimden vazgeçip, biz de magazin, spor ya da siyaset yazmaya başlayacağız ya da eğitime devam edeceğiz. Diğerlerinde hem çok daha popüler olursunuz hem de başınız hiç ağrımaz ama eğitim öyle mi?..
SBS’de neler oluyor?
MEB ya da ÖSYM, her yıl onlarca sınav yapıp, milyonlarca insanın hayatına yön veriyor. Üzerlerindeki sınav yükü, olağanın çok üzerinde. Bu yüzden hata yapma olasılıkları giderek artıyor. Bu kurumlar, eskiden de hata yapmıyor muydu? Elbette yapıyordu. Tek fark, eskiden yapılan hatalar, samimiyetle anında kabul ediliyor ve gereği yerine getiriliyordu. Şimdi ise kolay kolay kabullenilmiyor.
MEB ve ÖSYM’nin, özellikle de sınavlar konusunda, kesinlikle yıpratılmaması gerekir. Çünkü onlar, geleceğimizin güvencesi. Kim olursa olsun, onlarla ilgili konuşurken ya da yazarken, en az üç defa daha düşünmeli
Üniversite giriş sınavları iyi analiz edildiğine, müthiş ayrıntıları da beraberinde getiriyor. Örneğin sayfalar dolusu ayrıntı içerisinde, beni en fazla şaşırtan, sıfır sayısındaki patlamadan daha çok Gaziantep’in sonunculuğu oldu.
O Gaziantep ki hangi konuda, hangi kriteri uygularsanız uygulayın ilk 10’a giren kentlerimizden birisi. Üstelik iki de Milli Eğitim Bakanı çıkarttı.
Siyasetçinin ilgisizliği Gaziantep’i dibe iterken, Bartın’ı en tepeye çıkarttı. Milli Eğitim eski Bakanı, TBMM eski Başkanı Köksal Toptan, sıkı bir Bartınlı ve hem bakanlığı, hem de Meclis başkanlığı döneminde, en iyi okulların Bartın’a açılması ve en iyi öğretmenlerin Bartın’a gönderilmesi için elinden geleni yaptı ve bugünkü gurur tablosu yaşandı...
Listenin en tepesinde yıllardır dikkat çeken kentlerden birisi de Kilis. Düne kadar Gaziantep’e bağlıydı. Kaçakçılığın ölmesinden sonra da kıyıda köşede kalan kentlerimizden birisi oldu. Önceki yıllarda, bu başarının sırrını merak edip gitmiştim.
O dönemde Mehmetçik Dershaneleri adı altında, yedek subay öğretmenlerinin başlattığı bir kampanya vardı ve müthiş etkili olmuştu. Görünen o ki, o gelenek hala devam ediyor.
Gaziantep gibi şaşırtan bir
Ülkelerin kalkınmışlık göstergeleri içerisinde sizce en önemlisi hangisi?
Kişi başına düşün dolar mı? Eğitim mi? Tarihi ve kültürel zenginlikleri mi? Yoksa kaldırımları mı?
Evet diğer kriterlerin hemen hepsi çok önemli ama eğer bulunduğunuz kentin sokaklarında biraz dolaşmaya başlarsanız, kaldırımların ne kadar önemli olduğunu anlarsınız...
Diğer kentlerde durum daha da vahim ama isterseniz gelin İstanbul’a ve İstanbul’un en şaşaalı ilçelerinin kaldırımlarına bir göz atalım.
Kesinlikle standart diye bir şey yok. Kimi yerde üç metre kimi yerde yarım metre bile değil. Kimi yerde düz, çoğu yerde langır lungur. Ama en önemlisi de, pek çok yerde kaldırım diye bir şey yok, sanki insanlar bir yerden bir yere uçarak gidecekler.
Pislik diz boyu. İşçilik ise hak getire. Hele hele ana caddelerde ve esnafın yoğun olduğu bölgelerde, işyerlerinin ihtiyaçlarına göre kaldırım düzenlemesi yapılmış.
Eğer civarda cafe, restoran varsa, sokağa taşınan masalar nedeniyle kaldırım diye bir şey kalmamış. Otomobil galerilerinin önüne ise araçlar kolay girip çıksın diye rampa yapılmış. En komiği ise aynı bölgedeki 100 metrelik bir kaldırımda en az 10 çeşit zemin uygulaması var. Kimi asfalt
YÖK ve ÖSYM, TBMM ve Danıştay’ın aldığı karara, uymak zorunda olduğunu nihayet hatırladı. Bir Hukuk Devleti’nde zaten aksi düşünülemezdi. Ama birilerinin, bunu YÖK ve ÖSYM’ye hatırlatması gerekiyordu. Bu görevi, Danıştay üstlendi ve önceki gün, bunu bir kez daha YÖK ve ÖSYM’ye hatırlattı. Ültimatom niteliğindeki son uyarıdan sonra, YÖK ve ÖSYM, bir kez daha karar değiştirdi ve en başa döndü.
Peki şimdi ne olacak?
ÖSYM, iki gün önce yayınladığı kılavuzu, iptal ederek, hemen yeni bir kılavuz hazırlığına başladı. Yeni kılavuzda, sadece bireysel başarının yani diploma notunun değil, okul başarısının da dikkate alınacağı vurgulanacak. Yani geçen yılki Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı’na dönülecek. Ve bu da ÖSYM’ye çok fazla zaman kaybettirecek. Sınav takvimi altüst olacak! Her an açıklanması beklenen LYS sonuçları ise bir başka bahara ertelenebilecek...
Adayların başı döndü
Üniversite puanlarının nasıl hesaplanacağına yönelik gelişmeler, sadece adayların değil, velilerin de başını döndürdü. YÖK, karar değiştirdikçe, veliler yargıya gitti. Yargı karar aldıkça, YÖK bazen direndi, bazen görmezden geldi, bazen de uygulamak zorunda kaldı.
Maç ortasında kural değişir mi değişmez mi tartışmasına, Danıştay son noktayı koydu. Ama bakalım YÖK, bu kez de görmemezlikten gelecek mi?
Daha da önemlisi, Danıştay yürütmeyi durdurma kararı alıp, eski uygulamaya dönerse, ortaya nasıl bir kaos çıkar?
Hukukçuların aşağıdaki yorumu, adayları çıldırtacak düzeyde.
İnşallah o noktalara gelinmez!..
YÖK yasa tanımıyor mu?
Yaşanan süreci bir kez daha hatırlatmakta yarar var: