Saint Benoit ve sevgili hocaları

5 Haziran 2012

Saint Benoit, öğrenci ve mezunlarının gözünde bir çınar, hem de ulu bir çınar. Her ne kadar öğrenciyken, hep şikâyetçi olsalar da, okulda geçen yıllarını, bir ömür boyu birbirlerine anlatmaktan hiç bıkmazlar.
Karaköy’deki yüzlerce yıllık tarihi binanın her karesi, onlar için bir başka anlam ifade eder. Ama öylesine katı kuralları vardır ki, öğrencisini, mezununu, bazen de velilerini isyan ettirir. Saint Benoit Lisesi, bu yıl 229’uncu mezunlarını veriyor. Onlara göre, her şey değişir, tek Saint Benoit değişmez.
Oysa öğrencisi de, öğretmeni de, mezunları da artık değişim istiyor...

Gülfer öğretmen şoku
Öğrencilerin nefret ettikleri hocalar kadar taptıkları öğretmenleri de var. Bazen en çok kızdıkları öğretmenler, en çok sevdikleri de oluyor. Ama bazen de aradan kırk yıl da geçse, kızdıkları, sevdikleri hiç değişmiyor. O dünden, bugüne en çok sevilenlerden birisi de Gülfer öğretmenleri. Galibe bu yıl sözleşmesinin yenilenmesi konusunda bir sorun yaşanıyormuş. Gerekçelerini bilmiyoruz. Aradık ulaşamadık. Ama öğrencilerinden mail üzerine mail yağıyor... Bir öğretmen için bundan daha güzel ödül olamaz...
İşte onlardan bazıları: “Gülfer Danışman öğrenci yetiştirmez,

Yazının Devamı

Şişirilmiş notlara yönelik inanılmaz ‘tezgâh’

3 Haziran 2012

Üniversiteye giriş sisteminde sürekli yeni düzenlemeler yapılıyor. Tıpkı 4+4+4’te olduğu gibi bu düzenlemelerin de, ne olduğunu ve nasıl sonuçlar doğuracağını anlamak mümkün değil. Daha da vahimi, diploma notlarının standartilize edilmeden üniversiteye girişte direk etkili hale getirilmesi!
Bu konunun istismar edilebileceğine yönelik tepkilerin ardı arkası kesilmiyor. Ama nedense bu durum, ne MEB’in ne de ÖSYM’nin umurunda. Oysa okullardan çok ciddi istismar sinyalleri geliyor...
Not istismarına yönelik uygulamalara önceki yıllarda da fazlasıyla şahit olduk. Hatta sadece içinde bulunulan yıla ait notların değil, önceki yılların notlarının da değiştirildiği iddiaları gündemden hiç düşmedi.

Notlar nasıl yükseltildi?
MEB, özellikle İstanbul’da bu konuda ciddi incelemeler yaptı. Çok önemli bulgulara ulaştı. Ama üzerine gideceğine, nedense kapatmayı tercih etti.
Başta o eski dosyalar yeniden açılmadan ve bu konuda şeffaf ve adil bir sistem oluşturulmadan, bu konuda yapılacak sahtekârlıklar, her ne kadar münferit de olsa, MEB’i yıpratmaya devam edecektir.

Yazının Devamı

Master doktora yapmak suç mu?

3 Haziran 2012

Öğretmenlerimizin yarıdan fazlası, master ve doktoralı olsa fena mı olur? Dünyanın pek çok ülkesinde, bu böyle.
Bazı alanlarda yüksek lisans bazı alanlarda da doktora adeta zorunlu ya da öylesine teşvikler var ki, yapmayan kalmıyor.
Özellikle de kendi alanlarında… Peki bizdeki durum ne? 700 bin öğretmenimizden kaçının master ve doktorası var? Sayı, son yıllarda ne kadar artsa da yüzde bir-ikiyi geçmez.
Niye bu kadar düşük?
Öğretmenler mi isteksiz yoksa önlerinde engeller mi var? İşte bu noktada son aylarda çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bakan Dinçer’in konuya bakış açısı, hem takdire şayan hem de çok “gaddarca”.
Öğretmenleri yüksek lisans ve doktora yapmaya da teşvik eden Dinçer, “Ama hiç kimsenin de yüksek lisans yapacağım diye kendi anne babasının veya eşinin bulunduğu ile gitmesine izin vermeyeceğim” diyor. İyi, güzel de bulundukları kentlerde, öğrenim gördükleri alanlara yönelik bölümler var mı? En iyisi o mu?..
Master ve doktora yapanlar, eskiden özür atamalarından yararlanabiliyordu. Şimdi yararlanamıyor.

Yazının Devamı

Maaşlar, puan şoku, seçmeli dersler ve DGS

2 Haziran 2012

Yeni memur maaşları açıklandı. Hemen öğretmenlerin alacağı maaşlara göz attım. Hani şu en az çalışıp, en çok maaş alıyor denen öğretmenlerin maaşlarına. Alt sıralardaydı. Üstte kimler yoktu ki! Demek ki öğretmene verilen değer bu kadar dedim...
Elbette her meslek kutsal.
Elbette her meslek verilenden çok daha fazlasını hak ediyor.
Ama öğretmenler de hak ediyor.
Sayıları çok fazla diye, en düşüğe yakın maaşın onlara verilmesi hiç doğru değil.
İktidarlar, öğretmenlere ek gelir yaratmak durumundalar.
Maaş olarak bu gerçekleşemiyorsa, okula başlama ödeneği gibi, elbise yardımı, yayın desteği, seminerlere katılma pirimi şeklinde ek avantajların sağlanması gerekir.

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu: Anayasa’da masadan kaçan biz olmayız

1 Haziran 2012

Genç Bakış’ın bu haftaki konuğu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Mersin Toros Üniversitesi’nde, öğrencilerin güncel konulardaki sorularına cevap verdi. Anayasa değişikliği konusunda kararlı olduklarını ve masadan kaçan tarafın, kesinlikle kendileri olmayacağını söyledi. 4+4+4’ün yanlış bir proje olduğunu ve o yaşta kendi çocuğu ya da torunu olsaydı yasaya rağmen okula göndermeyeceğini söyledi. Sarıgül ve Tekin’e yönelik sorulara açıklık getirdi.
İşte programdan satır başları:

Yeni anayasa mutlaka yapılacak
- Başkanlık sistemi tartışması tümüyle yapaydı, gündem değiştirmek içindi. Olması gereken parlamenter rejim ama eksiğimiz var. Yasama güçlü değil bunu anayasa değişikliği ile dengelememiz lazım.
- Yeni anayasa mutlaka yapılacak. Masadan kalkan parti biz olmayacağız.

Yazının Devamı

Sınavlar, seçimler ve öğretmenler

31 Mayıs 2012

Öğrenciler sınavlara, öğretim üyeleri seçimlere, öğretmenler de daha iyi eğitim ve daha iyi ekonomik koşullar için mücedele ediyorlar. Ama içlerinde en mağdur durumda olan onlar.
Çünkü, öğretmenlere kızmak en kolayı. 55 bin öğrenci sıfır puan mı çekti, vurun öğretmene. Çocuklar huysuzluk mu etti, kızın öğretmene. Saygıda kusurlu gençler mi yetişiyor çakın öğretmene. Hava yağmurlu, trafik tıkalı, döviz fırladı, dış politika sancılı, hasat düşük mü, kızın öğretmene. Ne alakası var demeyin, vardır mutlaka bir alakası.
Siz büyüklerimizden daha mı iyi biliyorsunuz!...
Keşke öğretmenlerimizi biraz daha yakından tanımaya çalışsak.
İşte o zaman onları kırmamak için elimizden geleni yapardık.
Çünkü onlar öyle yapıyor. Ve hiç kimse aradaki istisnai kötü örnekleri göstermesin, onlar her yerde var…

Yazının Devamı

Rektörlük seçiminde yaşanan gariplikler

30 Mayıs 2012

20 üniversitede rektörlük seçimi var. Aralarında Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ gibi köklü üniversitelerimiz de bulunuyor. Ve hemen hepsinde, şu an için en önemli konu, seçimi kimin kazanacağına yönelik tahminler...
Rektör deyip geçmeyin, nasıl ki Başbakan ülkenin patronuysa, onlar da üniversitelerin patronu. Yani onlar ne diyorsa o...
Rektörlük seçimleri öncesinde, adaylara yönelik olumlu ya da olumsuz özel haber kesinlikle yapmıyoruz. Çünkü bu bel altı vuruşlar ya da hak edilmedik iltifatlar, sandığın iradesine ipotek koyma anlamına gelebiliyor.
Bu seçim öncesinde de bu kararlılığımızdan vazgeçmek istemiyoruz. Ama rektörlere ve adaylara yönelik iddialar yağmaya devam ediyor. Hem de çok eskiye dayanan iddialar. Keşke seçim hiç gündemde değilken gelseydi. İşte o zaman gönül rahatlığı ile araştırılır ve doğruysa da yayımlanırdı. Ama şimdi, sanki seçimlerin sonucunu etkilemek için her yol mubahmış gibi davranılıyor...
Üniversiteler, rektörlük seçimleri öncesinde gösterdikleri araştırma faaliyetlerini, bilimsel konularda da gösterseler, eminim ki çağ atlardık ama nedense ilime, bilime değil de, güce ve koltuğa çok daha fazla ilgi duyuyorlar...

Seçim değil kandırmaca

Yazının Devamı

Dünya giderek melezleşiyor!

29 Mayıs 2012

Bir Eurovision şarkı yarışması daha geride kaldı. Öncelikle Azerbaycan’ı kutlamak gerekir. Organizasyon her şeyiyle mükemmeldi. Özellikle de görsel şovlar...

Yarışmayı izlerken, hemen herkesin dikkatini mutlaka farklı bir şeyler çekmiştir. Beni şaşırtan ise, finale kalan yarışmacıların çok önemli bir kısmının, temsil ettikleri ülkeye sonradan vatandaş olmaları. Muhtemelen çoğu ikinci, üçüncü kuşak. Nitekim İsveç adına birinciliği kazanan Loreen de Fas asıllı. Norveç’i İran asıllı, İngiltere’yi Hindistan asıllı, Fransa’yı Endonezya asıllı sanatçılar temsil etti. Daha pek çoğu da yine farklı kökenden geliyor.

Zaten benzeri yarışmaların amacı da dil, din, etnik köken gözetmeksizin insanları, önce insan olarak görmeyi amaçlamıyor mu?..

Fazla uzağa gitmeye gerek yok, çevrenizde farklı ülkelerden yenge ya da enişte mutlaka vardır. Hele hele farklı ülkelere öğrenim ya da çalışma amacıyla gidenleriniz varsa, genetik kökenler iyice karışmıştır.

Dün bir aileyle sohbet ediyorduk. Terör nedeniyle, Türkiye’de öğrenim koşulları zorlaşınca 80’li yıllarda Amerika’ya okumaya gitmiş, kocası Çin asıllı Amerikalıydı. Oğlu bir Filipinli ile evlenmiş. Kızı da ne Çinli ne de Türk’e benzemiyordu. Ailede

Yazının Devamı