Yüz binlerce aday için çok kolay bir sınav oldu. MEB ve ÖSYM, son bir kaç yıldır, giriş sınavlarında adeta herkese mavi boncuk dağıtıyor. Yani kolay sorularla, herkesi mutlu ediyor...
Ay sonuna doğru, sonuçlar açıklandığında muhtemelen adayların yüzde 80'den fazlası barajı aşacak ve asıl kozlar ikinci basamak sınaıvı LYS'de paylaşılacak. Dünkü YGS, bir anlamda LYS'nin provasıydı...
Sorular her zaman olduğu gibi müfredata uygundu. Çünkü müfredat dışı sorular, sıkıntı yaratıyor ve iptale kadar gidiyor.
Peki tartışmalı ya da süprüz sorular var mıydı?
160 soru, 160 dakika
Yapılan ilk değerlendirmelere göre, uzun metinli, zaman alıcı sorular dışında her şey yolunda. 100 söcüğü aşan fazlasıyla soru vardı ve bu yüzden bazı öğrenciler, soruların tümünü okumaya fırsat bulamadı. Bu sorunu yaşayan adayların LYS'ye kadar ki süreçte, okuma temposunu biraz daha yükseltmeleri ve bir soruyu iki defa okumama konusunda disipline olmaları gerekiyor...
İki milyona yakın gencimiz bugün üniversite için yarışacak. Ve pek çoğu, bu yazıyı, sınavdan çıktıktan sonra okuyacak. Bu yüzden, şunu, bunu yapın yerine, geleceğe yönelik olarak öngörülerde bulunmak sanki en doğru olanı...
Sınav sonuçları muhtemelen nisanın son haftasında açıklanacak. Ve muhtemelen sınava katılan bir milyon 800 bin adaydan, bir milyon 300 bini, YGS barajını aşacak. Bunlardan 300 bini kadarı, muhtemelen LYS’ye katılmayacak ve LYS’de de 900 bin, bir milyon arası aday yarışacak.
Kontenjanlar ise her ne kadar törpülense de yine 600 bin civarında olacak. Açık öğretimi de kattığınızda herkese yetecek kadar kontenjan var. Bu yüzden, eğer ille de şu üniversite ve şu bölüm demiyorsanız, şimdiden kendinizi üniversiteli sayabilirsiniz...
Ama artık, asıl önemli olanı, üniversiteyi kazanmak değil, bitirdikten sonra iş bulabilmek...
İşsizlik sıralamasında, üniversite mezunları ilk sırada. Çünkü neredeyse her köşe başına bir üniversite açan ve kontenjanları şişirdikçe, şişirenler, olayın bu yönüyle hiç ilgilenmiyorlar. Bu yüzden siz siz olun, geleceğinizi, biz yetişkinlere emanet etmeyin ve oturun yol haritanızı kendiniz hazırlayın. Yoksa yarı yolda kalırsınız!..
K
Eğitim öylesine sıradanlaştırıldı ki, artık herkes söz sahibi. 30 yıldır bu işe kafan yoran birisi olarak, bize de artık kuru fasulye üzerine yorum yapmak kalıyor...
Meclis, adeta eğitim uzmanı kesildi. Şipşak yasalarla, eğitim sistemini sil baştan yeniden dizayn edebiliyorlar. Umarız, yarın onlar da, eleştirilerin dozu arttığında, 8 yılcılar gibi ortadan kaybolmazlar...
Ak Parti ya da başka bir partiler, seçmenden 4 yıl için vize alıyor ama kırk yıllık icraatların altına imza atabiliyorlar. Bu kez de öyle oldu. Umarız alınan bu kararları, bırakın başka iktidarları, aynı patiden başka bir bakan gelip de alaşağı etmez.
10 yıldır hep öyle olmuyor mu?..
Gelelim kuru fasulyeye. O bile artık dışarıdan geliyormuş. Tıpkı mısır gibi.
Peki, en güzel kuru fasulye hangisi?
İri olanlar mı yoksa küçük ve tombul olanlar mı?
Üniversite sınav maratonu, yarın başlıyor. Eğer yalan olmazsa, başta YGS, LYS, SBS olmak üzere tüm giriş sınavları artık tarih olacak!..
Yükseköğretime Giriş Sınavı YGS’ye, bu yıl, 1 milyon 805 bin aday başvurdu. Yani, geçen yıla göre 113 bin arttı. Bunun en önemli nedeni, katsayıların kalkması nedeniyle, meslek lisesi mezunlarının şanslarını son bir kez daha denemek istemeleri. Peki ne kadar öğrenci sınavı kazanacak? Yani hayallerine kavuşacak?
Hem YGS barajını atlayıp LYS’ye girmek, hem de üniversiteyi kazanmak artık hiç de zor değil.
Önceki yıl 100 binin üzerinde, geçen yıl da 100 bine yakın kontenjan boş kaldı. Yani eğer ille de üniversiteli olmak isterseniz, fazlasıyla boş kontenjan var. Hem de sadece vakıf üniversitelerinde değil.
Ama kazanan adayların ne kadarı, hayalini kurduğu fakülteye giriyor, işte o tartışılır. Geçen yıl 600 bin aday üniversitelere yerleştirildi. Eminim ki onların yarıya yakını, bu yıl yeniden sınava girecek. Kalanların diğer yarısı da, sınava girip çıkmaktan bıktıkları için madem girdim, artık burayı bitireyim yaklaşımı içerisinde.
İşsizlik sıralamasında, üniversite mezunlarının ilk sırada yer alması, üniversiteye olan ilgiyi giderek
Dünya Tiyatrolar Günü’nde Genç Bakış’ın konuğu Kenan Işık ve Umutsuz Ev Kadınları Dizisi’nin Yasemin’i Songül Öden’di. Çukurova Üniversitesi’nde gerçekleşen programa gençlerin ilgisi yoğundu. Başta tiyatro olmak üzere, sanatın ve sanatçıya yaklaşımın ele alındığı programda, gelinen ortak nokta, sanattaki yozlaşmanın eğitimden ve siyasetten kaynaklandığı oldu.
İşte programdan satır başları:
Kenan Işık: ‘Televizyonda yapılan sanat değil’
- Daha önce de diziler vardı ama dizide olması gereken oyuncular yoktu. Yakışıklı beyler ve güzel hanımlar vardı. Ama yavaş yavaş onların yerini tiyatrocular aldı.
- Dizilerde tiyatro oyuncularının yer alma oranı yüzde 20 iken yüzde şimdi 90’a çıktı. Artık diziler çok kaliteli. Hepsi değil belki ama bazı dizilerde mucize yaratılıyor. Beş günde nerdeyse hiç hatasız işler çıkıyor.
- Tiyatro oyunculuğu çok farklıdır. Sinemadaki, televizyondaki gibi değildir. Oyuncunun bütün heyecanı salona yansır, hikâyeyi anlatanla seyirci arasında bir enerji oluşur.
Türkiye için sınavsız üniversite, elektriği yeniden keşfetmek gibi bir şey. Çok zor ama imkânsız değil.
Sınavların eğitim sistemimizin genetiğini bozduğu, öğrencilere, çocukluk ve gençliklerini yaşatmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Yılda 10 milyar doları bulan israfı ise hiç hatırlatmak bile istemiyoruz.
İşte bu yüzden, bu yönde atılacak ciddi bir adımı, canı gönülden desteklemeye hazırız. Yeter ki ayağı yere basan bir proje olsun ve sonuna kadar arkasında durulsun.
Eğer bunu başarabilirsek, geleceğe çok daha güvenle bakabiliriz.
Gençlerimiz asıl o zaman özgür olurlar.
Sınavların yok ettiği yaratıcılıkları yeniden ortaya çıkar ve 4, 5 seçeneğin ötesinde, sınırsız seçenekleri düşünme özgürlüğüne kavuşurlar.
Türkiye aylardır eğitimi tartışıyor. Önce milli bayramlar ve andımız, ardından serbest kıyafet ve tablet, şimdi de 4+4+4, sınavlar ve dershaneler. Öğretmenlere uygulanan tacizi hatırlatmak bile istemiyoruz. Çünkü artık onlar da çok yoruldu...
Şaşkınlık sırası, şimdi öğrenci ve velilere geldi. Sınavlar ve dershaneler konusunda kafaları öylesine karıştı ki, ne yapacaklarını bilmez durumdalar. Acilen cevap bekledikleri sorular şunlar:
- Sınavlara hazırlanmaya devam etsinler mi, etmesinler mi?
- Gelecek yıl için dershanelere kayıt yaptırıp, para ödesinler mi, ödemesinler mi?
Eğer birileri çıkıp da bu soruların cevabını verirse, öğrenciler de veliler de çok rahatlayacaklar.
Yok eğer, önümüzdeki yıl için böyle bir durum söz konusu değilse, tam da sınav öncesi, kafalar niye karıştırıldı?..
İki gündür, neredeyse bütün gazete ve televizyonlar, Başbakan Erdoğan‘ın sözlerini, “YGS ve Dershaneler Kaldırılacak” diye manşete çıkardı. Oluru, olmazı ise sanki yeterince tartışılmadı.
Yıllarca önce, dönemin başbakanı Çiller de üniversite giriş sınavlarını kaldıracağını ve sınavsız üniversite döneminin başlayacağını söylemişti. Hâlâ başlayacak!..
12 Eylül’ün paşaları da bir ara dershanelere takmış ve kaldırılacağını ilan etmişlerdi. Arkası gelmedi.
Aslında, o kadar uzağa gitmeye de gerek yok. Daha birkaç yıl önce Başbakan Erdoğan, yine bir açıklamasında, dershaneleri garabete benzetmiş ve çocuklarımızın, sınav belasından ve dershanelerden kurtarılmasını istemişti.
Peki, ne oldu?
Sınav sayısı ikiye, üçe katlandı, dershane sayısında patlama oldu, dershanelere olan bağımlılık daha da artırıldı. Şimdi yine söylediklerinin tam tersi bir gelişme olursa hiç şaşırmam.