“Ekonomik devrim gerekiyor”

17 Şubat 2012

Türk ve dünya ekonomisini, aile boyu ekonomi profesörü olan baba Erdoğan Alkin ve oğulları Kerem ve Emre Alkin’le masaya yatırdık. Kemerburgaz Üniversitesi’nde gerçekleşen Genç Bakış’ta, özellikle ekonomik sıkıntılarının yarattığı sosyal sorunlar ele alındı. Prof. Alkinler, bugünkü ekonomik modelle Türkiye’nin zıplayamayacağını ve gençlere iş bulunamayacağını vurguladılar. İşte programdan satır başları:

Erdoğan Alkin: İyimserim
- Vatandaş dünyanın her yerinde yakınır. Vatandaşın yakınması sağlık belirtisidir. Bütün vatandaşlar, ne güzel geçiniyoruz, hayatımız refah içerisinde diyorlarsa o toplumda bir hastalık vardır.
- Türkiye’de fakirlik sınırı altında yaşayan toplam aile sayısı yüzde 18. Bu çok vahim bir rakam. Fakat ABD’de de bu oran aynı.
- Benim yaşımda olanlar Türkiye’de döviz sorunundan çok korkarlar. Bu krizde dahi tek şüphemiz acaba tekrar dövizle başımız belaya girecek mi oldu. Hep kendimiz, durup dururken, ülke içinde siyasal maraza çıkartıp dövize hücuma meydan verdik. Ve 2001’de başımıza geldiği gibi döviz kurları 2 saatte olağanüstü rakamlara çıktı. Ama neyse ki 2001’de tokadı yiyip dersimizi aldık.

Yazının Devamı

Bakan kıpır kıpır

16 Şubat 2012

Bakan Dinçer, FATİH Projesi’ni anlatırken çok heyecanlıydı. “Bir haftadır hakikaten çok heyecanlıyım. İçim kıpır, kıpır. Gelişmeleri paylaştıkça bunun size de geçeceğine inanıyorum” dedi.
Gerçektende öyle oldu. Ankara için uzun sayılabilecek bir bilgilendirme toplantısıydı. Herkes bir yandan saate bakarken öte yandan peş peşe sorular sorulmaya devam etti. Çünkü gazeteci olmanın ötesinde anne, baba olarak da merak ettikleri çok sorular vardı.
Bilgilendirme toplantısı iki saat sürdü. Ama görünen o ki gelişmeler çerçevesinde, sürekli yenileri yapılacak.
Bakan Dinçer, “Peki bu toplumsal dönüşüm projesi ise öncelikle meclisi, milletvekillerimizi inandırmak gerekmez mi, onlara da tablet dağıtacak mısınız?” sorusuna hiç sıcak bakmadı ama sonra biraz yumuşayıp belki dedi, gazetecilere olabilir, özel okullara ise kesinlikle verilmeyeceğini söyledi.
Bakan Bey de bürokratlar da, bizim genel alışkanlığımız olan, en iyisi, dünyada ilk defa, daha iyisi yok gibi vurguları sık sık yaptılar. Oysa benzer uygulamaları daha önce yaygın olmasa da pek çok okulda gördüm.
En önemli sorulardan birisi de “Peki çocukları asosyalleştiremeyecek mi?” yönündeydi. O soru da taca atıldı. “Her şey de

Yazının Devamı

AB ilişkileri uzmanı mı? O da ne!

15 Şubat 2012

Garip bir ülkeyiz. Hem de çok garip. Sürekli yeni üniversiteler ve yeni bölümler açıyoruz. Peki mezunları, hangi statüyü kazanır, ne iş yapar? Bu hiç kimsenin umurunda değil. Daha da komiği 50 yıllık bir AB maceramız var.
Bu konuda uzman yetiştirilsin diye üniversitelerde bölümler açıldı. Ama gelin görün ki, bu bölümün varlığından, devletin bile haberi yok! Ondan sonra da kalkıp AB bizi niye almıyor diye kızıp duruyoruz. Oysa önce aynaya bakması gereken bizden başkası değil. Lafı hiç uzatmadan, isterseniz gelin önce şu mektubu hep birlikte okuyalım.

Bin pişman oldu
G.C. Türkiye’nin AB heyecanına kapıldı, AB uzmanı oldu. Büyük hayalleri vardı. Türkiye AB’ye girecek, o da, ülkemizi Avrupa’ya taşıyan lokomotiflerden birisi olacaktı. Ama geldiği nokta, AB kapısında bekleyen Türkiye’den farklı olmadı. Bırakın mesleğiyle ilgili bir iş bulmayı, uzmanlık alanını kimseye anlatamıyor, anlatsa da bir bilene rastlamıyor...
İşte AB Uzmanı’nın ilginç öyküsü:
“B. üniversitesi AB İlişkileri mezunuyum. Ama iş bulamıyorum. Kimse bölümü bilmiyor. Devletin kendisi de bilmiyor. KPSS ile ataması yok. Çok zorluk çekiyorum. Bundan sonra bu bölümü seçecekleri bilgilendirirseniz çok

Yazının Devamı

Okumak isteyene eziyet çektirilir mi?

14 Şubat 2012

Böyle bir soruya kim evet diyebilir ki! Kuran-ı Kerim “Oku” diye başlıyor. Peygamberler “Bir kelime öğretenin kulu, kölesi olurum“ diyor. Devlet adamları, düşünürler ve yasalar, yaşam hakkından sonra en temel hakkın, öğrenim hakkı olduğunu söylüyor. İşte böylesi bir ortamda, Milli Eğitim Bakanlığı yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenleri, aralıktaki mazeret tayini kapsamından çıkarttı. Bir anlamda öğrenim yaptıkları illere tayinlerini iyice zorlaştırdı. Gerekçeleri de çok komik!
Artık Türkiye’nin her yerinde üniversite var, bulundukları kentlerde mastır, doktora yapsınlar.
MEB galiba o üniversitelerden çoğunun gecekondu üniversite olduğunun, doktora programları açamadığının farkında değil!..
Bu kafa, yarın, lise mezunlarına da sadece kendi ilindeki üniversiteye gitsin derse ne olacak?
Hani o zaman nerede kaldı öğrenim özgürlüğü?..
MEB, mastır ve doktora yapan öğretmenleri engelleyeceğine, tam aksine desteklemelidir.
Keşke, on binlerce mastırlı, doktoralı öğretmenimiz olsa!

Yazının Devamı

Öğretmensiz reform mümkün değil

12 Şubat 2012

Milli Eğitim Bakanlığı son dönemde başta FATİH olmak üzere büyük projelere imza atmaya çalışıyor. Ama bu süreçte unuttuğu bir şey var. O da öğretmenler. Bakan Dinçer, geldiğinden bu yana bir türlü öğretmenlerin gönlünü alamadı, tam aksine zaman zaman kırıcı oldu. İşte bu yüzden gerçekleştirmeye çalıştığı büyük projelerde öğretmenlerden yeterince lojistik destek alamayabilir!..
Öğretmen yetiştirme sisteminden atamalara, kariyer basamaklarından moral motivasyona kadar öğretmenler hep itilip kakılan taraf oluyor. Oysa bu projeleri gerçekleştirebilmek için özgüvenlerinin çok yüksek olması gerekir. Bu olmadan; yani öğretmenler inanmadan, arkasında durmadan, herhangi bir projeden başarı beklemek hayalcilik olur. İşte bu noktada TEV ile JP Morgan’ın birlikte gerçekleştirdiği Öğretmen Liderliği Programı, ileriye yönelik çok önemli bir adım. Şimdilik Maltepe’de başladı ama tüm Türkiye geneline yayılacak. Eğer bu proje çerçevesinde öğretmenlerimizin kendilerine olan güvenlerini biraz artırır ve liderlik özelliklerini biraz öne çıkarabilirsek, geleceğe çok daha umutla bakabiliriz.
Lider öğretmenler olmadan lider öğrenciler yetiştirmek mümkün değil. Lider öğrenciler olmadan da maalesef

Yazının Devamı

Eğitim fakülteleri ve öğretmen yetiştirme?

12 Şubat 2012

Bir ülke ile oynamak istiyorsanız, öğretmenlerle oynayın derler. Dışarıdan bakıldığında sıradan bir söz gibi algılanır. Ama eğer biraz düşünürseniz, ne kadar önemli olduğunu görürsünüz...
Ülkemizde diğer meslek alanlarına yönelik eleman yetiştirmede ciddi değişimler söz konusu değil. Örneğin doktor, mühendis, yargıç, asker ya da diğer meslek alanlarına baktığınızda, eğitim sürecinde ciddi değişiklikler yok. Zaman zaman çağın gereklerine yönelik geliştirmeler yapılıyor o kadar. Ama öğretmen yetiştirme sistemine baktığımızda, Osmanlı’dan günümüze, neredeyse her 10 yılda bir değişti. Üstelik her defasında daha da kötüleşti. Şimdi yine tıpkı daha önce olduğu gibi, iyileştirme adına eğitim fakülteleri yeniden yapılandırılacakmış. Yani 10 yıl sonra bugünleri de ararsak hiç şaşırmayalım.
Peki böyle bir revizyon ihtiyacı yok mu? Kesinlikle var. Ama aceleye getirilmemeli. Bugünden yarına A’dan Z’ye değişime gidilmemeli. Önce ciddi bir araştırma yapılmalı, sonra pilot uygulamaya gidilmeli, ondan sonra da genel uygulamaya geçilmeli. Yoksa, maceranın ötesine geçilmez...

Neden değişiyor?
İsterseniz önce gelin bu konudaki haberlere bir göz atalım:
“Her yıl Eğitim Fakültelerinden

Yazının Devamı

Gençler için kariyer mi, evlilik mi?

11 Şubat 2012

Gençlerin beklentilerinde, önceki kuşaklara göre müthiş farklılıklar var. Bugünün gençliği, hemen her konuda artık çok farklı düşünüyor.
Peki, onları bu noktaya ne getirdi?
Günümüz koşulları mı, ailelerinin yönlendirmesi mi yoksa geleceğe yönelik beklentileri mi?..
Genç Bakış için her hafta farklı bir üniversiteye gidiyoruz ve her program öncesinde de farklı konularda sohbet edip görüşlerini alıyoruz...
Bu hafta Gaziantep’te Gazikent Üniversitesi’ndeydik. Söz dönüp dolaşıp evliliğe gelince, kariyer mi yoksa evlilik mi sorusunu kendilerine yönelttik.
Evlilik diyenler çok azınlıkta kaldı, hem evlilik hem de kariyer diyenler daha fazlaydı. Ama büyük çoğunluk ille de kariyer diyenlerdi.
Gerekçelerini sorduk. İyi bir kariyer olmadan para, para olmadan da mutluluk olmuyor noktasına geldiler.

Yazının Devamı

Şahin: Ben bakan olduğuma göre herkes olabilir

10 Şubat 2012

Genç Bakış’ın bu haftaki konuğu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’di. Doğu ve Güneydoğu’dan bakanlık koltuğuna oturan ilk kadın olmanın gururunu yaşıyor. Emekli bir işçi ailesinin çocuğu olarak, ben bu göreve geldiysem, tüm kızlarımız gelebilir, yeter ki onların elinden tutalım, arkalarında duralım diyor.
Gaziantep Gazikent Üniversitesi’nde gerçekleşen programda, dindar gençlikten parçalanmış öğretmen ailelerine tüm güncel konular masaya yatırıldı. İşte satır başları:

Yargı süreci hızlanacak
- Şiddetle mücadeleyi sadece kendi aramızda konuşup tartışmamalıyız. Bu işi erkeklerin dünyasına da taşımalıyız. Şiddete başvurmayan erkeklerin de desteğini alıp, şiddete başvuran zavallı erkekleri toplum içinde yalnızlaştırmalıyız.
- 15 yaş altında istismara uğramış bir çocuk ruh sağlığı bozulmuş mudur diye bir teste tabi tutuluyor. Bu kabul edilemez. Bunun değiştirilmesi ile ilgili gerekli olan yasal altyapıyı oluşturduk.

Yazının Devamı