Tekin: Kurultaylar bölünme getirmez

24 Şubat 2012

Genç Bakış’ın bu haftaki konuğu CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’di. Amasya Üniversitesi’nde gerçekleşen programda, Türkiye’nin güncel sorunları ve hafta sonu gerçekleşecek CHP kurultayları konuşuldu.
Zaman zaman çok sert eleştirilerin dile getirildiği programda, öğrenciler CHP’nin iç sorunlarından çok Türkiye gündemi ile ilgilendi ve hemen her konuda şikâyetçi oldular.
Muhalefeti, iktidara alternatif yaratma konusunda beceriksizlikle suçlayan gençler, genel söylemlerin değil somut projelerin ortaya konulmasında ısrarcı oldular...
Tekin ise sert eleştirilere sabırla cevap vererek, peş peşe gerçekleşecek kurultayların kesinlikle bölünme parçalanma getirmeyeceğini tam aksine CHP’yi daha da güçlendireceğini söyledi.
İşte programdan batır başları:

Yazının Devamı

Eğitime gönül verenler ayakta!

23 Şubat 2012

Temel eğitimdeki yeni düzenlemeler kafa karıştırdı. 12 hatta 13, 14 yıla çıkmasını hemen herkes canı gönülden destekliyor. Karşı çıktıkları konu, temel eğitimin farklı amaçlarla parçalanması ve öğrencileri okuldan kopartacak girişimlere açık kapı bırakılması.
Daha da önemlisi, okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınmaması.
Ama üzerinde yeterince konuşulmayan bir konu daha var ki oda açık öğretim ve erken yönlendirmeye yönelik girişimler. Her ikisi de çok tehlikeli. Açık ve uzaktan öğretim yetişkinlere yönelik bir sistem. Her ikisi de temel eğitim çağındaki çocuklara kesinlikle uygulanamaz.
Eğitime bu şaşı bakıştan artık vazgeçilmeli, siyasi değil, pedogojik yaklaşılmalıdır...

Yazının Devamı

Eğitimde 8’den 12’ye değişen bir şey yok!

22 Şubat 2012

Temel eğitimin 8 yıla çıkartılması tam bir macera oldu. Milli Eğitim Şûrası’nda alınan kararın hayata geçmesi en az 20 yıl aldı. Tam karar verilip uygulamaya geçildiğinde de kesintili mi, kesintisiz mi tartışmaları başladı. 28 Şubat’ın rüzgârıyla da kesintisiz karar alındı ve bir gecede on binlerce köy okulu kapandı. Oysa en ücra köşelere kadar okul götürmek için 80 yıl uğraştık!..
Şimdi ise yine bir uçtan öteki uca gidiliyor. Temel eğitimin süresinden çok yine kesintili mi, kesintisiz mi olacağı tartışılıyor. 28 Şubat sürecindeki irade kesintisiz istiyordu, kesintisiz oldu. Şimdiki irade ise kesintili istiyor, muhtemelen de kesintisiz olacak!
Peki, 8 yılın bir muhasebesi yapıldı mı? Hatalarıyla, sevaplarıyla değerlendirmesi gerçekleşti mi? En önemlisi de yüzde 100 okullaşma sağlanabildi mi?..
Bütün bunlar sorgulanmadan yine gözü kapalı bir şekilde 12 yıla yönelmek maceradan başka bir şey değil. Eğer akıl ve mantık çerçevesinde hareket ediliyor olunsaydı, öncelikle okul öncesi eğitim, zorunlu eğitim kapsamına alınırdı. Çünkü eğitim kademeleri içerisinde en önemli kademe, okul öncesi dönem. Eğitim aşkı da, kişilik şekillenmesi de o dönemde oluşuyor ya da köreliyor. Bunu

Yazının Devamı

Bu kitabı neden herkes okumalı?

21 Şubat 2012

Çin Devlet Başkan Yardımcısı, Xi Jinping üç günlüğüne Türkiye’ye geldi. Gelecek yıl, devlet başkanlığına kesin gözüyle bakılıyor...
Bu yıl Türkiye’de Çin Yılı, gelecek yıl da Çin’de Türkiye Yılı olacak...
Çin, şu an için dünyanın parlayan yıldızı. ABD’nin karşısındaki süper güç olarak görenlerin sayısı giderek artıyor...
Yani önümüzdeki süreçte Çin’le yatıp, Çin’le kalkacağız. Peki, bu Çinliler nasıl insanlar, nasıl bu hale geldiler, onları bu kadar başarılı kılan ne? Daha da önemlisi, bu başarının Çinlilere faturası ne?..
İşte tüm bu soruların cevabını bulabileceğiniz müthiş bir kitap var. Eğer anne baba ya da büyükanne, dede, teyze, öğretmen veya çocukları seven ve onların geleceği ile ilgilenen birisiyseniz bu kitabı mutlaka okumalısınız. Çocuklar ve Çin, hiç ilginizi çekmiyor olsa bile bu kitabı yine okumalısınız, çünkü espri, ironi, zekâ ve farkındalık var. Üstelik halen devam eden gerçek bir yaşam öyküsü...

Kaplan Anne

Yazının Devamı

Sınavlar için de neden çalıştay düzenlenmiyor?

19 Şubat 2012

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) el atmadığı konu kalmadı. Bayramlardan andımıza, kıyafetlerden ders kitaplarına, öğretmen yetiştirmeden mesleki eğitime kadar... Oysa eğitim sistemimizin en büyük sorunu, öğrencileri adeta yarış atı haline getiren giriş sınavlarıdır.
SBS, YGS, LYS, KPSS, UDS ve daha niceleri. Yılda 10 milyona yakın öğrenci ya da mezun yarışıyor bu sınavlarda. Velilerle birlikte 30 milyon kişinin hayatını altüst ediyor.
Ekonomik boyutu da 10 milyar dolar. Kazanımları ise sıfır elde var sıfır.
Sınavlar sonunda her hangi bir öğretim kurumuna yerleştirilenlerin neredeyse hiç biri memnun değil.
Yine aynı şekilde başarı oranlarına bakıldığında, ortaya çıkan tablo, felaket ötesi. Sıralama sınavı değil de 100 üzerinden 50 alanın sınıf geçtiği ya da kazandığı, klasik ölçme değerlendirme sistemi uygulansa, kazanların yüzde 80’i de açıkta kalır.
O zaman bu kadar masraf, fedakârlık, emek ve hayal hırsızlığı niye?
Hadi bunu birileri yapıyor, MEB nerede? Acaba birilerini ürkütmekten mi korkuyor yoksa bu işin siyasi rantı yok diye mi uzak duruyor? Her şey bir yana eğitim sistemimizin bu sınav belasından kurtarılmasının zamanı geldi de geçiyor.

Yazının Devamı

Van için Türkiye Kumbarası’na destek zamanı

19 Şubat 2012

Van‘ı unuttuk sanki. Oysa oradaki yaşam hâlâ çok zor koşullarda gerçekleşiyor. Öğretmeninden öğrencisine, vatandaşından bürokratına, kadınından erkeğine hemen herkes hâlâ perişan...
Peki, ne oldu da unuttuk onları?
Öküzün altında buzağı aramaya hiç gerek yok. Her zamanki umursamazlığımız. Geriye dönün bir bakın, neleri unutmadık ki!..
Ama hâlâ yüreği sızlayan, sosyal sorumluluk çerçevesinde bir şeyler yapmaya gayret gösterenler de yok değil.
Van İçin Türkiye Kumbarası da onlardan birisi. Dün televizyonlarda izledim, sanatçılarımızın pek çoğu da destek çıkmış. Keşke yelpaze daha da geniş tutulup tüm Türkiye’yi ve herkesi içine alacak şekilde olsaydı! İşte o zaman çok daha kucaklayıcı olabilirdi.

Daha çok bağış!

Yazının Devamı

Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi kuruldu!

18 Şubat 2012

Türkiye’nin en önemli sorununun eğitim olduğu konusunda kuşku yok. Hangi taşı kaldırırsanız kaldırın, tüm o sorunların nedeni, eğitim eksikliği ya da yanlış eğitimdir. Bunu herkes biliyor ve söylüyor. Ama bu konuda bir inisiyatif oluşturulamıyordu. Özellikle de üniversitelerde.
Eğitim konusunda herkes konuşurken eğitim fakülteleri susuyordu. Doktorlar, mühendisler, hukukçular hepsi kendi aralarında örgütlenip, mesleklerinin itibarı ve geleceği için çaba harcadılar. Eğitimciler ise olup biteni sadece seyrettiler. Ama müthiş gelişmeler var. Nihayet onlar da “uyandı“ ve kaybettikleri zamanı telafi etmek için kolları sıvadılar.

Tarihi toplantı
Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi EFDEK’nin temelleri 20-21 Ocak’ta Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nin ev sahipliğinde, 54 eğitim fakültesi dekanının katılımıyla gerçekleşen Eğitim Fakülteleri İnisiyatif Geliştirme ve Değerlendirme Çalıştayı’nda atıldı. Ve bu ilk toplantıda EFDEK’in kuruluş kararı alındı.
Çalıştay sonrasında yapılan seçimle EFDEK Yürütme Kurulu şu dekanlardan oluştu:
Prof. Dr. Cemil Öztürk (Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi), Prof. Dr. Ali Yıldırım (Atatürk Üniversitesi Eğitim

Yazının Devamı

“Ekonomik devrim gerekiyor”

17 Şubat 2012

Türk ve dünya ekonomisini, aile boyu ekonomi profesörü olan baba Erdoğan Alkin ve oğulları Kerem ve Emre Alkin’le masaya yatırdık. Kemerburgaz Üniversitesi’nde gerçekleşen Genç Bakış’ta, özellikle ekonomik sıkıntılarının yarattığı sosyal sorunlar ele alındı. Prof. Alkinler, bugünkü ekonomik modelle Türkiye’nin zıplayamayacağını ve gençlere iş bulunamayacağını vurguladılar. İşte programdan satır başları:

Erdoğan Alkin: İyimserim
- Vatandaş dünyanın her yerinde yakınır. Vatandaşın yakınması sağlık belirtisidir. Bütün vatandaşlar, ne güzel geçiniyoruz, hayatımız refah içerisinde diyorlarsa o toplumda bir hastalık vardır.
- Türkiye’de fakirlik sınırı altında yaşayan toplam aile sayısı yüzde 18. Bu çok vahim bir rakam. Fakat ABD’de de bu oran aynı.
- Benim yaşımda olanlar Türkiye’de döviz sorunundan çok korkarlar. Bu krizde dahi tek şüphemiz acaba tekrar dövizle başımız belaya girecek mi oldu. Hep kendimiz, durup dururken, ülke içinde siyasal maraza çıkartıp dövize hücuma meydan verdik. Ve 2001’de başımıza geldiği gibi döviz kurları 2 saatte olağanüstü rakamlara çıktı. Ama neyse ki 2001’de tokadı yiyip dersimizi aldık.

Yazının Devamı