Türkiye serbest kıyafete hazır mı?

9 Şubat 2012

Serbest kıyafet uygulaması Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan her bakanın gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. Şimdi yine öyle oldu.
Bakan Ömer Dinçer, eğitimin onca sorununun yanı sıra bu konuyu da gündeme getirdi ve önümüzdeki öğretim yılında serbest kıyafete geçilebileceğine ilişkin önemli sinyaller verdi. Peki öğrenciler, veliler, öğretmenler, önlük üreticileri ve kamuoyu buna hazır mı? Önceki yıllarda, bu konuda hep sıkıntılar yaşandı. Şimdi de yaşanacağına yönelik sinyaller geliyor. Uygulamanın hayata geçip geçmeyeceğine ilişkin olarak şuan ne söylense, abartılı olur. Ama birkaç ay içerisinde bu konuda, öyle ya da böyle bir karar oluşacaktır. Bu noktada tümüyle kaldırılması yönünde bir karar yerine, isteğe bağlı bir uygulama getirilmesi daha doğru olacaktır.

Yazının Devamı

Nasıl bir gençlik sorusunun cevabı!

8 Şubat 2012

Türkiye bir hukuk devleti ve her gelen iktidar ya da bakan, kafasına göre yeni modeller peşinde koşmasın diye, her şey yasalarla belirlenmiş durumda.
Milli Eğitim Temel Kanunu, nasıl bir gençlik sorusuna çok net cevap veriyor. Buna hiç kimsenin itirazı olacağını da sanmıyorum. Çünkü yeterince açık ve herkesi kucaklayıcı.
Şimdi, bu yasa kapı gibi ortada dururken, yeni tartışmalara girmek, kafaları daha da karıştırmanın ötesinde neye yarar?
Eğer ille de farklı nesiller yetiştirilmek isteniyorsa, önce bu yasanın değiştirilmesi gerekir. Değiştirilemez mi, elbette değiştirilir. Ama önce, ‘peki niye ve eksiği ne’ sorularının cevabının verilmesi gerekir.

Eğitimin amaçları
- “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını

Yazının Devamı

Keşke her şey Başbakan’ın dediği gibi olsa!..

7 Şubat 2012

FATİH Projesi dün resmen başladı. Başta Başbakan Erdoğan ve Binali Yıldırım olmak üzere emeği geçen herkese canı gönülden teşekkürler.
Onlar, zor olanı başarıp projeyi hayata geçirdiler. Şimdi sıra, onu yaşatması gerekenlerde. Başbakan Erdoğan, aynı heyecanı ve mutluluğu, bilişim sınıflarının açılışında da yaşamıştı. Ama arkası gelmedi. Kendisinin ve Hüseyin Çelik’in çok büyük mücadeleyle hayata geçirdiği projeye, Nimet Çubukçu yeterince sahip çıkmadı. İşte bu yüzden Ömer Dinçer’e büyük sorumluluk düşüyor. Başbakan Erdoğan‘ın ve öğrencilerin bu coşkulu heyecanını boşa çıkartmamalı. Söyledikleri havada kalmamalı. Daha da önemlisi, kaynaklar heba olmamalı. Başbakan Erdoğan, bilişim sınıflarının açılışında bakın bu konuda ne demişti:
“Sizin için tahsis edilen kaynak, bu ülkenin on milyonlarca insanının dişinden, tırnağından artırdığı birikimlerinden ayrılmıştır. Ananızın sütü gibi helaldir. Bunu böyle biliniz. Onun için bu milletin sizden büyük beklentileri var. Bu beklentileri boşa çıkarmayacağınıza, sizin için sarf edilen birikimleri heba etmeyeceğinize canı gönülden inanıyorum...”

Bilişim sınıfları
İşte size önceki yıldan bir haber:
“Eğitim alanında cumhuriyet

Yazının Devamı

Eğitimin temel sorunları yine unutuldu!

5 Şubat 2012

Türkiye, katsayı tartışmaları yüzünden çok zaman kaybetti. Şimdi de, dindar nesil, andımız, önlük ve benzeri konularda yaşanan kutuplaşmalar nedeniyle, havanda su dövmeye devam ediyor.
Bütün bunlar, asıl sorunları gölgelemek için bilinçli olarak mı yapılıyor, bilmiyoruz. Ama ortada bir gerçek var ki, o da, artık kangrene dönüşen sorunlara hiç el atılmadığıdır...
Örneğin giriş sınavları! Türk eğitim sisteminin raydan çıkmasına neden olan en önemli sorun.
Örneğin, öğrencileri bilgi hamalı haline getiren ağır müfredat ve ezberci eğitim sistemi!
Örneğin, öğretmen yetiştirme ve atama yöntemi.
Örneğin, ders kitapları.
Örneğin, spordan, sanattan, estetikten yoksun eğitim anlayışı.

Yazının Devamı

Üniversitelere ne kadar özgürlük?

5 Şubat 2012

Üniversitelerde nereye kadar özgürlük? Sınırları ne olmalı?
Sorunun cevabı için kafa yormaya hiç gerek yok. Hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da YÖK zaten kararını vermiş.
YÖK, kendi internet sitesinde, öğrenci ve öğretim üyelerinin, görüşlerini özgürce sergileyebilmeleri için bir forum oluşturmuş. Yani ne kadar demokrat olduğunu ortaya koymuş.
Ama öylesine kurallar getirmiş ve öylesine “sansür” yani denetim mekanizması geliştirmiş ki, sadece suya sabuna dokunmayan görüşlere yer veriliyor.
Bir süzgeç olmayacak mı? Elbette olmalı. Herkesin, herkese en ağır şekilde hakaret ettiği bir forum tabii ki düşünülemez ama eleştiriye de açık olunmalı.
YÖK yeni başkanla, farklı açılımlar getirmeye çalışıyor. Bu girişimlere, hemen herkesin köstek değil, destek olması gerekir. En başta da kendilerinin!..

Yazının Devamı

Öğrencisinden rektörüne üniversiteler ne kadar özgür?

4 Şubat 2012

Siyasetçiler bile, üniversitelerin suskunluğundan şikâyet edecek noktaya geldiyse, demek ki durum çok vahim.
Peki bu suskunlukları niye?..
Çünkü gazete manşetlerine çıkan öğrenci örneklerinde olduğu gibi, konuşanın başı ağrıyor. Bazen o kadarla da kalmıyor, hapsi boyluyorlar.
Aslında üniversitelerin tümünde böylesi bir hava hâkim değil. Tamam, Kraldan çık kralcı rektörler, öğretim üyeleri var. Ama onlardan çok daha fazla, hayatını, eğitime, bilime ve öğrencisine, adayan rektörler de görmek mümkün. İşte onlara da haksızlık yapılıyor...
YÖK’ün kuruluş amacı suskun bir üniversite yaratmaktı. Dünden bugüne de değişen hiç bir şey olmadı. Hatta dayatmacılığı daha da arttı.
Darbelere ve darbecilere isyan edenler, 12 Eylül’ün en güçlü sembolü olan YÖK’ü niye el üstünde tutuyor? Önce bunu sorgulamak gerekir...

Yazının Devamı

Açık öğretime olan ilgi neden artıyor?

3 Şubat 2012

Anadolu Üniversitesi’nde Yılmaz Büyükerşen’in girişimiyle gerçekleşen açık öğretim, 30. yılını kutluyor. İki milyona yakın öğrencisi ve 1.5 milyon mezunu ile dünyanın en fazla öğrenciye sahip üçüncü yükseköğretim kurumu özelliğini taşıyor...
Örgün öğretime olan talep giderek azalırken, örneğin bu yıl üniversitelerde 100 binin üzerinde kontenjan açığı kalırken, açık öğretim kayıtlarında geçen yıla göre 110 bin kontenjan artışı olmuş.
Mezunları arasında rektörler, genel müdürler, profesör ve işadamlarının da bulunduğu açık öğretim sistemi, önümüzdeki yıllarda eğitim durumu gözetmeksizin, herkese açık sertifika programları düzenlemeye hazırlanıyor. Dünyanın çok farklı ülkelerinde de öğrencileri bulunan açık öğretimde,
70’lik öğrencilerde var...
Anadolu Üniversitesi ile TRT’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği açık öğretimin, dünden bugüne geldiği noktayı ve geleceğe yönelik beklentilerini, bu kurumların en tepesindeki isimler, mezunlar ve öğrencilerle konuştuk. İşte programdan satır başları:
Prof. Dr. Davut AYDIN Anadolu Üniversitesi Rektörü

Yazının Devamı

Keşke daha çok burs verilebilinse

2 Şubat 2012

Devlet tarafından verilen bursların çoğu TÜBİTAK üzerinden veriliyor. Özellikle de bilime ve araştırmaya yönelik olanlar. Ama oranlar her ne kadar artırılsa da hâlâ yetersiz hem de çok yetersiz! Çünkü hem genç nüfus çok fazla hem de yüksek lisans ve doktoraya yönelen araştırmacı sayısı hızla yükseliyor...
AR-GE ve bursa ayrılan kaynakları Batılı ülkelerle kıyaslamak bile istemiyoruz. Çünkü arada büyük uçurum var. Onlarda, GSMH’nın yüzde 2 ile 4’ü, hatta daha fazlası ayrılırken, bizde hâlâ bindelik rakamlar söz konusu. Yani eh işte...
Siyasette laf yarışına girmek için kaynağa gerek yok. Masaya iki vurdunuz mu, iyi laf ebeliği yaptınız mı, eh biraz da yatırım ve umut vaat ettiniz mi, seçim kazanmanız kolay. Ama bilim öyle mi? Ciddi bir akademik kültür, devasa bütçeler ve en önemlisi de, artık dünyanın en büyük hazinesi haline gelen parlak beyinlere burs olanağı sağlamak gerekir. En iyi gençlerimizin yurt dışına kaçması hep bu yüzden...
Beyin göçü tersine döndürülecek masallarına da artık kimse kanmıyor.
Yeni TÜBİTAK Başkanı’nın kıblesi umarız siyaset değil, bilim olur!...

Yazının Devamı