Üniversite kontenjanları neden boş kalmamalı?

24 Eylül 2011

Milli Eğitim Bakanlığı’nın inadı yüzünden anadolu liselerinde 8 bin kontenjan boş kaldı. Hem de her birine girmek için can atan on binlerce öğrenci varken... Allah’tan YÖK o kadar gaddar değil. En azından ikinci bir şans veriyor. Şimdi MEB de “Biz de 4, 5 kayıt hakkı verdik, değişen ne oldu ki!” diyebilir.
Zaten bugün bizim dikkat çekmek istediğimiz konu tam da bu!
İsterseniz bir değil, 10 kayıt dönemi açın, bu hiç önemli değil. Önemli olan, uyguladığınız sistemin, öğrenciyi de, öğretim kurumlarını da mutlu etmesi.
Öğrenci, en çok istediği yerlerden birine girmeli, öğretim kurumları da boş kalmamalı. Formül bu kadar basit.
Eğer bunu yapabiliyorsanız başarılı, yapamıyorsanız da, hiç kimse kusura bakmasın, bunun adı beceriksizliktir...
Ve bu konuda, MEB, YÖK ve ÖSYM, kesinlikle sınıfta kaldı... Milli Eğitim Bakanı Dinçer, tıpkı kendinden önceki bakanlar gibi, boş kontenjanları dolduracağına, sorunun çözümünü gelecek yıla erteledi. Ama üniversitelerdeki ek yerleştirme sürecinde YÖK’ün böyle bir lüksü yok!..
100 bine yakın boş kontenjan var ve onların boş kalmasına seyirci kalamaz.

Yazının Devamı

Artık macera yaşamak yok!

24 Eylül 2011

Macera yaşanmaması gereken belki de tek sektör eğitim. Ama nedense, eğitimle ilgili her konuyu, aklımızı kullanarak değil de, ilk çağlarda olduğu gibi deneme yanılma yöntemi ile çözmeye çalışıyoruz.

Yazının devamını Milliyet Gazetesi 'Eğitim Vitrini' sayfasında okuyabilirsiniz....

Yazının Devamı

Gençler neden iş bulamıyor?

23 Eylül 2011

Gençlerin en önemli sorununun işsizlik olduğunu bilmeyen yok. Peki bu konuda kabahatli kim? Onlar mı? Kesinlikle hayır. Ama kimilerine göre o işsiz gençler, “eğer nitelikli olsalardı, çoktan iş bulurlardı.”
Peki bu doğru mu? İş bulamayan gençler, donanımları yetersiz olduğu için mi iş bulamıyorlar yoksa içinde bulunduğumuz koşullar yüzünden mi işsizler?
Elbette herkesin kendine göre bir cevabı var. Ama ortada bir de somut gerçekler var.
Türkiye, her ne kadar dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden birisi olarak dikkatleri üzerine çekse de, istihdam olanakları çok sınırlı.
Üretime dayalı bir büyüme yok. Dolayısıyla yeni elemana da ihtiyaç yok.
Türkiye’nin en büyük işvereni devlet. Ama o da küçüldükçe küçüldüğü için sağlık, emniyet ve eğitim dışında çok fazla personel almıyor.
En şanslı sektörlerden birisi de eğitim. Ama gelin bir de öğretmenleri dinleyin. İnim inim inliyorlar. Çünkü biri atanıyorsa, beşi işsizliğe mahkûm.

Yazının Devamı

Öğrenciyi neden okulla barıştırmak zorundayız?

22 Eylül 2011

Dünyanın en gelişmiş ülkelerine bakın, hepsi de eğitimli ülkeler.
Eğitim ve bilimdeki gelişmişlik oranı ile refah ve kalkınmışlık aynı paralelde.
Yani dünyayı, eğitime ve bilime önem veren ülkeler yönetiyor.
Günlük hayatta da durum farklı mı?

Yazının devamını Milliyet Gazetesi 'Eğitim Vitrini' sayfasında okuyabilirsiniz...

Yazının Devamı

Sadece özür dilemek yeter mi?

21 Eylül 2011

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, atama bekleyen öğretmenlerden, Nimet Çubukçu adına özür diledi.
Siyaseten alışık olmadığımız bir durum.
Umarız, bir daha hiçbir siyasetçi özür dilenecek noktaya gelmez...
Ama benim asıl merak ettiğim, konunun muhatabı Sayın Çubukçu’nun bu özüre neden olan 55 bin öğretmen atamasıyla ilgili ne düşündüğü?
O da özür dileyecek mi? İnandırıcı gerekçeler ortaya koyacak mı? Ya da pek çok konu gibi bu da unutulup gidecek mi?..
Ömer Dinçer’in eğitim alanında neleri başarıp, başaramayacağını, önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ama eğitimde insani değerleri öne çıkaracağı kesin.

Yazının Devamı

Her şeyi ile farklı bir öğretim yılı

20 Eylül 2011

Yeni bir öğretim yılına daha girdik. Bakanından öğrencisine, öğretmeninden velisine herkese hayırlı olsun.
Milyonlarca öğrenci, ilk kez okullu oldu. Yeni okullarıyla tanıştı.
Kimi anaokuluna, kimi ilköğretime kimi de liseye başladı.
Üniversiteler de tek tek açılıyor.
Ama bir de kayıtzede öğrenciler var. Onlar hâlâ okulsuz!
Son dakikaya kadar beklediler, sıra kendilerine geldi ama kayıt yaptıramadılar.
Çünkü bazı okullarda kayıtlar devam ederken onların okullarında kayıtlar sona erdi...

Yazının Devamı

Herkesin en büyük hayali o ama!..

19 Eylül 2011

Yediden yetmişe hemen herkesin en büyük hayali iyi bir yabancı dil. Bu sadece bizim ülkemizde böyle değil. Hemen her ülkede öğrencilerin de, velilerin de öncelikleri arasında neredeyse ilk sırada yer alıyor.

Yazının devamını Milliyet Gazetesi 'Eğitim Vitrini' sayfasında okuyabilirsiniz...

Yazının Devamı

Tablete geçiş iyi de ya sonrası?

18 Eylül 2011

Okullar, yarın, mütevazı bir şekilde açılıyor. Ama asıl şov şubatta yani ikinci yarı yılda gerçekleşecek.
Türk eğitim tarihinin en büyük reformu diye sunulan projeye göre, her öğrenciye tablet bilgisayar verilecek. Defter, kitap, ödev her şey onun içinde olacak. Yani çantaya veda edilecek.
Her ne kadar önce, herkese bir anda verilecek diye açıklamalar yapılsa da, daha sonra, bu işin o kadar da kolay olmadığı anlaşılarak revize edildi. Eğer yeni bir değişiklik olmazsa, 5 ve 9’uncu sınıf öğrencilerine şubatta, diğer öğrencilere de kademeli olarak önümüzdeki 3, 5 yıl içinde tablet verilecek.
Tabletin, öğretmenin yerini alıp almayacağını, eğitime çağ atlatıp atlamayacağını, yazılımların nasıl sağlanacağını, ömürlerinin ne kadar olacağını, dışarıdan mı ithal edilecek yoksa kendimiz mi üreteceğiz gibi soruları elbette uzun uzun tartışacağız, tartışmalıyız da. Ama ben çok daha basit soruların cevabını merak ediyorum. Bir bilen varsa da ne olur bize de açıklasın ki, oh be, hiç olmazsa bu konuda, enine boyuna düşünülerek hareket ediliyor diye içimiz rahat olsun...

Kırılıp, bozulursa ne olacak?
Bilgisayarlar narin aletler ve ömürleri de çok uzun değil. Üstelik kullanıcıları

Yazının Devamı