Doğan her çocuk, çok önemli. Nasıl ki bir profesör ya da trilyonerin oyu ile dağdaki çobanın oyu birbirinin aynı ise, doğan her çocuğun yaşama ve öğrenim görme hakkı da o kadar önemlidir. En azından Anayasamız böyle diyor.
Peki uygulama da bu yönde mi?..
Önceki gün, her çocuğun başarılı olabileceği bir alanın olduğunu dile getirmiş ve fire kabul etmeksizin hepsinin kazanılması gerektiğini vurgulamıştım. Destekleyenler kadar eleştirenler de oldu.
Bugünkü eğitim sistemi ile yüksek oranlı firesiz eğitim mümkün değil diyenler de vardı. Fire elbette olacaktır, olmalıdır diyenler de.
Yediden yetmişe hepimizi çok yakından ilgilendiren bu konuyu tartışmaya açıyor ve katkılarınızı bekliyoruz. En azından bu konuya, duyarsız ve tavırsız kalmamalısınız...
Dertli bir lise müdürüyüm
Üniversiteleri tanıtırken kurucu ve yöneticilere sorduğumuz sorulardan birisi de “en iddialı olduğunuz bölüm” hangisi şeklinde. Çünkü her üniversitenin çok başarılı olduğu alanlar var. Kiminde tıp, kiminde hukuk, kiminde de bazı mühendislikler. Ama büyük bir çoğunluk, “bütün bölümlerde iddialıyız” şeklinde cevaplar veriyor. Oysa hepimiz de biliyoruz ki, bazı bölümler zorunluluk nedeniyle açılmıştır, bazılarının da hem akademik hem de altyapı açısından daha epeyce bir yol kat etmesi gerekiyor. Ama bunu resmen söyleyemiyorlar. “Diğer bölümlere ayıp olur” diyorlar.
Yazının devamını "Milliyet Gazetesi Eğitim Vitrini" sayfasında okuyabilirsiniz...
İlköğretime başlayan her 100 öğrenciden kaçı ilköğretimi bitiriyor? Kaçı liseye devam ediyor? Kaçı üniversiteye girebiliyor? Ve kaçı üniversiteden mezun olabiliyor?..
Daha da önemlisi her yıl kaç öğrenci sınıfta kalıyor?..
Milli Eğitim Bakanlığı her ne kadar sınıfta kalmayı çok zor hale getirse de hâlâ yarım milyondan fazla öğrenci sınıf tekrarı yapıyor. Ama en çarpıcı olanı bazı üniversiteler var ki 4 yıllık fakülteyi 4 yılda bitiren yok. 100 öğrenci ile başlayıp, ancak 20’sini mezun edenler bile var...
İlkokula başlayan her 100 öğrenciden ancak 15 kadarı üniversiteyi bitirebiliyor!..
Bu konuda öylesine çarpıcı rakamlar var ki, canınızı daha fazla sıkmak istemiyoruz. Çünkü söz konusu olan çocuklarımız ve onların geleceği...
Heba olan yıllar
Kendini en iyi şekilde ifade edemeyen bir kurum, kendini ifade eden gençler yetiştirebilir mi?
Evet demek mümkün değil.
Üniversite sayısı 150’yi aştı. Ama kendini, yaptıklarını, vizyonunu en iyi şekilde anlatan üniversite sayısı 10’u geçmez. Buna kırk yıllık üniversiteler de dahil.
Yazının devamını "Milliyet Gazetesi Eğitim Vitrini" sayfasında okuyabilirsiniz...
Zor koşullarda, sızlanmaya bayılırız. Ama asıl başarı, o zor koşullarda kazanılan başarıdır. Kimileri, yerim dar oynayamam diyen gelin gibi mazeret üzerine mazeret üretirken, kimileri o en zor koşulları bile başarı ve mutluluğa dönüştürebiliyor.
Aşağıdaki satırları, üniversite adayları, üniversite öğrencileri ve anne babalar başta olmak üzere, en zor koşullarda bile hedefe ulaşmanın mümkün olabileceğine inanan herkesin okumasını öneriyoruz..
Şartlar zordu ama mutluyduk
“Ben Gizem Sözkesen. ODTÜ KKTC Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Programı’ndan henüz mezun oldum. 24 Haziran’da yayımlanan, ‘ODTÜ KKTC göz kamaştırıyor ama?’ başlıklı yazınızı okudum. Gözlemlerinize, o okuldan mezun olmuş biri olarak deneyimlerimden yola çıkarak eklemeler yapmak isterim. Eğitim kalitesi kısmına yaptığınız yorumların yanı sıra ben başka kazanımlardan bahsedeceğim.
ODTÜ KKTC Kampüsü, Güzelyurt şehrinin ıssız bir tepesinde bulunduğundan dolayı çok fazla sosyal imkân sunan bir üniversite değil. Bunun yanı sıra, daha çok yeni ve etrafında bu şartları olanaklı kılacak imkânlar da henüz mevcut değil. Bu sebeple kolları öğrenciler sıvar. Okul da buna elinden geldiğince destek olur. Siz
Üniversite Giriş Maratonu, dün nihayet sona erdi. Ama tartışmaları da beraberinde getirdi. Dünkü Fen Bilimleri Sınavı’nda müfredat dışı soruların yanı sıra hatalı soruların da bulunduğu iddia edildi.
Yazının devamını "Milliyet Gazetesi Eğitim Vitrini" sayfasında okuyabilirsiniz...
Liselerde bütünleme sınavları önümüzdeki hafta başlıyor. Bu yüzden de öğretmenler hâlâ tatile çıkabilmiş değiller. Not yükseltme sınavları, iki hafta içerisinde tamamlanacak. Ondan sonra öğretmenler de, bütünlemeli öğrenciler de derin bir oh çekecekler.
Yazının devamını "Milliyet Gazetesi Eğitim Vitrini" sayfasında okuyabilirsiniz...
Üniversite sınav maratonu bugün sona eriyor. Sondan bir öncesi sınav dün yapıldı.
Bu sınavdan çıkan adayların ilk tepkisi “sorular zor değildi” yönündeydi.
Peki bilgiye mi yoksa muhakeme gücüne mi dayalıydı?
İşte bu soruya verdikleri cevap: Bilgiye dayalı soru sayısı, bir kaçı geçmezdi. Müfredat dışı soru da yoktu.
Geçen haftaki tespitler de bu yöndeydi. Yani sınav o kadar da zor değildi. Seçici zor soru sayısı çok azdı.
Bu da aynı puanda yığılmaları getirecek ve orta öğretim başarı puanı çok önemli hale gelecek
Bu ayrıntıya dikkat !