Diyalog Önceki yıllarda yakınları sınava girenler bilir. Yaz ayları, özellikle veliler için tam bir işkence dönemi. Kayıtların biri biter, diğeri başlar. Puanlar bir düşer, bir yükselir. Anadolu liseleri ile kolejler arasındaki gelgitler nedeniyle kontenjanlar bir dolar, bir boşalır.MEB'in yanlış kayıt politikası ve Bakan Çelik'in inadı yüzünden, geçen yıl, anadolu liselerinde 5 bin kontenjan açık kaldı. Hem de yüz binlerce öğrenci o okullara girmeye can atarken. Bu yıl da benzer bir durum söz konusu. İşte bu yüzden, çocuklarınızın onca yıllık emeklerinin heba olmasını istemiyorsanız, "Sınav bitti, oh be! Kurtulduk! rehavetine kapılmadan, kayıt maratonunu çok yakından izlemelisiniz... 800 bin aşkın öğrenci ve yakınları için zorlu süreç asıl şimdi başlıyor. Kaç puan gelecek? Hangi okul kaç puanla alacak? Daha da önemlisi, ikinci ve sonraki kayıt dönemlerinde kime ne şans doğacak?.. Sorular, özellikle fen ve sosyal soruları, önceki yıllarla kıyaslandığında bir hayli zordu. Türkçe ve Matematik'te de. Türkiye ortalamaları bir hayli düşecek. Bunun anlamı, okullara girmek için gereken net sayıları 3 ile 5 arasında inebilir. Yani 85 netle alan okullar 81-82 nete, 75 netle alan okullar da
Diyalog Durum böylesine kritik olunca, siyasi istismar da hemen peşinden geliyor. Sadece tek partinin değil, birkaç partinin seçim vaatleri arasında sınavların kaldırılması da var.Peki bu mümkün mü? Önemli olan bu. Kısa ya da uzun vadede anadolu liselerine, fen liselerine, yabancı okullara ya da üniversitelere sınavsız girilebilir mi? İlköğretim son sınıf öğrencileri için bugün zor bir gün. Ortaöğretim Kurumları Giriş Sınavı'na (OKS) giriyorlar. Kimi anadolu liseleri, kimi kolejler, kimi de fen liseleri için yarışıyor. Kendilerine bol şanslar diliyoruz. Gelecek hafta da ÖSS var. Onların işi daha da zor. OKS'ye 800 bini, ÖSS'ye 1.5 milyonu aşkın aday giriyor. Kazanacakların oranı ise gözde okullar dikkate alındığında yüzde 10 bile değil... Hayali güzel. Kim sınavsız bir düzen istemez. Ama uygulanabilirliğinin de olması gerekiyor.Siyasetçiler bir dönem de faizleri kaldıracağız dediler. Sanıldı ki, artık hiç faiz alınmayacak ya da verilmeyecek. Sadece adı değişti. Faiz gitti. Yerine kâr payı geldi. Ama kalıcılığı öylesine kısa sürdü ki, hayal kırıklığının ötesinde bir şey getirmedi.Çiller de başbakanlığı döneminde sınavların kaldırılacağını ilan etti. Ama aynı günün akşamında çark
Diyalog Okullar 19 Haziran yerine 15 Haziran'da kapanacakmış. Yani 4 gün önce. Oysa Avrupa'nın en kısa öğretim süresi zaten bizde. Kaldı ki onlarda tam gün eğitim yapılırken biz de ağırlıklı olarak yarım gün eğitim yapılıyor. Ama tüm bunların ötesinde Temel Eğitim Yasası'nın emredici hükmü var. Yasa ve yönetmelikler çok net. Bir öğretim yılında 180 işgünü eğitim yapılır diyor.Peki yasa ve hukuka işine geldiği zaman dört elle sarılan, icraatlarına uymadığı zaman da görmezlikten gelen Bakan Çelik bu konuda ne yapıyor?Çözüm formülü tam ona uygun şekilde. Biz yönetmeliklere uyamıyorsak, yönetmelikler bize uyar dedi ve ilk-orta öğretim kurumları sınıf geçme yönetmeliğini değiştirdi. Yeni düzenlemeyle, her iki yönetmelikte de yer alan "Ders yılının 180 işgününden az olmaması esastır" hükmü korunarak buna "180 işgününün haftanın ilk üç işgününe rastlaması durumunda ders yılının bitim tarihi, bir önceki haftanın son işgününe alınarak kısaltılabilir" ibaresi eklendi.Yönetmelikteki değişikliğin onaylanıp Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla, ilköğretim ve ortaöğretim kurumları 19 Haziran Salı günü yerine, 15 Haziran Cuma günü tatile girecek.MEB'in, okulların tatil edileceği günün hafta içi bir
Diyalog Bilimsel altyapıya sahip projeler ile yöresel ihtiyaçlardan kaynaklanan icatların yarıştığı son turda, Güneydoğu Anadolu birincisi Çelik'in ardından ikinciliği Sanal Güvenlik Sistemi projesi ile Kaan Kayabalı ve Demirhan Büyüközcü, üçüncülüğü de Güçlendirilmiş Lazer Projesi ile Ersin Doğan elde etti. Jüri üyeliğini Enerji Bakanı Doç. Dr. Hilmi Güler, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, ATO Başkanı Sinan Aygün ve Yeditepe Üniversitesi'nin kurucusu Bedrettin Dalan'ın yaptığı yarışmada, yüksek teknoloji gerektiren bilimsel projeler yerine ilkokul mezunu Nihat'ın projesinin birinci seçilmesi hiç kimseyi şaşırtmadı. Jürinin yanı sıra izleyenlerin de yoğun desteğini alan Çelik, kazandığı parayı icadını geliştirmek için harcayacağını söyledi. Malatya'da kurutulan kayısıların çekirdeklerinin kadınlar tarafından tek tek elle çıkarıldığını, bunun hem zahmet verici, çok zaman alıcı ve çok da yüksek fire verdiğini söyleyen Çelik, bu işe 5 yıldır kafasını yorduğunu ve kayısı çakirdeklerini otomatik olarak çıkaran bu makineyi yaptığını belirtti. Çelik, bu makinenin, 10 kadının bir günlük işini birkaç saat içinde yaptığını da sözlerine ekledi.Bakan Güler de KOSGEB'den kendisine her
Diyalog Eğitim ve gençleri, siyasi malzeme haline getirmek hep hüsranla sonuçlanmıştır. Faturaların en ağırı, hep öğrencilere ve öğretim kurumlarına çıkmıştır. İşte bu yüzden, siyasetçilere, okullardan ve öğrencilerden uzak durun diyoruz.Okullar hiç kimsenin arka bahçesi, öğrenciler de hiç kimsenin militanı değildir, olmamalıdır. 70'li-80'li yıllarda öğretim kurumları da, öğrenciler de, siyasetteki kamplaşmalar nedeniyle çok büyük zararlar gördü. 12 Eylül öncesini çok iyi hatırlıyorum. Çünkü öğrenciydim. Gençler ve öğretim kurumları, öylesine aykırı kamplara bölündü ki, yüzlercesi öldü, binlercesi yaralandı, yüz binlercesinin öğrenimi yarım kaldı. Peki onları o noktaya getirenler ne oldu?Kısa süreli yasaklı kalsalar da daha sonra bıraktıkları noktaya, hatta daha iyi konuma geldiler. İçlerinden bazıları başbakan oldu, bazıları da cumhurbaşkanı.Oysa gençlerin heba olan yılları bir daha hiç geri gelmedi...İşte bu yüzden bugün yine gençler ve eğitim kurumları üzerinden canlandırılmaya çalışılan çirkin tartışmaları şiddetle kınıyoruz.Kavga dövüş, şiddet, üniversitelere yeniden girmemelidir. Arka bahçe sevdalıları kadar, onları eleştirenler de artık okullardan ellerini çekmelidir. Tıpkı
Diyalog Yurdun dört bir yanını geziyoruz. Gördüğümüz Türkiye tablosu ne Ankara'nın gördüğü gibi ne de medyanın göstermeye çalıştığı gibi. Farklı bir Türkiye var. 22 Temmuz başta hükümet olmak üzere pek çok kesime sürpriz getirebilir. Önceki gün Karadeniz'de gördüklerim ile onlardan beklentiler öylesine farklı ki şaştım kaldım. Yöreyle ilgili siyasi değerlendirmeleri bir başka yazıya erteleyerek öğretmenlerden gelen mektup bombardımanından birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakan Çelik, her ne kadar kendisini hükümetin icraat şampiyonu bakanı ilan etse de, belli ki öğretmenlere yaranamamış. Nankörler diyebilir. Ya da daha çok çalışmamız gerekir diye onları haklı görebilir. O onun sorunu... "Ben bir Anadolu Lisesi'nde müdür yardımcılığı yapmaktayım. MEB, bu yıl lise öğrencilerine de ücretsiz ders kitabı dağıtımı yaptı (yapamadı diyebiliriz, çünkü kitapların bir kısmı hâlâ eksik!). Bir öğrencinin ortalama 10 kitabı olduğunu ve kitapların değerinin yaklaşık 30 YTL olduğunu düşünürsek, sadece 500 öğrencilik bir okula bakanlığın ödediği kitap ücreti 15.000 YTL eder. Türkiye genelini düşünün. Buna, kitapların bastırılmasını, nakliyesini, dağıtımını vs. giderlerini saymıyorum.Şimdi
Diyalog Mesleki donanım, liyakat, özveri, başarı hak getire. Tam bir kara düzen. İşte bu yüzden öğretmen odalarında huzur yok. Giderayak çıkarılan yönetmelikler, yanlış görevlendirmeler ve hatalı uygulamalar nedeniyle bozulan huzurun faturası da öğrenciye çıkıyor. Kutsal mesleğin idealizmi yok olmak üzere. Bunun da hiç kimseye bir yararı yok. Öğretmenin huzurunun olmadığı bir ülkede huzur aramak ise iğneyle kuyu kazmak gibi bir şey. Keşke TBMM'de tarafsız bir araştırma komisyonu kurulup öğretmenlerin sorunları araştırılsa. Ortaya neler çıkar, neler.İşte büyük bir reform diye sunulan Bilgisayar Destekli Eğitim Projesi'nin isimsiz kahramanların birinden gelen isyan yüklü mektup: Branşı ve kıdemi ne olursa olsun, herhangi bir öğretmene bir dokunun bin işitin. Öylesine dolular ve öylesine bastırılıp susturulmuşlar ki söyleyecek söz bulamıyoruz. Öğretmen odaları kamplara ayrılmış durumda. Hepsi aynı okulda görev yapıyor, aynı dersleri veriyor ama statüleri ve aldıkları maaşlar, birbirinden çok farklı. "Öğretmenlikte 2. yılımdayım. Üniversite sınavında yüksek sayılan puanlar alarak bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenliğinde okudum. 4 yıllık üniversite hayatımızda programlama
Diyalog Eminim bu demeci okuyan, duyan pek çoğunuz uzunca bir lahavle çekmiştir. Yarasa, benim askerlerim, gerçek milliyetçilik ve daha neler, neler.Çelik bu. Ondan daha farklı bir söylem beklemek abesle iştigal olur. Hele bir de fıkralarını dinleseniz, şaşkınlığınız daha da artabilir. İyi bir hatip olduğu konusunda hiç kimsenin tereddüdü yok. Polemik ustası. Hoş sohbet. Ama bir o kadar da kırıcı olabiliyor. En büyük handikabı, her yaptığının, her söylediğinin doğru olduğuna inanması. Kendisini fazla tanımayanları ilk defa görüştüklerini ya da eğitim camiasının dışında olanları, rahatlıkla ikna edebilir. İkna kabiliyeti yüksek. Hatta zaman zaman öylesine bir tablo çizer ki acaba ben mi yanılıyorum noktasına gelebilirsiniz. Ama bu çok uzun sürmez, çünkü çok kısa bir süre sonra gerçek yüzüyle karşılaşırsınız.Bu yüzden, Bakan Bey'e fazla yükleniyorsun diyenlerin, az bile yazıyorsun demeleri çok uzun sürmez. Fazla değil, ikinci üçüncü görüşmeden sonra ya da üç beş demecini okuduktan sonra, bu nasıl biri diyenleri çok gördüm.Mitinglerde ya da farklı ortamlarda, ulusal söylemlerde bulunanları yarasaya benzetmek, değil bir bakana, hiç kimseye yakışmaz. Ama Bakan Bey sinirlendi mi ya da