Şehir efsaneleri

7 Kasım 2021

Şehir efsaneleri insanoğlu var olduğundan bugüne hep süregelmiş.

Kimi masal olmuş, kimi de hikâye, roman. Bazen de şarkılarla, türkülerle dile gelmiş.

Teknolojiyle birlikte onlar da evrim geçirmiş, film olmuş, oyun olmuş, yıllarca devam eden dizilere ve sonu gelmeyen paylaşımlara dönüşmüş.

Yerel olanı da var evrensel olanı da. Ciddiye alınması gerekeni de var, gülüp geçilesi olanı da.

Bilimsel olanı da var sosyolojik olanı da.

Son yıllara gelindiğinde, yaşanan felaketlere hep bir kılıf arandı. Deprem oldu, kim yaptı dedik, küresel ısınmadan küresel soğumaya onlarca senaryo ürettik. Kara delikler büyüdü, inekleri suçlu ilan ettik.

Bir ara en güncel efsane GDO’lu ürünlerdi, unuttuk gittik. Yüksek verimliliği var diye hibrit tohumlara sarıldık, ata tohumlarının önemini ancak kaybettiğimizde anladık.

Korona ve aşı konusunda ise şehir efsanelerinin ardı arkası kesilmiyor. Aşı yaptırmayan hâlâ o kadar çok ve öylesine inanıyorlar ki ne söyleseniz boşuna.

Yazının Devamı

Çaresizlik sendromu!

5 Kasım 2021

Eğitimin sorunlarına çare üretme konusunda tıkandık.

Daha iyi bir eğitim ve daha iyi bir gelecek konusunda, sınavların ve dershanelerin dışında bir seçenek olmadığına, olamayacağına inandırıldık.

Öğrenilmiş çaresizlik dedikleri de işte tam da bu!

Önce alıştırılıyor, sonra kabullendirilip inandırılıyor, daha sonra da ona mahkûm ediliyorsunuz.

Akıl, bilim, yenilik, değişim hak getire.Bunu fillerde deneyebilir hatta başarabilirsiniz ama insanoğlu o kadar çaresiz değildir.

Olmamalıdır. Bu aklımıza ihanet olur!

Üretim mi, bağımlılık mı?

Üretim odaklı bir ülke olmak zorundayız. Yoksa 100 milyonluk bir Türkiye’yi sırtımızda zor taşırız.

Yazının Devamı

Nasıl bir eğitim, nasıl bir gelecek?

3 Kasım 2021

Nasıl bir gelecek, nasıl bir eğitim ve nasıl bir gençlik konusunda kararımızı verebildik mi?

Bu konuda kafamız o kadar karışık ki sürekli yeni kararlar alıyor ve her defasında eğitim sistemini daha da içinden çıkılmaz hale getiriyoruz.

Aslında nasıl bir eğitim istediğimiz Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerinde, Anayasamızda ve Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alıyor ama görünen o ki o elbise artık bize dar geliyor ya da yeni açılımlar söz konusu.

Fabrika ayarlarına dönülmesini isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü sayısal anlamda çok yol kat etsek de kalitede ciddi sıkıntılarımız var.

Milli Eğitim Şûraları bunun için toplanır. Çok yararlı olduğu dönemler de oldu ama yeni Şûra’ya sanki çok hazırlıksız gidiliyor.

Nasıl ki eğitim “Milli” ise Şûra da “Milli” olmalı ve toplumun her kesimini kapsamalıdır. Çünkü ülke de gelecek de hepimizin!..

Akademik takvim

2021-2022 eğitim öğretim yılı akademik takvimi belli oldu.

Yazının Devamı

Cumhuriyet ve bir Cumhuriyet kurumu TED

31 Ekim 2021

Olmazsa olmaz değerlerimizden biri de Cumhuriyet.

Peki ona yeterince sahip çıkabiliyor muyuz? Örneğin önceki gün hak ettiği gibi kutlandı mı?

Cevabınız evet ise yeterince mutlu musunuz, hayır ise neden?

Keşke bu konulara biraz daha kafa yorabilsek.

10. yıldan 100. yıla

10. yılda yaşanan coşkuyu 100. yılda da yaşayabilecek miyiz?

100. yıl marşımız, 100. yıl gururumuz, 100. yıl heyecanımız, 1000. yıl hayalimiz yine aynı görkemde olacak mı?

100. yıla ramak kala, Cumhuriyet nedir sorusuna gelin hep birlikte cevap arayalım:

Yazının Devamı

Eğitimde yeni arayışlar?..

29 Ekim 2021

Umutlar yitirildiğinde geriye hiçbir şey kalmaz. Bu yüzden geleceğe hep umutla bakıyoruz.

Dün elbette çok önemli ama geleceği de ipotek altına almamalı ve yeni arayışlara zaman ve tolerans tanınmalı.

MEB, okulöncesi eğitimin öneminin nihayet farkına vardı ki 2023 hedefleri arasına almakla kalmadı, erişilebilir hale getirmek için yoğun bir çaba içerisine girdi.

Daha önce de benzeri pek çok “reform” paketi açılmış ama arkası gelmemişti.

Peki, bu kez gelir mi?..

Temennimiz bu yönde yeni bir hayal kırıklığının bir kez daha yaşanmamasıdır.

Yapılan açıklama ve konulan hedeflere göre, 5 yaş yani okulöncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınacakmış.

Peki ama ne zaman?

Yazının Devamı

Hukuk, Sağlık ve Mühendislik öncelikli alan! Peki ya eğitim?

27 Ekim 2021

Resmi Gazete’de yayımlanan 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre, mezuniyet sonrasında doğrudan meslek icra yetkisi veren yükseköğretim programlarında asgari başarı puanı şartı uygulaması genişletilecek.

Öğretmenliğin bu kapsam içerisine alınmaması bir unutkanlık mı yoksa gereksizlik mi? Keşke biri bu konuda bir açıklama yapsa!..

Programın “eğitim” başlığı altında yükseköğretim sistemindeki yeni hedeflere yer verildi.

Bu çerçevede, dünya akademik başarı sıralamalarında 2023 itibarıyla en az iki üniversitenin ilk 100’e ve en az beş üniversitenin de ilk 500’e girmesi sağlanacakmış.

İlk 100’e, ilk 500’e girmek keşke bu kadar kolay olsaydı!..

Gidişattan memnun musunuz?

Ankara, eğitimde çıtayı yükseltmiş. Okullaşma oranlarını ve özellikle de eğitime erişimi maksimumu çıkartma arayışı içinde. Aşıda da benzer bir durum söz konusu. Yüz yüze eğitimde de ısrarlı. MEB cephesi böyle. Peki ya öğretmen, öğrenci, veli cephesi?

Eğitimde iddialı olmak, gelecek için iddialı olmak demektir.

Yazının Devamı

Çeşit çeşit öğretmen

24 Ekim 2021

Öğretmen, öğretmendir.

Ücretlisi, geçicisi, sözleşmelisi, görevlendirilmişi, kadrolusu olmaz.

Aynı okulda, aynı sınıfta, aynı derse gireceksin ama aynı statüye sahip olmayacaksın.

Öğretmenler odasına girdiğinizde, herkesin yeri farklı olacak, biri diğerine tepeden bakacak.

Olmaz böyle şey.

Bu yanlıştan dönmenin zamanı hâlâ gelmedi mi?

Daha nereye kadar bu böyle devam edecek?

Daha da önemlisi başka hangi mesleğin çeşit çeşidi var ki öğretmenlere, çocuklarımıza, ülkemizin geleceğine böylesi bir farkındalık reva görülüyor.

Yazının Devamı

Veliyi düşünen yok!

22 Ekim 2021

Devlet okulları, ölçülü olmak zorunda.

Sınavla girilen okullarda, gerekçesi ne olursa olsun velilerden yılda 10 bin lira istenmemeli. Verebilecek olan olsa da, veremeyen sayısı çok daha fazla!

Zaten yorgun ve bitkin olan veliler, bir de bu yüzden zorlanmamalı.

Uluslararası Bakalorya sistemi IB, kimilerine göre çok büyük avantajlar sağlıyor ve önemli bir prestij kaynağı. Bu yüzden bazı öğretim kurumları, bu sistemi uygulayarak kendilerini farklı bir konumda görmeye ve göstermeye çalışılıyor.

IB’ye geçen de var geçmeyen de. Tümüyle tercihe kalmış bir durum. Yani geçmeyenlerin treni kaçırmaları gibi bir durum söz konusu değil. Geçenlere de tüm kapılar açılmıyor.

Bazı Anadolu liseleri de bu sisteme geçmek isteyebilirler, geçsinler ama veliden yılda 10 bin TL ekstra bir ücret istemesinler. Hele hele öğrencilerini kesinlikle ayrıştırmasınlar. Bu parayı ödeyemeyenleri ezmesinler. Yoksa bunun adı eğitim olmaz!

MEB, böylesi durumlarda daha özenli ve dikkatli olmak zorunda. Bazı okulları ille de

Yazının Devamı