Eğitimde fırtınalar kopuyor.
İktidar, son 20 yılda eğitimde müthiş mesafeler alındığını söylüyor.
Muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin tespitleri ise çok farklı yönlerde.
Milli Eğitim Şûrası öncesinde, peş peşe alternatif şûralar düzenleniyor, raporlar yayımlanıyor.
Titizlikle hazırlanmış iki rapordan önemli satır başlarını tartışmaya açmak istiyoruz.
Eğitim-Bir-Sen ve Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) hazırladığı dosyadaki tespitler ilginç mi ilginç.
Eğitim, sadece birilerinin değil, hepimizin meselesi. Daha da önemlisi geleceğe yönelik en temel taşlarından biri. Eğitimde, bilimde ne kadar güçlüyseniz, ekonomide, yargıda, insan haklarında ve stratejik alanlarda o kadar güçlüsünüz.
Dünya bilim üretkenliği ve en iyi üniversiteler sıralamasıyla, ülkelerin refah düzeyi arasındaki korelasyon bunun en açık göstergelerinden biri!
Çölde vaha misali güzel gelişmeler de olmuyor değil. Örneğin üniversite öğrencilerine ücretsiz akşam yemeği, örneğin tüm okulların kütüphaneyle donatılması. Buna bir de bugüne özel öğretmenlere yeni kadro müjdesi verilirse ne güzel olur.
Geç de olsa bir eksiği fark etmek ve o konuda yoğun bir çaba sarf etmek, hiç yoktan iyidir.
“Bugüne kadar niye yapılmadı?” diye eleştirmek yerine, bundan sonrası için en iyisinin yapılmasına katkıda bulunmak sanki en doğru olanı.
Çocuklarımızın okumaktan giderek uzaklaştığı bir dönemde “Kütüphanesiz Okul Kalmayacak” kampanyası, takdire şayan proje ama “çabuk olsun” yerine “en iyisi olsun” yönünde hareket edilmeli ve her yönüyle yaşayan kütüphaneler açılmalı.
Örneğin yeni kütüphaneler hibrit olmalı. Basılı eserlerin yanı sıra devlete ait tüm dijital kütüphanelere erişim olanağı sağlanmalı, öğrenciye yönelik sanal kütüphanelere abone olunmalı, her kütüphanede sınırsız
İnandığınız konularda ısrarla yazmaya, çizmeye, konuşmaya devam etseniz de, “Bu mücadele boşuna mı?” dediğiniz anlar mutlaka oluyordur.
Eğitimin, bilimin, gençliğin önemine inanan biri olarak aynı inançla yola devam etsek de, “Hâlâ bıkmadın mı?” diyen çok oluyor.
Ve işte onlardan biri:
“Eğitimin önemini bilen, bu konulara meraklı biri olarak, yazılarınızı yıllardır büyük bir dikkatle ve beğeniyle okurum. Eğitim sistemi hakkındaki uyarılarınızı takip ederim. Zaman zaman da, özellikle çok çok önem verdiğim yükseköğretim konusundaki düşüncelerimi, kendimce yanlış gördüğüm hususları sizinle paylaşırım.
Maalesef üzülerek görüyorum ki eğitim konusunda bunca yılın birikimiyle yaptığınız pek çok uyarı maalesef ne MEB’de, ne YÖK’te ne de devletin eğitim politikalarını hazırlayıp, yöneten diğer birimlerinde hiç dikkate alınmıyor.
Bugün yazınızda ‘Üniversiteler 10 yıl sonra ne işe yarayacak? Bunu konuşma zamanı hâlâ gelmedi mi? Yükseköğretim nasıl
Bizde âdettendir, iktidar değişmese de her gelen Bakan kendisine yeni hedefler belirler.
Eğitimde de yeni hedefler belirlenmiş.
Peki ya önceki hedefler?
“Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi” diye getirenler bile arkasında durmuyorsa, gerisini siz düşünün.
Yeni hedefler, aslında 100 yıllık hedefler.
Örneğin, okul öncesinin yaygınlaştırılması, örneğin mesleki eğitimin güçlendirilmesi, örneğin okullar arasındaki düzey farklılığının giderilmesi, örneğin kütüphanesiz okulun kalmaması, örneğin daha iyi öğretmen. Hangisi yeni?
Kararlılıkla arkasında durulursa, işte o yeni bir yaklaşım olur ve 100 yıl sonra hâlâ onları tartışıyor olmayız.
Değişim şart ama...
Ara tatil, umarız her yerde, her evde, her okulda keyifli geçiyordur.
Özel öğretim kurumlarındaki öğretmenlerimiz biraz sıkıntılı, tıpkı öğrenciler ve diğer öğretmenlerimiz gibi onların da dinlenmeye ihtiyacı var.
Peki, tatil sonrası için gerekli hazırlıklar yapılıyor mu?
Örneğin pandemi koşulları yeterince dikkate alınıyor mu?
Bu konuda ciddi uyarılar var.
Risk hâlâ var!
Çocuk sağlığı alanında dünyanın en yetkin kurumlarından biri olan Uluslararası Pediatri Kurumu (IPA) Başkanı Prof. Dr. Enver Hasanoğlu, ilginç mesajlar verdi. Maske ve mesafe konusunda toplumda ciddi bir rehavet oluştuğuna dikkat çekti ve tehlikenin hâlâ devam ettiğini söyledi.
Hasanoğlu, “Toplum biraz bıktı ama maske hâlâ çok önemli. Özellikle okullar açılınca maske, mesafe, sınıfların havalandırılması, oturma düzeni, bunların üzerinde yeniden durmamız lazım. Öğretmenlerin, servis şoförlerinin, kantincilerin mutlaka aşılanmış olması gerekiyor. Maskelerin çocuklara kesinlikle bir zararı yok. Hem IPA, hem Dünya Sağlık Örgütü, 2 yaşın &uu
Bizde çok ciddiye alınmasa da iklim değişikliğine yönelik gelişmeler, dünya kamuoyunun en önemli gündem maddelerinden biri. Özellikle gelişmiş ülkelerde, seçmen tercihini belirleyen en önemli konular arasında yer alıyor. Birbirine karışan mevsimler nedeniyle iklim değişikliğini son yıllarda fazlasıyla yaşıyoruz. Asıl korkulan ise küresel ısınma nedeniyle yaşanacak olan kuraklık ve kıtlık. Böyle bir durumun insanoğlunun bugüne kadar yaşadığı en büyük felaketlerden biri olacağı iddia ediliyor. Her ne kadar çok önemli yol kat edilmese de ciddiye alınmasının nedeni bu.
Masum olan yok!
İklim değişikliği performans değerlendirmesinde hiçbir ülkenin masum olmadığı bir kez daha tescillendi.
Endekste Türkiye’nin sıralaması geçen yılla aynı. Ülkemizin, enerji kullanımı kategorisindeki düşük performansına rağmen yerini korumasının nedeni geç de olsa Paris İklim Anlaşması’na taraf olunması.
Germanwatch ve NewClimate Institute tarafından hazırlanan ve CAN International’ın katkısıyla yayımlanan Endeks, en yüksek emisyona sahip Türkiye dahil
Gençler mutsuzsa ülke mutsuzdur.
Geç de olsa bunu nihayet anladık.
Bundan sonraki hedef, onları diploma sahibi yapmanın bir adım ötesine geçip istihdam etmek.
Yani işsizler kervanına değil, üretim kervanına katmak.
Herkesin dileği bu yönde olduğuna göre, gerisi o kadar zor olmamalı.
Minik kıpırdanmalar var, eminiz ki devamı da gelecektir.
İstihdam endeksi
Üniversitelerin ülkedeki en önemli güçlerden biri olduğuna dikkat çeken YÖK Başkanı Özvar’dan önemli açıklamalar var.
"Hiç unutmadık ki neden özleyelim” diyen çok çıkacaktır ama yine de çok özel günlerde Mustafa Kemal Atatürk’ü ve yaptıklarını doyasıya hatırlamak, yaşamak, anmak ama en önemlisi de hâlâ keşfedemeyenlere O’nu anlatmak çok önemli.
Kimdi, amacı neydi, ülkesi ve milleti için neler yaptı, nelerden uzak durdu, geriye neler bıraktı, çağdaşı tüm liderler unutulurken o neden hâlâ kalplerde yer ediyor, bir bir anlatmak gerekir.
Dolmabahçe, Anıtkabir ve iz bıraktığı her yer, eminiz ki bugün, yine dolup taşacak.
Eğer fırsat yaratabilirseniz, gününüzü çocuklarınızla birlikte Atatürk’le geçirmeye ne dersiniz?
O’nu öyle uzaklarda aramayın, O her yerde!
Kafanızı kaldırdığınız her noktada, düşündüğünüz her konuda, çözüm aradığınız her sorunda yaptıklarını görecek, iyi ki vardı, iyi ki yapmıştı, iyi ki uyarmıştı diyeceksiniz.
Dolmabahçe ya da Anıtkabir ziyareti hemen sonrasında İstanbul’daysanız Yalova Termal’e, Ankara’daysanız