<#comment>#comment>Kemal Gürüz / Bener Cordan ikilisi eğitim tarihine meslek liselerini çökerten isimler olarak geçecek. Onlar sayesinde meslek liseleri zor bela çıktıkları zirveden adeta yere çakıldılar. Eğer ciddi önlemler alınmaz ve bu kötü gideşe dur denilmezse, meslek liselerinin yeniden toparlanması çok uzun yıllar alabilir.
Milli Eğitim Bakanı Bostancıoğlu, pek çok şeyin olduğu gibi bu konunun öneminin de farkında değil. Olacağa da benzemiyor.
15 yıl öncesine kadar amele okulları olarak isimlendirilen meslek liseleri, önceki bakanların gayretleriyle şampiyon öğrencilerin bile tercih ettikleri teknik kolejler haline gelmişti. Robert'e, Galasaray'a anadolu liseleri ve yabancı kolejlere girebilecek pek çok öğrenci, tercihlerini iki yıl öncesine kadar meslek liselerinden yana kullanıyorlardı. Ama Gürüz'ün dayatmacı üniversiteye giriş sistemiyle birlikte her şey altüst oldu.
Şu anda meslek liselerinin çoğu, öğrencisizlik nedeniyle ya kapanma noktasına geldi ya da en düşük puanlı öğrencilerin son tercihi oldu. Bu yüzden hocaların da, velilerin de, öğrencilerin de yüreği yanıyor. Ama bu kimin umurunda!..
Geçen yıl, meslek liselilere, bu yıl için alanlarıyla ilgili
Dolar, geçen yıl okullar açıldığında 630 bin lira idi. Pek çok veli hesabını kitabını yaptı. Birikimini ona g"re ayarladı ve çocuğunu "zel üniversitelere kaydettirme gafletinde bulundu. Şimdi zor durumdalar. Nasıl olmasınlar ki!Dolar şu anda bir milyon 300 bin liranın üzerinde. Yüzde 100'den fazla artış g"sterdi. Dahası bu yetmiyormuş gibi bazıları dolar bazında yüzde 30'u aşan zamlar yaptı. Olacak şey değil!..Gelir durumu ortanın çok üzerinde veliler için bile "zel üniversiteler artık hayal oldu. İstanbul'daki bir vakıf üniversitesinin yıllık maliyeti 17 milyar lira. Cep harçlığını ve diğer masrafları da kattığınızda bugünkü dolar kurunda 20 milyar lirayı buluyor.Haydi bugün için bu para bulundu. Gelecek yıl 30 milyara çıkmayacağına kim garanti verebilir? Hazırlık sınıfı da dahil bugünkü hesapla bir üniversite diplomasının maliyeti 100 milyar lira!!!Evet Türk lirasının alım gücü çok zayıfladı ama o kadar da değil. Yılda 20 milyar, 5 yılda 100 milyar lira. Büyük para. Bir profes"rün yılda ancak 10 milyar lira kazandığı g"z "nüne alındığında, "ğrenciden istenen paranın çılgınlığı daha net g"rülebiliyor.Koç'u, Sabancı'sı b"yle de diğerleri farklı mı? Onlar da 20 değil 10 milyarı
<#comment>#comment>Vakıf üniversiteleriyle bazı kolejler hala dolarlı ücretle eğitim yapıyor. Sanki bir marifetmiş gibi.
Dolar, geçen yıl okullar açıldığında 630 bin lira idi. Pek çok veli hesabını kitabını yaptı. Birikimini ona göre ayarladı ve çocuğunu özel üniversitelere kaydettirme gafletinde bulundu. Şimdi zor durumdalar. Nasıl olmasınlar ki!
Dolar şu anda bir milyon 300 bin liranın üzerinde. Yüzde 100'den fazla artış gösterdi. Dahası bu yetmiyormuş gibi bazıları dolar bazında yüzde 30'u aşan zamlar yaptı. Olacak şey değil!..
Gelir durumu ortanın çok üzerinde veliler için bile özel üniversiteler artık hayal oldu. İstanbul'daki bir vakıf üniversitesinin yıllık maliyeti 17 milyar lira. Cep harçlığını ve diğer masrafları da kattığınızda bugünkü dolar kurunda 20 milyar lirayı buluyor.
Haydi bugün için bu para bulundu. Gelecek yıl 30 milyara çıkmayacağına kim garanti verebilir? Hazırlık sınıfı da dahil bugünkü hesapla bir üniversite diplomasının maliyeti 100 milyar lira!!!
Evet Türk lirasının alım gücü çok zayıfladı ama o kadar da değil. Yılda 20 milyar, 5 yılda 100 milyar lira. Büyük para. Bir profesörün yılda ancak 10 milyar lira kazandığı göz önüne
™ncelikle ek kontenjanın mantığı ne? Ona bir bakalım:Ek kontenjan, normal kayıt d"neminde yeterince tercih almadığı için ya da kazananların kayıt yaptırmamaları nedeniyle açık kalan kontenjanlara ikinci bir yerleştirme işleminin yapılmasıdır.Kesin kayıtlar bittikten bir hafta sonra yani eylül sonlarında gerçekleşiyor. Adaylardan ikinci bir tercih listesi alınıyor ve ortalama 30 bin "ğrenci yerleştiriliyor. Mayıstan sonra açılmasına karar verilen fakülte ve yüksekokullara da yine ek kontenjanla "ğrenci alınıyor.Ek yerleştirmede esas alınan puan, birinci yerleştirme puanından daha düşük olmayacağı için avantajdan çok dezavantaj yaratacaktır. ™rneğin A fakültesinde 3 açık var ve taban puanı da 180. Eğer sizin puanınız 180'nin altındaysa bu fakülteye başvurmanız s"z konusu değil. 180'se bile pek fazla şansızınız yok. Çünkü açıkta kalan hemen herkes oraya yoğunlaştığı için puanı düşmüyor, aynı kalmıyor, aksine yükseliyor.Siz siz olun birinci yerleştirmede severek "ğrenim g"receğiniz bir yere girmeye bakın! Sonrası çok zor... šniversite tercihi yapılırken adaylardan pek çoğu, mümkün olduğunca az tercih yaparak, şansını bir kez de ek kontenjanda denemek istiyor. Oysa yanılıyorlar. Çünkü
<#comment>#comment>Üniversite tercihi yapılırken adaylardan pek çoğu, mümkün olduğunca az tercih yaparak, şansını bir kez de ek kontenjanda denemek istiyor. Oysa yanılıyorlar. Çünkü ek kontenjanla bir yere girmek şu anda bir yeri kazanmaktan çok daha zor.
Öncelikle ek kontenjanın mantığı ne? Ona bir bakalım:
Ek kontenjan, normal kayıt döneminde yeterince tercih almadığı için ya da kazananların kayıt yaptırmamaları nedeniyle açık kalan kontenjanlara ikinci bir yerleştirme işleminin yapılmasıdır.
Kesin kayıtlar bittikten bir hafta sonra yani eylül sonlarında gerçekleşiyor. Adaylardan ikinci bir tercih listesi alınıyor ve ortalama 30 bin öğrenci yerleştiriliyor. Mayıstan sonra açılmasına karar verilen fakülte ve yüksekokullara da yine ek kontenjanla öğrenci alınıyor.
Ek yerleştirmede esas alınan puan, birinci yerleştirme puanından daha düşük olmayacağı için avantajdan çok dezavantaj yaratacaktır. Örneğin A fakültesinde 3 açık var ve taban puanı da 180. Eğer sizin puanınız 180'nin altındaysa bu fakülteye başvurmanız söz konusu değil. 180'se bile pek fazla şansızınız yok. Çünkü açıkta kalan hemen herkes oraya yoğunlaştığı için puanı düşmüyor, aynı kalmıyor, aksine
Milli Eğitim Bakanı'ndan ümidimizi kestiğimiz için derdimizi yine Başbakan Ecevit'e anlatacağız. Sayın Başbakan, ne olur şu "ğrencilerden birisini dinleyin yeter. Bürokratlar bakanı, bakan da sizi yanıltmasın! İşin doğrusunu "ğrendiğinizde siz de şaşıracaksınız.™ğrenim yılı içerisinde başarılı olamayan bir "ğrencinin okullar kapandıktan üç gün sonra sınava sokulup hadi başarılı ol demenin saçmalığını siz de g"recek ve hayretler içerisine düşeceksiniz.Not yükseltme sınavı ile bütünleme sınavının birbirinden çok farklı olduğunu g"recek ve eminim bu yanlışa dur diyeceksiniz. Yeter ki, konuyla biraz olsun ilgilenin...Türkiye kritik bir d"nemden geçiyor. İnsanlar itelenmekten, kakılmaktan bıktı artık. Yeni kazıklar değil, yeni haklar istiyor. Eğitimde kalite düşer safsatalarına da inanmayın. Yeni bir bütünleme hakkı, kalitesizliği değil, tam aksine alın teriyle yoğrulacağı için kaliteyi getirecektir.Hazır bu arada s"z kaliteden açılmışken, ille de kalite diyen Milli Eğitim Bakanınıza liselerin ™SS'deki başarı durumunu da bir sorsanız ne iyi olur!..Sayın Başbakan, "ğrenciler ne bedavadan sınıf geçmek istiyor ne de eğitimde kaliteyi düşürmek. Onların tek istediği hemen herkese tanınan
<#comment>#comment>Üniversite öğretim üyelerinin maaşlarında olduğu gibi liseli öğrenciler için de ek sınav hakkını alıncaya kadar yazmaya devam edeceğiz. Çünkü hakları! Çünkü verilmemesi, verilmesinden çok daha büyük sorunlara gebe!..
Milli Eğitim Bakanı'ndan ümidimizi kestiğimiz için derdimizi yine Başbakan Ecevit'e anlatacağız. Sayın Başbakan, ne olur şu öğrencilerden birisini dinleyin yeter. Bürokratlar bakanı, bakan da sizi yanıltmasın! İşin doğrusunu öğrendiğinizde siz de şaşıracaksınız.
Öğrenim yılı içerisinde başarılı olamayan bir öğrencinin okullar kapandıktan üç gün sonra sınava sokulup hadi başarılı ol demenin saçmalığını siz de görecek ve hayretler içerisine düşeceksiniz.
Not yükseltme sınavı ile bütünleme sınavının birbirinden çok farklı olduğunu görecek ve eminim bu yanlışa dur diyeceksiniz. Yeter ki, konuyla biraz olsun ilgilenin...
Türkiye kritik bir dönemden geçiyor. İnsanlar itelenmekten, kakılmaktan bıktı artık. Yeni kazıklar değil, yeni haklar istiyor. Eğitimde kalite düşer safsatalarına da inanmayın. Yeni bir bütünleme hakkı, kalitesizliği değil, tam aksine alın teriyle yoğrulacağı için kaliteyi getirecektir.
Hazır bu arada söz kaliteden
Eğitim kurumları da tıpkı şarap gibi. Yıllandıkça, mezunları "nemli noktalara geldikçe değerleri artıyor. Ama bu; yıllanmış üniversiteler iyi, yeniler k"tü anlamına gelmez. Eskiler içinde de, yeniler içinde de her iki gruba mensup üniversiteler fazlasıyla var.Türkiye'deki üniversitelerin iyi olup olmadıkları genelde taban puanlarına bakılarak yapılıyor. Puanı yüksekse iyi, düşükse k"tü. Oysa bu çok yanlış. ™nemli olan yetiştirdiği "ğrencilerin 5, 10, 20 yıl sonraki performansları.Batılı ülkelerde kalite sıralaması çok farklı değişkenler ele alınarak yapılıyor. ™rneğin mezunları dünyanın en iyi üniversiteleri tarafından mastır ve doktora "ğrencisi olarak alınıyor mu, alınmıyor mu? İşverenler kapılarını o üniversiteye açıyor mu, açmıyor mu? Bilimsel üretkenlik sıralamasında durumu ne? ™ğrenciye sunduğu mediko sasyal olanaklar yeterli mi? Süreli yayınlardan ne kadarına abone?..Evet iyi bir üniversite olabilmek kolay değil. Hele hele kısa zamanda hiç mümkün değil. Zaman zaman bazı üniversitelerin isimleri çok "ne çıkıyor gibi g"zükse de, aradan üç beş yıl geçmeden çok sıradan bir konuma düşebiliyorlar. Tıpkı meslekler gibi...Türkiye'deki üniversitelerin tamamına yakınını ve 35'e yakın