Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir önceki Cumhurbaşkanı kafasına göre rektör ataması yaptığında en çok eleştirenlerin başında bugünün iktidarı geliyordu. Az oy alan isimler rektör olarak atandığında, demokrasi nutukları atıyor ve sandığa saygı istiyorlardı.
YÖK’ün kontrol altına alınması ve Gül’ün Çankaya’ya çıkmasıyla birlikte dünü de aratan görüntüler ortaya çıkmaya başladı.
Eskiden en azından YÖK-hükümet-Çankaya üçgeninde bir güçler dengesi vardı. Birinin yaptığı yanlışa diğeri dur diyebiliyordu. Oysa şimdi tek kutuplu bir YÖK-iktidar-Çankaya döngüsü oluştu.
Artık ne YÖK’ün yaptığı dayatmaya dur diyen bir Çankaya var ne de iktidarın kadrolaşmasına dur diyen Cumhurbaşkanı. Son rektör atamalarında buna bir kez daha şahit olduk.
Sezer de benzeri atamalar yapmıyor muydu? Kesinlikle yapıyordu. Ama arada sırada. Oysa şimdi, üniversitelerdeki seçimler göstermelik hale geldi. Madem öyle, YÖK yasasında bir değişiklik yapılsın ve cumhurbaşkanı istediği kişiyi rektör olarak atasın maddesi getirilsin. Böylece, üniversitelerdeki seçim kandırmacası da sona erer.
Oysa Gül, göreve geldiği ilk aylarda, rektörlerin seçimle göreve gelmelerinden yana olduğunu açıklamış ve bu yetkinin kendisinden alınmasını istemişti. Görünen o ki, “İstemem, yan cebime koy” mantığı aynen devam ediyor. Son atamalardan sonra Gül’ün hâlâ Çankaya’nın tarafsızlığından söz etmesi pek inandırıcı olmaz.
Yaptıklarını destekleyenler yok mu? Elbette vardır. Bu yazıdan sonra yine Gürüz de, Sezer de yapmıyor muydu diye yüzlerce mail gelecektir.
Onlara cevabımız, “Yanlış yanlışla düzeltilmez” olacaktır.
Çankaya bir yandan üniversitelere siyasetten uzak durun mesajı verirken, öte yandan boğazlarına kadar siyasete gömülmelerine zemin hazırlıyor. Üniversitelerde Türbana Özgürlük Bildirisi’ne imza atan neredeyse tüm isimler rektör olmak üzere. Ve rektör oldukları üniversitelerin çoğunda, yeni hiçbir yasal düzenleme yapılmamasına rağmen türban serbest olmuş durumda. Oysa bir hukuk devletinde, türbana özgürlük, yandaş rektörlerle değil, yasal düzenlemelerle gerçekleşmeliydi. Yoksa günü kurtarmanın ötesine geçemez...
Rektörlerin siyasi görüşleri, görevlerine yansıtmadıkları sürece kesinlikle önemli değil. Asıl kriter “yandaşlık” değil, liyakat olmalı. Ama görünen o ki YÖK üyelerinin atamasında olduğu gibi rektör atamalarında da liyakat ve bilimsel yeterlilik belki de hiç göz önüne alınmayan bir kriter.
Bu konudaki en son tartışmalardan biri Bolu’da yaşandı. En çok oy alan rektör 3. sıraya itilerek, ikinci sıradaki Hayri Coşkun rektör yapıldı. Coşkun’un rektörlük seçiminden önce Ak Parti Bolu milletvekilleri ve İl Başkanı ile bir toplantı yaptığı ortaya çıkmış ve bu da tepkilere neden olmuştu. En büyük tepki de üniversiteyi kuran İzzet Baysal Vakfı Başkanı’ndan gelmişti. Başkan Ahmet Baysal, Gül’e bir mektup göndererek, rektörün seçim sonucuna göre atanmasını istemişti. Çünkü üniversitede huzursuzluk çıksın istemiyordu. Sonuç: 171 oy alan eski rektör değil, 48 oy alan atandı. Buna da Gül usulü demokrasi denildi.
Bu arada yeni rektörle ilgili söylentilerin de ardı arkası kesilmiyor. Profesör atanma yeterliliğiyle ilgili iddialar ayyuka çıkınca YÖK soruşturma açmak zorunda kaldı.
İşte YÖK’ün dün bu konuda yaptığı resmi açıklama:
“04.02.2010 tarihinde Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörlüğü’ne ataması yapılan Prof. Dr. Hayri Coşkun’la ilgili olarak medyada yer alan haberlere yönelik açıklama yapılması ihtiyacı doğmuştur.
Prof. Dr. Hayri Coşkun’un profesörlüğe yükseltilmesiyle ilgili olarak üniversitesinde oluşturulan jüri üyelerinin hazırladıkları münferit raporlarda, profesör adayının eserlerinin bilimsel nitelikleri konusunda herhangi bir olumsuzluk tespit edilmemiş, ancak jüri üyelerinin adayın eserlerinin bilimsel literatüre katkılarının ifade edilmesiyle ilgili cümlelerinin benzeşmesi nedeniyle hazırlanan bir dosya Kurulumuza intikal ettirilmiştir. Dosya içeriği adayın bilimsel çalışmalarına yönelik değil, bu çalışmalarının özetlendiği jüri raporlarına ilişkindir. Konu şu anda Denetleme Kurulu tarafından incelenmektedir.”
Özetin özeti: Siyasetçiler elbette siyaset yaparlar. Ama ya cumhurbaşkanları gibi tarafsız olması gerekenler?!..