Steve Jobs’un Apple’ı dünyanın bir numarası oldu. Görünen o ki, ondan sonra da bu durum daha uzun süre devam edecek. Çünkü çıkardıkları her ürün, bir anda piyasalarda fırtınalar kopartıyor...
Telefonlarından, tabletlerinden, ipodlarından kimsenin bir şikâyeti yok. Tam aksine rakiplerine fark atıyorlar. Ama benim şikâyetim ya da merakım, bilişim teknolojisindeki bu başarı ve yaratıcılıklarını, neden müzikte daha doğrusu zil sesi konusunda göstermiyorlar?..
Herhangi bir ortamdasınız ve zırrrr diye bir telefon çaldığında, onlarca el bir anda telefonlara ulaşıyor. Çünkü çoğunluğun cebinde iphone var ve onların seçtikleri ağırlıklı zil sesi de klasik zırrrr sesi.
Dünya devi bir firma çok daha farklı sesler ya da ya da müzikler üretemez mi? Dünyanın en iyi bestecileri ile anlaşıp yeni melodiler üretemez mi? Ya da gençlere de fırsat tanıma çerçevesinde bu yönde yarışmalar düzenleyemez mi?
İşin en kolayı, istediğiniz müziği ya da sesi, alın bir yerden yükleyin cevabı olur. Tamam, merakı ve işin uzmanı olanlar, bunu zaten yapıyor. Ama farklılık arayan ve bunun kendisine sunulmasını isteyenler ne olacak?..
Mühendislerin, sanattan uzak olduğu hep söylenir. Doktorların müzik aşinalığının, onlara göre çok daha yoğun olduğu bilinir. Ama sanki artık o gerilerde kaldı. Mühendisler de artık müzikle daha fazla içli dışlılar. Benim bu noktada asıl merak ettiğim yüzlerce, belki de binlerce mühendis çalıştıran Apple’ın kaç müzisyen çalıştırdığı ya da kaç müzisyenle kontak halinde olduğu?..
Tüm bu detaylar, bazılarına çok ayrıntı gibi gelebilir. Ama müşteri memnuniyeti açısından çok önemli. Onun da ötesinde teknolojik alanda yaratıcılıkta sınır tanımayan firmaların, müzik gibi yine sınır tanınmayan bir alanda tıkanıp kalmaları. Ve birkaç zil sesinin ötesine geçip, kullanıcıların beğenisini kazandıracak parçalar sunamamaları.
Bu o kadar zor mu?
Onlarca zil sesi yerine, yüzlerce, hatta binlerce zil sesi sunulamaz mı?
İlgi alanlarına, mesleklere, cinsiyete, yaş gruplarına hatta burçlara göre zil sesleri üretilemez mi?
Kısacası Apple’dan çok daha yaratıcı zil sesleri bekliyoruz...
Eğitime yönelik beklentilerimizi ise bir başka yazımızda ele alacağız!..
Herkes 4+4+4 uzmanı oldu!
Ne olduğunu, ne getirip ne götüreceğini, hâlâ hiç kimse anlayamasa da, neredeyse hemen herkes 4+4+4 uzmanı oldu.
Medyada ya da panel ve konferanslarda bu konuda konuşanların sayısı o kadar çok arttı ki şaşırmamak elde değil.
Son birkaç gündür, hemen her gün, onlarca 4+4+4 daveti geliyor.
Kimi konferans veriyor kimi de seminer.
Ama alt başlıklarına bakıldığında hemen hepsinin de 4+4+4’le bir ilgisi yok.
Korkarız diğer iddialı yasaların başına gelen onun da başına gelmez.
Öyle bir hava yaratıldı ki, sanki 4+4+4 başladığında, eğitimin tüm sorunları çözülecek.
Dahası demokrasi ve özgürlük gelecek.
O da yetmez refah gelecek...
Vaatten kim ölmüş ki, vaat et edebildiğin kadar, dün edenlere ne oldu ki, bugün olsun.
Yerine gelirse eyvallah ama gelmese de kimse, kimseyi sorgulamıyor...
Eğitimin artık yeni moral bozukluklarına tahammülü kalmadı.
Bu yüzden, bu yasayı, öküzün altında hiç buzağı aramadan hepimiz canı gönülden desteklemeliyiz.
Ama yasa koyucular ve uygulayıcılar da, eğitim üzerinden başka dayatmalar içerisine girmesinler.
Yani, eğitimde güveni ve huzuru sağlarsak, gerisi kendiliğinden gelecektir...
Eğitim fakülteleri kapanıyor mu?
Yüz binlerce atanamayan öğretmenin yarattığı sıkıntı, YÖK ve MEB’i yeni önlemler almaya yöneltti.
Bunların başında da kontenjanların azaltılması ve ikinci öğretim programlarının kapatılması geliyor.
Peki iyi mi oluyor yoksa kötü mü?
Karşı çıkanlar da var destekleyenler de. Ama sanki doğru olan, kontenjanların kontrol altına alınmasıydı. 4+4+4 yasası çıkmadan alınan bu kararlar, yeni kanundan sonra oluşacak yeni duruma nasıl bir etki yapacak henüz belli değil. Keşke daha ciddi bir araştırma yapılıp ona göre karar verilseydi daha iyi olacaktı.
Yıllarca plansız, programsız yeni fakülteler açıp, kontenjanları şişirip, sonra da bir gecede kapatmak ancak YÖK’ten beklenirdi. Onlar da öyle yaptı. Yani hiç şaşırtıcı olmadı...
Özetin özeti: Eğitime anlık kararlarla yön verilemez. Ama alın YÖK’ü vurun MEB’e. Şipşak kararlar konusunda birbirleriyle yarışıyorlar...