Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, 1981’de mezun olduğu Marmara Üniversitesi’yle 27 yıl aradan sonra yeniden kucaklaştı. Ama bu buluşmada ne öğrenci vardı ne de basın. “Salon küçüktü, o yüzden öğrenci ve basın alınmadı” deniliyor. Cuma günü İTÜ için de aynı gerekçe ortaya kondu. Oysa istenseydi, her iki salona da fazlasıyla öğrenci alınabilirdi. Sanki öğrenci protestolarından çekinildi.
Eğer öyle olmasaydı dün Sultanahmet Meydanı‘nın neredeyse tümü araç ve insan trafiğine kapanmazdı. Rektörlüğün önünde ve meydana inen sokaklarda yüzlerce polis barikat kurmazdı.
Başbakan çok yorgundu. Bu her halinden belli oluyordu. Yaklaşık 2.5 saat süren törenin sonlarında uyumamak için kendisini zor tuttu. Yarım saatlik konuşmasında ise üniversiteler adına dişe dokunur tek şey yoktu. İTÜ’deki konuşmasının neredeyse aynıydı. Bilgilerin çoğu ilk ve ortaöğretime yönelikti. Yükseköğrenime yönelik olanların doğruluğu ise tartışmalıydı. Rektör Prof. Dr. Necla Pur’un ve Mezunlar Derneği Başkanı Sabri Tümer’in soruları ise havada kaldı.
Erdoğan, eğer bundan sonra da üniversite açılışlarına katılacaksa mutlaka dersini çalışarak kürsüye çıkmalı. Yoksa dünküne benzer konuşmalarla hocalardan geçer not alması mümkün değil. En önemlisi de açılışlara mutlaka öğrenci de istemelidir.
Böylesi steril ortamları, kendisinin de arzu ettiğini sanmıyorum. Genç Bakış’a katıldığında, soru ve protestolardan hiç rahatsızlık duymamıştı. Program öncesinde ve sonrasında öğrencilerin arasına dalarak sohbet etmişti. Ama şimdi öğrencilerden adeta kaçırılıyor. Demirel’li açılışları hatırlıyorum. Ortalık öğrenciden geçilmezdi. Kızanlar, bağıranlar, protesto edenler yok muydu? Elbette vardı. Ama onları sükûnetle dinler, “Bitti mi çocuklar?” deyip konuşmasına kaldığı yerden devam ederdi. Darısı Erdoğan’a...

Tartışmalı bilgiler

Marmara’nın açılışına Başbakan’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve bazı bakanlar da katıldı. Açılış töreni, Mehveş Emeç’in piyano konseriyle başladı. Mezunlar Derneği Başkanı Tümer’in tespit ve soruları ise can alıcıydı. Ama Başbakan Erdoğan diğer konuşmacılar gibi onu dinlerken de üç maymunu oynadı. Ne duydu, ne gördü ne de sorularına cevap verdi.
Rektör Pur, akademik dünyanın beklentilerini ve duyarlılıklarını dile getirdi. Ancak Başbakan’dan onu rahatlatıcı sözler de gelmedi. Zaman zaman, prompter’dan okuduğu konuşma metninin dışına çıksa da öyle hocalara laf yetiştirecek bir gününde değildi. Ya da kafası başka konularla meşguldü. Sanki orada değildi.
Rektör Pur, adeta yalvararak, “Sayın Başbakan ne olur yeni yurtlar açın, öğrenciler kimliği belirsiz, karanlık odakların eline düşüyor“ dedi. Tümer de, mezunların işsizlikten bunalım noktasına geldiğini söyledi. Hiç cevap gelmedi.
En can alıcı konuşmayı ise yeni öğretim yılının ilk dersini veren Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayla Oktay yaptı. Eğitimin insan ve toplum üzerindeki etkilerini anlattı, bir de anekdot paylaştı.
“Osmanlı sarayında huzur sohbetleri olurdu. Bilim insanları sarayda bir araya gelir, ülkeyi ve dünyayı ilgilendiren konuları tartışır, padişah da bu tartışmaları perde arkasından izlerdi. Yani özgür bir tartışma ortamı yaratarak bilgi ve donanımını artırırdı.”
Oktay, bu anekdotla sanki birilerine mesaj veriyordu...
Peki Başbakan açılışta neler anlattı? Güncel siyasi konuları çıkarırsanız, fazla bir şey yok. Söyledikleri ise eminim üniversitelerde çok tartışılacak:
53 yeni üniversite kurduk. 78 bin kadro tahsis ettik. Bizden önce yurtdışına yılda 30 öğrenci gönderilirken, biz yılda 1000 öğrenci gönderdik...
Son bir yılda dünyadaki patent artış hızında ikinci, araştırmacı sayısı ve bilimsel üretkenlikte üçüncü sıradayız.
Yükseköğrenimde okullaşma oranını yüzde 27’den yüzde 36’ya yükselttik.
Kişi başına milli gelir 9 bin 300 dolara çıktı. Yılbaşından sonra 10 bin dolar olacak.
Almanya’da tıp fakültelerinde bir hocaya 27,3 ya da 23,7 öğrenci düşüyor. Bizde ise 3,7.
Cumhuriyet tarihinin en büyük eğitim yatırımı bizim dönemimizde yapıldı.
Özetin özeti: Öğrencisiz üniversite, seçmensiz politikaya benziyor...