Diyalog ODTÜ'den sonra Ankara biterdi. Sonra Hacettepe'nin Beytepe Kampusu kuruldu. Ardından Bilkent Üniversitesi geldi. Bölge inanılmaz bir şekilde gelişmiş. Üniversite de. Tanıyamadım.Cuma akşamı, Bilkent'teki ÖSS şampiyonları ve Rektör Prof. Dr. Ali Doğramacı ile uzunca süren yemekli bir toplantı yaptık.Neden ODTÜ'yü, Boğaziçi'ni, Koç'u ve Sabancı'yı değil de Bilkent'i tercih ettiklerini, umduklarını bulup bulamadıklarını ve Türkiye'nin genel gidişatını konuştuk. Umduğumun çok ötesinde bir performans sergilediler. Üniversitelerini seviyorlar. Ülke sorunları ve yaklaşan seçimler konusunda da fazlasıyla duyarlılar...Dün erken saatlerde ise Bilkent İlköğretim Okulu'nun düzenlediği eğitim sempozyumunda Ankara'nın dört bir yanından gelen öğretmenlerle birlikte olduk. Eğitimin güncel sorunları konusunda öylesine dolulardı ki, bıraksanız akşama kadar konuşacaklardı.Bu arada Ali Doğramacı'dan öğrendik ki, Doğu ve Güneydoğu'da açılacak Bilkent Eğitim kampuslarının ilki eylülde Erzurum'da öğretime başlayacakmış.Van, Şanlıurfa ve Malatya ise arkadan gelecekmiş. Ve liselerin hepsi de uluslararası bakalorya sistemine dahil olacakmış.Öğle saatlerinde ise tempolu bir şekilde üniversite turu attık. Milyonlarca dolara yaptırılan spor salonları yine boştu. Akademik eğitim öylesine ağır ki, öğrencilerin spor yapmaya bile zamanları kalmıyor.Üniversite turu devam ederken kendimizi bir anda Nano Teknoloji Kulübü'nün düzenlediği toplantıda bulduk. Kısa bir süre için de olsa konukları olduk. Çeşitli üniversitelerden gelen öğrencilerle bilimi, medyayı ve geleceği konuştuk. Daha sonra da Nano Teknoloji Enstitüsü'nü gezdik. Başkan Ekmel Özbay'dan ayrıntılı bir sunum aldık. Müthiş bir atak içerisindeler. ODTÜ gibi onlar da onlarca uluslararası projeye imza atıyorlar. Yakında isimlerini çok daha sık duyarsak hiç şaşırmam. Savaş sanayiinden uydu teknolojisine, kanserin erken teşhisinden endüstriyel ürünlere kadar birçok alanda yeni projeler peşindeler...Hoca Bey'in yani Baba Doğramacı'nın saray yavrusunu andıran konutundaki geç öğle yemeği ise yine bilgi bombardımanı şeklindeydi. Yaşı 90'a dayanmasına rağmen hâlâ dinçti. Bel fıtığı nedeniyle rahat yürüyemese de sağlığı da, keyfi de yerindeydi. Pek çoğunu daha önce yine kendisinden ya da başkalarından duyduğumuz anekdotlarını ve ilk kez paylaşma gereği duyduğu çok özel anılarını uzun uzadıya dinledik.Hâlâ heyecanlı. Eşi Ayser Hanım da hâlâ çok sıcak ve sempatik. Ali Doğramacı'nın ani parlayan ve bazen aşırıya kaçan savunma refleksi ise yerini toleransa ve sağduyuya bırakmış.Bilkent'i gezerken zaman zaman böylesi bir üniversiteye sahip olduğumuz için gururlandık, zaman zaman da bu kadarı da olmaz dedirten görüntülerle karşılaştık.En garibime giden, Bilkent'in arabeski andıran mimari tarzı. Neredeyse her bina farklı bir mimarın elinden çıkmış. Bir bütünlük yok gibi. Oysa Hoca Bey'in daha önce kurduğu Hacettepe bu konuda örnek bir kampusa ve stile sahip.Yurtların yıllık ücreti 10 bin YTL, ama bakımlı bir devlet yurdunun ötesine geçtiklerini söylemek zor. Duvarları öylesine boş ve soğuk ki, sanki bu üniversitede güzel sanatlar eğitimi verilmiyor.Hoca, Ankara'yı çok seviyor. Ankara da onu. Kim iktidara gelse onun için değişen bir şey olmuyor. AKP iktidarının verdiği son ödül de bunun bir göstergesi.Önceki yıllarda bakanlığı, başbakanlığı, cumhurbaşkanlığını nasıl elinin tersiyle ittiğini ve gerekçelerini de artık bir başka yazıda ele alırız. Tabii ki diğer söylentileri de...Özetin özeti: Doğramacı, her ne kadar yöntemleri tartışılsa da sıfırdan harikalar yaratmayı çok iyi beceriyor. Ve hâlâ yeni projeler üretiyor!.. aguclu@milliyet.com.tr Dün bütün gün Bilkent'teydim. 20 yıl öncesiyle kıyaslandığında inanılmaz boyutlarda büyümüş...
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025