Dünyada eğitimde gelinen en son nokta, bireye göre yeni eğitim modellerinin geliştirilmesi. “Nasıl ki her çocuk farklı ise ona sunulacak eğitim modeli de farklı olmalı” görüşü giderek önem kazanıyor. Eğitim kurumlarının yeniden yapılanması da bu görüş üzerine oturtuluyor. Kalabalık okullar, kalabalık sınıflar ve tek tip eğitim yerine rehberlik ve bireysellik öne çıkıyor. Amaç ilgi ve yetenekleri dikkate alarak öğrenmeyi sevdirmek. Bu başarıldığında zaten gerisi geliyor.
Peki biz bunu ne kadar başarabiliyoruz? Önemli olan ilgi ve yetenek mi yoksa sınavlar mı?
Bu konuda istenenler ile yapılanlar öylesine farklı ki, bu çelişkiyi, başbakanından öğrencisine kadar hepimiz yaşıyoruz.
İşte size çok çarpıcı iki mektup:
‘Yarış atı yetiştiriyoruz’
“Bursa’da görev yapan bir öğretmenim. Burada öylesine bir yarış var ki akıllara zarar. SBS sonuçları, iller bazında açıklanır açıklanmaz, adı konmayan savaş (yarış) başladı. Herkes geleceğimiz olan çocuklarımıza ihanet içinde. İl Milli Eğitim Müdürü, SBS ve ÖSS sıralamasında Bursa’nın kötü olan konumunu değiştirerek koltuğunu sağlamlaştırma ve bir üst koltuğa geçme derdinde. İlçeler de İl Müdürü’ne amade olmuş durumda. Okullar asli işlevi olan eğitimi göz ardı edip dershaneciliğe özendiler. Dersler bittikten sonra SBS kursu açmayan okul kalmadı. Vatandaşlık bilinci kazanmamış, çevre bilinci olmayan, sanatsal ve kültürel faaliyetlere hiç katılmamış, şiir sevmeyen, roman- edebiyattan uzak, demokratik kimliği oluşmamış, hafız tipli adamlar ve kullar yetiştirilmek isteniyor.
Büyük bir debdebeyle kamuoyuna duyurdukları yeni müfredat bizi de heyecanlandırmış, bu sefer olacak demiştik. Ama bu durum çok uzun sürmedi.
Görüldü ki SBS ile 3’e çıkarılan sınav sistemi herkesi dershanelerin kucağına itti. Görüldü ki yeni programın en önemli ayaklarından etkinlikler artık bir ayak bağı muamelesi görüyor. Ölçme-değerlendirme tam bir komediye dönüştü. Toplantılarda en düşük not 90 olacak deniyor. Yapılandırmacı yaklaşım terk edilerek sınav sistemine en uygun olan yöntem olan ezbercilik geliyor. Okullarda hiçbir sosyal faaliyet istenmiyor.
Ben de öğrencilerimin SBS’de ve diğer tüm sınavlarda en başarılı olmasını istiyorum. Ama bu böyle mi olur? Yarış atı yetiştirmek istemiyorum, bu kontenjana dayalı sistemde. Sonuçta kazanan bazıları, kaybeden çoğu olacak. Ben yere tükürmeyen, ağacı koruyan, hayvan merhameti olan, vergisini veren, dişlerini fırçalayan, roman okuyan, çağdaş nesiller yetiştirmek istiyorum...”
‘Kim dur diyecek?’
“6.5 yaşında bir oğlum var. 2.5 yaşından beri özel eğitim alıyor. Önce otizm tanısı kondu. Sonra atipik otistik dendi. Şu anda ise tanısı yok. 4 yaşında okuma yazmayı öğrendi. Yabancı dile çok merakı var. Ortaokul seviyesinde kelime dağarcığına sahip. Ama maalesef yaşıtlarıyla ilişki kurmakta zorlanıyor. Çünkü, ilköğretime başlamaya çalışıyoruz. Çalışıyoruz dememin sebebi, 2. okulumuzdan da atılmış- uzaklaştırılmış olması. Okul denince gözleri parlayan bu çocuğu ben evde mi oturtmalıyım?
Benim oğlum gibi, çeşitli nedenlerle okullardan sürgün edilen o kadar çok çocuk var ki. Bu çocukları biz ülke olarak okuldan okula sürerek veya evde oturmaya mahkûm ederek mi kazanacağız? İçlerinde üstün olanlar olduğu gibi, öğrenme güçlükleri olanlar da var. Farklı bir çocuğunuz varsa, bir yerde yaşam hakkı elinden alınıyor, ailesinin hayatı da karabasana çevriliyor. ODTÜ mezunuyum. Ama bir işte çalışmaya vaktim yok, enerjim yok. Şu anda sadece oğlumu oradan oraya götürüp çözüm aramaya çalışabiliyorum. Ve ulaştığım sonuç: Türkiye’de oğluma ve oğlum gibi olan çocuklara iyi gelecek okul yok, psikolog yok, uzman yok.
Yazınızda lise düzeyinde, özel çocuklarla ilgilenen bir okulumuzdan, onu geliştirmekten bahsediyordunuz. İlköğretimde, daha başlangıçta bir çocuğu bu kadar örselerseniz, okuldan bu kadar soğutursanız, canını bu kadar yakarsanız liseniz olsa ne yazar?”
Özetin özeti: Ateş düştüğü yeri yakıyor. Çözüm üreteni ise ara ki bulasın!..
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025