Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

O, Cumhuriyet dönemi eğitim tarihimize damga vuran en önemli Bakandır. Gerçekleştirdiği reformların etkisi bugün bile hissedilmekte ve aranmaktadır. Köy Enstitüleri, yarattığı mucizelerden sadece biri. Ölümünün 59. yılında kendisini şükranla anıyoruz.

Atatürk’ün yanında pişti, İnönü’nün döneminde siyasete atıldı. 1938-1946’da Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Cumhuriyet döneminin çok yönlü kişiliğe sahip seçkin eğitim, kültür ve siyaset adamı olarak kabul edilir. 1897’de İstanbul’da doğdu. Ailesi varlıklı, çevresi geniştir. Yazı, şiir ve musikiyle dolu bir çocukluk dönemi geçirir. Okuma tutkusu sınırsızdır.  “İntikam Olsun” başlıklı ilk yazısı, 17 Ekim 1913’te Mektepli dergisinde yayımlanır. Lise sondayken, I. Dünya Savaşı çıkar, askere alınır. Terhis olunca, önce hukuk fakültesine girer, sonra felsefeye yönelir.

Haberin Devamı

1926’dan itibaren İstanbul Erkek Lisesi’nde felsefe ve içtimaiyat (Sosyoloji) öğretmenliği ile Galatasaray Lisesi Malumat-ı Vataniye öğretmenliği yapar. 1926’da Can ile Canan adını verdikleri ikizleri, 1936’da da Gülümser doğar.

Atatürk’le tanışma

Demokrasiye geçiş denemesi çerçevesinde kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasından sonra Mustafa Kemal, ülke boyutunda bir denet-leme gezisine çıkar. Her bakanlık, O’na danışmanlık yapacak bir müfettiş görevlendirir. Maarif Vekâleti de bu görevi 33 yaşındaki genç Hasan Ali’ye verir. 3 Mart 1931’e kadar devam eden bu üç aylık gezi esnasında, Mustafa Kemal ile Hasan Ali arasında anlamlı bir diyalog daha gerçekleşir.

Mustafa Kemal, bir gün, yanında bulunanlara “Türk milleti ne zaman kendini kurtulmuş sayabilir?” diye sorar. Hasan Ali söz alır; “Paşam” der; “Türk milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacını duymayacak hale gelirse o zaman kurtulmuş olur.” Mustafa Kemal, kendisine, “Bu çocuğun ileri attığı, üstünde bizi derin derin düşündürmeye değer bir fikirdir” diyerek takdirlerini bildirir. Söz konusu denetleme gezisinden bir yıl sonra, dil devrimini doğru temeller üzerinde geliştirmek düşüncesiyle, 12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulur.

Haberin Devamı

Yaşar Nabi Nayır’ın dediği gibi, “Aklıyla Batı’da, gönlüyle Doğu’da bir düşünce adamı” olan Yücel, 1930’lu yıllarda sanat, edebiyat, felsefe ve bi-lim üzerine yoğunlaşan, yazılar yayımlar. 1932’de, Batı’daki benzerleri örnek alınarak kurulan, öğretim üyeleri yurt dışında okumuş kişilerden oluşan Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’ne müdür olur.

Yakın arkadaşı, meslektaşı eğitimci İsmail Hakkı Tonguç burada öğretim üyesidir. Daha sonra birlikte Köy Enstitülerini hayata geçirirler. 1933’te Maarif Vekâleti Orta Tedrisat Umum Müdürlüğü’ne atanır.

Siyasete giriş

1934’te İzmir Milletvekili olarak Meclis’e girer. Özellikle 1935-37’de yayımladığı yazıları, hem eğitim ve kültür alanındaki yoğun ilgisinin belgesi hem de Maarif Vekilliği’ne hazırlandığının göstergesi niteliğindedir.

1938’de, 41 yaşında, Celal Bayar hükümetinde Maarif Vekili olur. Cumhurbaşkanı İnönü’nün desteğiyle, yakın çalışma grubunun katılımıyla büyük bir reform hareketi başlatır ve gerçekleştirir.

Haberin Devamı

2 Mayıs 1939’da, Birinci Türk Neşriyat Kongresi, 17 Temmuz 1939’da da bilim adamları, eğitimciler ve sanatçıların katıldığı, eğitim sisteminin ilke-lerini ve okul programlarını belirlemek amacıyla 1. Maarif Şûrası toplanır. 15-21 Şubat 1943’te de 2. Maarif Şûrası okullarda ahlak terbiyesinin gelişti-rilmesi gündemiyle açılır. 31 Ekim 1939’da, 1. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ni açar.

1. Neşriyat Kongresi’nde dünyayı, Batı’yı tanımak zorunluluğunun altını çizer ve “Bu zorunluluk, bizi geniş bir tercüme seferberliğine davet ediyor” der. Bu düşünceyle kurulan Tercüme Heyeti ilk toplantısını 1940’ta Ankara’da yapar.

1946’da, dünya edebiyatı klasiklerinden 496 eser Türkçeye çevrilir. Maarif Vekâleti, Leiden’de İngilizce, Fransızca ve Almanca yayımlanan İslam Ansiklopedisi’nin çevirisini kararlaştırarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni görevlendirir. 13 ciltlik bu ansiklopedi 1988’de tamamlanır.

Köy Enstitüleri

17 Nisan 1940’ta yasa çıkarılarak Köy Enstitüleri kurulur. 1942-43’te, bu okullara öğretmen, yönetici, gezici başöğretmen, müfettiş yetiştirmek için Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü kurulur. Sayıları zamanla 21’i bulan enstitüler, 1944’ten sonra yılda ortalama 2 bin öğret-men yetiştirir.

20 Mayıs 1940’ta Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş yasası çıkartılır. Günümüzün Senfoni Orkestraları, Devlet Tiyatroları ve Operaları, hatta bazı özel tiyatrolar bu kaynaktan beslenerek oluşur.

Meslek okullarının sorunlarını çözümlemek amacıyla 1933’te Maarif vekilliği bünyesinde Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü kurulur. 18 Şubat 1946’da Beden Eğitimi ve Spor Şûrası’nı açar. Eski eserlerin bakımı, onarılması çalışmaları ve müzelerin kurulması, kuşkusuz Atatürk zamanında başlar.

1944’te, bu alandaki çalışmaların daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü kurulur.
4-20 Kasım 1945’te Londra’da 43 ülkenin katıldığı UNESCO toplantısında ülkemizi temsil eder. 20 Mayıs 1946’da Türkiye tarafından imzalanır; üç yıl sonra da UNESCO-Türkiye Milli Komisyonu Ankara’da toplanır.

Üniversiteler yasası

Ankara Fen Fakültesi (1943), İstanbul Teknik Üniversitesi (1944) ve Ankara Tıp Fakültesi (1945) de onun döneminde kurulur.
15 Haziran 1946’da 4936 sayılı Üniversiteler Yasası çıkarılır. Bu yasa ‘dışarıdan denetim’ yerine ‘içeriden denetim’ sistemini getirir ve Ankara Üni-versitesi de bu yasanın sonucu olarak kurulur.

5 Ağustos 1946’da 7 yıl ve 7 ay süren bakanlık görevinden istifa eder ve gazeteciliğe döner. O dönemin etkin bir gazetesi Ulus’ta yazılar yayımlar, 21 Kasım 1950’de, gazeteyle ilişkisi bozulunca, üyesi olduğu partiden de ayrılarak, politik hayatını noktalar. 1956-60 yıllarında İş Bankası Yayınları’nı yönetir. Yücel, 26 Şubat 1961’de İstanbul’da Prof. Dr. Tevfik Sağlam’ın evinde enfarktüsten vefat eder.

S. Elibol ve Figen Ekeş ile M. Çıkar’ın eserlerinden alıntılarla derlenen bu yaşam performansı, umarız, her siyasetçi için referans olur...

Özetin özeti: Fikirleriyle, mücadeleleri ve yaptıklarıyla, isimlerini tarihe altın harflerle yazdıranlar, aradan çok uzun yıllar geçse de asla unutulmazlar!..