Geçtiğimiz hafta, akşamları da dolu dolu geçti. Müjdat Gezen’in 50. Sanat Yılı, Zülfü Livaneli’nin Atatürk’ü anlattığı Veda filmi ve 80 Prof. Dr. Sedat Katırcıoğlu’na yapılan ahde vefa...
En değerli birikimin dostluk olduğunu Müjdat Gezen’i anma gecesinde bir kez daha gördük. TİM’de gerçekleşen 50. yıl töreninde iğne atsanız yere düşmezdi. Statyumda yapılsaydı, kesin orası da dar gelirdi. Birbirinden değerli sanatçılar sahneye çıkıp onunla ilgili bir anekdot anlatmak için adeta yarıştılar. Canlı sunumda, duygularını dile getirenler kadar getiremeyenler de oldu. Ama hemen herkes, böylesi bir gecenin içinde olmanın keyfini yaşadı.
Müjdat Gezen için yapılan bu 50. yıl töreni, umarız tüm sanatçılarımız, hocalarımız, politikacılarımız, gazetecilerimiz, işadamlarımız ve topluma yön veren, hizmet eden diğer çınarlarımız için de bir gelenek haline gelir...
Gecede her kesimden birileri vardı, kuliste ya da sahnede herkes onun için bir şeyler söyledi ama sanki en büyük coşkuyu ve heyecanı öğrencileri yaşadı ve yaşattı. Zaten ismini ölümsüzleştirecek lokomotif de onlar olacak...
Mustafa’dan Veda’ya
Sinemada, Atatürk’ü tabu olmaktan çıkartan ilk isim Can Dündar oldu. Öylesine sert eleştiriler aldı ki, bir daha kimse bu işe soyunmaz denildi. Ama işte arkası geldi. Çok yakında da Çılgın Türkler’in yazarı Turgut Özakman’ın Atatürk’ünü izleyeceğiz.
Gala gecesi muhteşemdi. Ama daha da muhteşem olan, filmin gösterildiği Haliç Kültür Merkezi’ydi. Kadir Topbaş böylesine şahane bir eseri ne zaman yaptı, nasıl böylesine sakladı, şaşırmamak elde değil. İstanbul’a kazandırdığı bu görkemli kültür merkezi için kendisine ne kadar teşekkür edilse azdır...
Veda’da da tıpkı Mustafa’da olduğu gibi yine çok şaşıracak ve yine tartışmaya açık pek çok konu bulacaksınız.
Filmden önce, Kenan Işık’ın yaptığı sunumda, “Veda, başkalarının yaptığı gibi belgesel değil” diyerek Mustafa’ya gönderme yapması hiç doğru değildi. Veda için film gibi film dendi. Ama en azından bende bıraktığı izlenim o yönde olmadı. Film gibi başladı, film gibi bitti. Ama arada, eleştirilere maruz kalmamak için serpiştirilen o kadar kronolojik bilgi vardı ki zaman zaman belgesel havası verdi.
Livaneli’nin şiirsel dilini, farkındalığını filmin her karesinde görmek mümkün. Ama her yönüyle Atatürk’ü arayanlar, Veda’da da onu bulamazlar.
Salih Bozok’un anılarından yola çıkarılarak kaleme anılan Veda, keşke çok daha üzerinde çalışıldıktan sonra çekilseydi. Kurgulara, geçişlere çok daha özen gösterilseydi.
Gişe yapar mı, sansasyon yaratır mı ya da unutulmazlar arasına girer mi? Belki beklentilerin çok üzerine çıkmaz. Ancak Livaneli çıtayı öylesine yükseltti ki, bundan sonrakilerin işi çok zor.
Üretkenlikte sınır tanımayan Livaneli bir kez daha zor olanı başardı.
Eline, yüreğine sağlık...
On binlerce doktorun hocası
Tıp camiasında olup da Prof. Dr. Sedat Katırcıoğlu’nu tanımayan azdır. Kısa bir dönem Çapa’da dekanlık yaptı. Ama bu kısa süreye çok büyük işler sığdırdı. Eğer rektör seçilebilseydi İstanbul Üniversitesi bugün çok farklı noktada olurdu. Ama seçmediler. Sonra da büyük pişmanlık yaşadılar..
Prof. Katırcıoğlu’nun hayatını Ulalı hemşerileri bir kitapta toplamışlar. Tanıtımı da tarihi rektörlük binasında yapıldı. Rektör Yunus Söylet hocası için, Katırcıoğlu da Söylet için methiyeler düzdü.
Yunus Hoca, sosyal yönleri fazla olan bir rektör. Eminim ki Sedat Hoca’ya gösterdiği kadirşinaslığı diğer hocalar için de gösterecektir. Bir yılı dolmuş. Yakında kendisinden bir değerlendirme isteriz...
Sedat Hoca, dünya beyefendisi bir insan. Sohbetine doyum olmaz. Size anılar denizinde öylesine gezdirir ki sanki bire bir yaşarsınız.
Öğrencileri için bir baba, dostları için vazgeçilmez bir bağımlılıktır o.
Kulak, burun, boğaz alanında pek çok ilklere imza attı, doktorlar arasında vergi şampiyonu oldu. En zenginlerden en ünlülere çok renkli bir hasta profiline sahipti. Ama hiç parası olmayanlar da onun en kıymetli hastalarıydı. Parasız muayene günleri de yaptı, hiç para almadan ameliyatlarda. Bazen de ilaç alacak parası olmayanlara kırmadan, dökmeden onu da verdi.
Özetin özeti: Gezen, Livaneli ve Katırcıoğlu, her üçü de farkındalıklarıyla hayatımıza renk katan, yaptıkları işleri onurlandıran, gençlere rol model olan isimler. İyi ki varsınız...