Üniversiteye girişte uygulanan farklı katsayı düzenlemesi tam 10 yıldır sadece eğitimin değil, siyasetin de en önemli tartışma konularından biri haline geldi.
Karar alınırken de akademik kriter göz önünde bulundurulmadı, çözülmeye çalışılırken de. Yaşanan tüm tartışmaların nedeni de zaten bu.
1998 YÖK’ü bu kararı alırken günün birinde tümüyle değiştirileceğini biliyordu. Çünkü hakkaniyetli değildi. 2009 YÖK’ü de bir uçtan diğer uca giderken, aldığı kararın Danıştay’dan döneceğini biliyordu. Çünkü eğitim sisteminin bütünüyle bağdaşmıyordu. Zaten bu yüzdendir ki, böyle bir durum için uygulamaya konulacak alternatif sistem aylar öncesinden hazırlanmış...
Tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi, şimdiki iktidarın da bir eğitim politikası yok. Örneğin, Başbakan Erdoğan da dahil, Ak Partililerin tümü, üniversiteye girişte tek kriterin ÖSS ya da onun yerine getirilen sınavların olmasını istiyorlar. Herkes eşit koşullarda yarışsın, yapan kazansın deniliyor. Dışarıdan bakıldığında kulağa hoş geliyor, adil bir çözüm gibi gözüküyor. Ama söylenenlerin tam aksi bir durum söz konusu.
İşte size, eski sistem kadar, Danıştay’ın da iptal ettiği yeni sistemin zaafları:
- İktidar, üniversiteye girişte, tek seçicinin giriş sınavı olması gerektiğini söylüyor. Ama aynı iktidar liselere girişte, okul başarı puanının etkisini yüzde 30’a varan oranda yükseltti. Danıştay’ın iptal kararında vurguladığı da bu. Liseye giriş başka, üniversiteye giriş başka olamaz. Eğitimin bir bütünlüğünün olması gerekir. Eğer üniversiteye girişte okul başarı puanının etkisi sıfırlanacaksa, liselere girişte de sıfırlanmalıdır. Liselere girişte farklı, üniversiteye girişte farkı bir eğitim anlayışı ve bütünlüğü olamaz.
- Katsayıların tümden kaldırılması gerektiğini savunanlar yine diyorlar ki, öğrenciler lise ve alan seçiminde yanlış karar vermiş olabilirler. Çok ufak yaşlarda yaptıkları bir hata, bütün bir ömürlerini mahvetmesin. Çok haklılar. Ve bu görüşü sonuna kadar destekliyorum. Aa bunun yolu da okul ve alan puanlarını sıfırlamak olmamalıdır. Eğer siz lise ve dengi okullarda okutulan 300’den fazla dersi yok sayıp, ÖSS’de sadece 9 dersten soru sorarsanız ve sistemi ona göre oluşturursanız, o zaman lise çeşitliliğine de ilgi ve yetenekler doğrultusunda branşlaşmaya da hiç gerek yok. Eğer herkes ÖSS’ye girsin ve eşit koşullarda yarışsın diyorsak, meslek liseleri de dahil diğer tüm dersleri kaldırıp, sadece bu 9 dersi öğretelim yeter. Tabii bu da akıl ve mantığa uygun olmadığı gibi, pedagojik kurallara, Anayasamıza ve Temel Eğitim Kanunu’na da aykırı bir durum. Zaten Danıştay’ın dediği de bu. Siz ortada Anayasa ve Temel Eğitim Kanunu varken, böyle bir düzenleme yapamazsınız diyor. İlle de yapacaksanız o zaman Anayasa’yı ve Temel Eğitim Kanunu’nu değiştirin demeye getiriyor ki, bu da hiç gündeme gelmiyor. Çünkü eğitimin temeli, çocukların ilgi ve yeteneklerini erken yaşlarda keşfederek, o alanda gelişmelerine olanak sağlamaya dayalı. Yoksa herkesi için tek tip eğitim olur, bu kadar lise çeşitliliğine ve liselerdeki alanlara hiç gerek kalmazdı.
- Bu konudaki en büyük yanlışlardan biri de, konuyu bilen bilmeyen herkesin bir fikir ortaya koyması. Tartışılması memnuniyet verici. Ama tartışmalar siyaseten değil, pedagojik olmalıdır. Çünkü yanlış, yanlışla düzeltilmez. Nasıl ki, çocuklara en büyük kötülüğü iyilik olsun diye çoğu zaman anne babalar yapıyorsa, bu konuda da meslek liselerine en büyük zararı hep meslek liselerinin iyiliğini düşünenler veriyor.
Peki, nasıl çözülür? Bu konuda çok farklı öneriler var. Tabii önemli olan, yasal olduğu kadar kalıcı ve pedagojik çözüm önerileri. Bu ayaklardan biri eksik olduğunda, o çözüm değil, yeni sorunların kaynağıdır.
Yarın bu çözüm önerilerini ele alacağız. Sizin de önerileriniz varsa, gönderin onları da tartışmaya açalım.
Gençlerimizin geleceği, her şeyden önemlidir. Bunu herkes böyle bile!..
Özetin özeti: Eğer gençlerimizi gerçekten düşünüyorsak, dayatmaları, siyaseti ve umut tacirliğini bırakıp, gerekeni yapalım...