Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YÖK, katsayılar için bugün yeniden toplanıyor. Peki, olumlu bir sonuç çıkar mı? Evet demek çok zor. Çünkü doğru olanı yapmaktan çok, iktidarın ne istediğine odaklanmış durumdalar. Hatta öyle bir odaklanma ki, yapması gerekenleri bile yapmıyor, sorgulamıyorlar.
Örneğin, katsayılar tümden kalkarsa, yani herkes eşit koşullarda yarışırsa, meslek liselerine sağlanan “üniversiteye sınavsız geçiş” avantajının da ortadan kalkması gerekiyor. Yoksa konu yine mahkemelik olur ve Danıştay, haklı olarak, bu kez de bu “unutkanlık” ya da “şaşkınlık” için yürütmeyi durdurur.
Eğer amaç üzüm yemek, yani katsayı sorununu çözmek olsaydı, bu sorun şimdiye kadar bin defa çözülürdü. Ama daha önemlisi, bir mağduriyeti önlerken, yeni mağdurların yaratılmaması gerekir.
Son günlerde meslek lisesi dışındaki öğrencilerden mail yağıyor. “Biz bütün hazırlıklarımızı eski sisteme göre yaptık, bu kafa karışıklığı niye?” diyorlar, ki çok haklılar.
1998’de Gürüz ve arkadaşları, katsayı dayatmasını uygulamaya koyduklarında iki büyük hata yaptılar. Bunlardan ilki, yeni sistemi yeni öğrencilere uygulamak yerine, eski mezunlar ve mevcut öğrencileri de kapsama alanı içine aldılar. İkincisi de meslek lisesi mezunlarının, kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girerken bile yarışa yüz adım geriden başlamalarıydı. Eğer ta başında bu iki konuda duyarlı olunsaydı, bugünlere hiç gelinmezdi. On binlerce öğrenci yıllardır boş yere mağdur olmazdı.
Şimdiki düzenlemelere bakıyoruz, aynı hatalar yine yapılıyor. Yeni getirilen sistem eskilere de dayatılıyor. Ve lisedeki branş eğitiminin katkısı görmezden geliniyor.
Örneğin, bir iletişim lisesi öğrencisi iletişim fakültesine, bir elektrik öğrencisi de elektrik mühendisliğine girerken, nasıl olur da hiçbir şekilde avantajlı hale getirilmez ki! Onca mesleki eğitimi boşuna mı aldılar? Aynı şekilde fen öğrencisi tıbba girerken, Türkçe-Matematik (TM) öğrencisi de Hukuk’a girerken avantajlı olmalıdır. Onun dışında tamam herkese aynı katsayı uygulansın. Ama lise eğitimi hiçbir şekilde görmezden gelinemez. Yoksa bu ortaöğretimin sonu olur.
Ve bütün bunlara en çok karşı çıkması gereken MEB ise sanki yangına körükle gidiyor. Konuyu anlayıp dinlediklerini hiç sanmıyorum. Bir yanlışı düzeltelim derken, daha büyük yanlışların eşiğindeler, ama farkında değiller.

Fırsat eşitliği var mı?
Aslında üniversiteye girişin neresi düzgün ki! Katsayılar konusunda kıyamet koparılıyor. Peki, tek sorun bu mu?
Örneğin:
- Robert, Galatasaray, Ankara Fen Lisesi mezunu ile Hakkâri, Şırnak, Bayburt lisesi mezunlarının aynı sınav girmeleri ne kadar adil?
- Fen ve Anadolu liseleri ile kolejlere yönelik yapılan bir sınava, bu okullarda okutulan dersleri hemen hemen hiç görmeyen meslek lisesi öğrencilerinin alınması ne kadar doğru?
- Okullarda klasik sınav yapıp, üniversiteye girişte testli sınavların uygulanması, öğrenciyi dershanelere daha fazla yönlendirmenin ötesinde ne işe yarar?
- Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitime bakış açısı ortaöğretimde farklı, üniversiteye girişte farklı olamaz. Okul içi başarı eğer liselere girişte esas alınıyorsa, üniversiteye girişte de esas alınır. Biri önemli, diğeri önemsiz olamaz. Eğer ille de sınav başarısı esas alınacaksa o zaman SBS dayatmasından neden vazgeçilmiyor?..
- Özel ders alan ve dershaneye gidenlerin ÖSS’deki başarısı, bu olanağa sahip olmayanlara göre yüzde 90 daha fazla. Bu yüzden, dershaneye bağımlı bir sınav sistemi yerine okul içi başarıya dayalı bir sistem getirilemez mi? Tabii objektif bir ölçme değerlendirme sistemiyle birlikte!
- En önemlisi de lise eğitiminin tek hedefinin üniversite sınavı olmaktan çıkarılmasıdır. Sınavı düşünen düşünmeyen herkese aynı programı dayatma yerine, düşünenlere ve bu performansı gösterenlere yönelik bir 3 ve 4’üncü sınıf daha verimli olmaz mı? Üniversiteden vazgeçenlere de mesleki eğitime geçme şansı verilemez mi?
Özetin özeti: Katsayılar, eğitimin bin sorunu varsa, ilk 100’e girmez. Ama diğer tüm sorunları gölgelemeye yetiyor da artıyor. Yoksa amaç bu mu?..