Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, genelde, bir adım atıyor ama sonrasını düşünmüyor. Ya da altını dolduramıyor. Çünkü konuların çok uzağında. Müsteşarı da ondan farklı değil. Diğer bürokratlar ise gelişmeleri sadece seyrediyor.
Çubukçu, geçen hafta özel okullar sınavının kaldırılacağını açıkladı. Devamı gelmedi. O boşluğu Özel Okullar Birliği doldurdu. Kolejlere nasıl öğrenci alacaklarını açıkladı. Yani yine bildiklerini okumaya devam ediyorlar.
Açıktan açığa MEB’in uyguladığı SBS sistemine güvenmediklerini söyleyip adeta dalga geçiyorlar. Hele hele ilköğretim başarı puanını hiç ciddiye almadıklarını alenen söylüyorlar.
Diyorlar ki:
Biz sadece 8. sınıfta yapılan SBS’yi dikkate alacağız. Ama okul başarı puanını ciddiye almıyoruz. Çünkü gerçeği yansıtmıyor.
Peki, kayıt nasıl olacak?
Bu konuda da tavşana kaç, tazıya tut mantığı hâkim. Her okul ön kayıt açacak, veli de gidip istediği okula kayıt yaptırabilecekmiş. Yani bir öğrenci isterse 10 okula ön kayıt yaptırıp, puanı da iyi ise bu 10 okulu da asil listeden kazanabilecekmiş. Ya sonrası? İşte o, özel okulların umurunda değil. Velilerin o okul senin, bu okul benim diyerek bütün yaz tatillerini zehir etmeleri ve sınav sisteminin altüst olması, Özel Okullar Birliği’nin umurunda değil.
Daha da vahimi, 20-30 bin öğrenci özel okullar fantezisi yaşayacak diye bir milyonu aşkın fen ve anadolu lisesi adayının kayıt çilesi kâbusa dönüşecek. Ama bu MEB’in umurunda değil. Umurunda olsa böylesi bir kaosa izin veremez.
Önceki yıllarda bu aymazlık yüzünden fen ve anadolu liselerinde hemen her yıl 5 bin civarında kontenjan boş kaldı. Bu kafayla gidilirse, maalesef yine değişen bir şey olmayacak.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Benzeri sistem üniversiteye girişte yıllardır uygulanıyor. Devlet-özel demeden tüm üniversite adayları ortak sınava giriyor ve ortak tercih listesi hazırlıyor. İsteyen tüm tercihlerini devlet okullarından yana kullanırken, isteyenler de vakıf üniversitelerine öncelik verebiliyor. Karma liste yapmak da her zaman mümkün. Ve her şey iki kayıt döneminde tamamlanıyor. Ne veli eziyet çekiyor ne de kaos yaşanıyor.
MEB bu konuda net bir tavır alıp oyunun kurallarını belirleyeceğine, topu özel okullara atıyor. Onlar da adayların ve okulların tümünü düşüneceğine, sadece ve sadece kendilerini ihya edecek kararlar alıyorlar.
Bu at gözlüklü bakış açısı da sektörü büyüteceğine daha da küçültüyor.
Özel okulların genel eğitim içindeki payı yok denecek kadar az. Yüzde 3 bile değil. Oysa ülkemizin ekonomik verilerine bakıldığında bu oran en az yüzde 10 olmalı. Ama yükselmiyor. Çünkü bu konuda ne MEB ne de kendileri, sektörü büyütecek ciddi kararlar alamıyorlar.
Öyle ya da böyle manipülasyon yapılacağına, üç beş karar alınsa, hem devlet, hem özel okullar hem de veli ve öğrenciler çok daha mutlu olacak. Ama olmuyor, olmuyor!..
Peki bu kararlar ne? Çok basit. İşte ilk akla gelenler:
* Maliyetin düşmesi için devletin eğitimi bir kazanç kapısı olarak görmeyip vergi oranlarını olabildiğince indirmesi.
* Özel okul sahiplerinin birbirlerinin öğrencileri ayartma yerine, sektörü bir bütün olarak görüp pastayı büyütmeleri.
* Ve en önemlisi de başarılı özel okullar ile başarısızların birbirlerinden ayrılmaları.
Trilyoner aileler bile üç beş özel okul dışında diğerlerini düşünmüyor. Çünkü iyi bir yabancı dil ve iyi bir eğitim verdiğine inanmıyorlar. Ya da özel okullar bu konuda daha inandırıcı olamıyorlar.
Oysa Türkiye’nin bu sorunu aşması gerekiyor. Çünkü devlet eğitim yükünün altından tek başına kalkamıyor. Parası olanlar ise paralarını eğitim ve çocuklarının geleceği dışında her şeye harcıyor.
Keşke parası olanlar çocuklarını makul ücretli özel okullarda okutsa da, devlet de parası olmayanlara, sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirerek bugünkünden çok daha iyi bir eğitim verebilse. Ama bu çok basit denklemin bile gereği yerine getirilemiyor.
Özetin özeti: Asıl amaç daha yaygın ve daha eğitim değil de başka şeyler olunca, gelinen nokta da maalesef bu oluyor...