Öğrenciler sektörlerin önde gelenleriyle sohbeti seviyor. Baharla birlikte, tüm üniversitelerde, bu yönde yoğun bir hareketlilik var. Konukların birisi gidiyor, diğeri geliyor...
Yeditepe Üniversitesi de bu çerçevede medyanın önde gelen isimlerine ev sahipliği yaptı. Bazen tekli, bazen de çoklu oturumlar vardı ve hemen hepsi de yoğun ilgi gördü...
Yeditepe Üniversitesi, kurucusu Dalan‘ın yaşadığı sıkıntılar nedeniyle, son zamanlarda iyice içine kapanmıştı. Görünen o ki yavaş yavaş da olsa kabuğunu kırıp, o eski cıvıl cıvıl günlerine geri dönüyor...
Bu oturumlardan birinde, biz de kendileriyle uzun uzadıya sohbet ettik. Ürkeklik, kırgınlık, bezginlik vardı. Neredeyse tüm üniversitelerde olduğu gibi. Gençlerin morale ihtiyacı var. Hem de fazlasıyla. Özellikle de gelecek konusunda. İşsizlik daha şimdiden canlarını sıkmaya başlamış...
Medyaya gelince. İletişim okuyanlar bile, yaratılan algıdan korkuyor. Gazete ve televizyonlarda çalışmayı düşünen var mı, gazeteci olmak isteyenler ellerini kaldırsın dediğinizde, duymazlıktan gelircesine aman üstü kalsın moduna giriyorlar.
Yeditepe’nin farklı zamanlarda, farklı sektörlerden temsilcilerle yaptığı bu interaktif toplantılar, diğer üniversitelere de örnek olmalıdır...
Bursa’da kalite arayışı
Dün de Bursa’daydık. Kalder Bursa Şubesi’nin öncülüğünde gerçekleşen 10. Kalite ve Başarı Sempozyumu’nda, “Eğitimde Fark Yaratanlar”la yaptıkları icraatları ve eğitimin güncel sorunlarını konuştuk.
Ben oturum başkanıydım. Konuklarım da İTÜ Rektörü Muhammed Şahin, Uludağ Üniversitesi Rektörü Kamil Dilek ve MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Ömer Açıkgöz’dü.
İTÜ Rektörü Şahin’in sunumu ve iddialı söylemi, başta ODTÜ ve Boğaziçi olmak üzere diğer tüm üniversitelere meydan okur nitelikteydi.
Son 4 yılda kim ne yaptıysa, hepsinden çok daha fazlasını yaptık, çok daha fazlasını verdik ve puanlarımızı çok daha fazla artırdık dedi ve örneklerle anlatı.
Keşke diğer üniversite rektörleri de burada olsaydı ve bu sözlerinizi değerlendirseydi demeye kalmadan, hodri meydan, herkesle, her ortamda yaptıklarımızı, yapacaklarımızı konuşmaya, tartışmaya hazır dedi.
İddialı olmak güzel şey. Ama altınında dolu olması gerekir. Yoksa yarı yolda kalırsınız. Ama İTÜ onlardan değil. Son yıllarda performansı en yüksek üniversitelerimizden birisi ve bu konuda mütevazı olma gereği de duymuyorlar. Çünkü marifet iltifata tabidir anlayışını benimsiyorlar.
Gelişmeleri yakından izleyen birisi olarak da bize sadece alkışlamak düşer. Bunu fazlasıyla hak ediyorlar. Özellikle de teknoparkları...
Uludağ Üniversitesi de tıpkı Yeditepe gibi zor günler geçirdi. Ama şimdi onlar da bir açılım içerisinde. Kendilerine güvenleri gelmiş. İçine kapanıklıktan kurtulmuşlar. Öyle de olmaları gerekiyor. Çünkü başta tıp olmak üzere Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biriler.
Rektör Dilek, tıp kökenli bir eğitim sevdalısı. Eğitimin felsefesine fazlasıyla vakıf ve koltuk onu henüz şımartmamış, umarız böyle gider.
Eğitimin geneline ve üniversitelere yönelen eleştirilere o da katıldı. Çözüm yollarını hep birlikte daha bilimsel yöntemlerle aramamız gerektiğini üzerine basa basa vurguladı...
Teknik eğitim
Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim’in başına nihayet çok vizyoner bir patron bulmuş. Siyasetten çok uzak ve deneyimli bir isim Ömer Açıgöz. Göreve başlayalı henüz 6 ay olmuş ama daha önceki görevleri nedeniyle duruma vakıf. İnşallah, MEB’in hantal bürokrasisi onu da kendisine benzetmez.
4+4+4’le mesleki yönlendirmenin daha sağlıklı gerçekleşeceği inancında. Ama bu konuda yoğun çaba harcanması ve kendilerine inanılması gerektiğini vurguluyor.
Atanamayan öğretmenlerin sıkıntısı konusunda ise onun da eli kolu bağlıydı ve ileriye yönelik müjdeli haberler veremedi.
Sanki bir süre daha kendisini yakından izlemekte yarar var. Başarısı, eğitime büyük bir açılım getirecek ve güç kazandıracaktır. Ama her şeyin iyi niyetle olmadığı da ortada...
Özetin özeti: Üniversiteler gibi sivil toplum örgütleri de geleceğe yönelik olarak ciddi arayış içerisindeler. Bu kesinlikle iyiye işaret. Umarız artarak arkası gelir..