Üniversitelerin gücü, mezunlarının gücüyle eşdeğer. Üniversite ne kadar güçlüyse mezunları da o kadar güçlü. Ya da bir başka açıdan baktığınızda da mezunları ne kadar güçlüyse, üniversite de o kadar güçlüdür. Ama bu derin bağ, nedense bizde pek kurulamıyor.
Üniversiteye girmek ve mezun olmak o kadar zor bir süreci gerektiriyor ki, tıpkı askerlik gibi uzunca bir süre hatırlanmak istenmiyor. Ama sonra o çekilen sıkıntıların izleri silinip gittiğinde, güzel anılar hatırlanmaya başlıyor. Ama o zaman da tren çoktan kaçmış oluyor. Geri dönüp üniversitenizle bağlarınızı güçlendirmeye kalktığınızda ne hocalarınızı bulabiliyorsunuz ne arkadaşlarınızı.
İşte bu noktada mezunlar derneği çok önemli bir rol oynuyor. Bazı üniversitelerimizde çok güçlü. Bazılarında ise aradan onlarca yıl geçse de ya yok ya da yok gibi.
Şu an için üniversitelerimizin en büyük sorunu yurt, burs, staj ve işsizlik. Mezunlar derneklerinin güçlenmesi halinde, bu sorunların çözülmemesi için hiçbir neden yok. Bu sorunları rahatlıkla çözdükleri gibi, araştırmaya ve bilime de fazlasıyla kaynak ayırabilirler.
Bu konuda zaman zaman atılım yapan üniversitelerimiz var. Ama sürdürülebilir değil. Saman alevi gibi on yılda bir parlayıp sönüyorlar. Oysa kalıcı olmalı ve bu konuda da adeta yarışa girmeli. Ve öğrenciler üniversite seçerken, en önemli kriterlerden biri de mezunlarının o yıl içinde yaptıkları bağış olmalı.
Bu o kadar zor mu? Hiç sanmıyorum. Yeter ki onlara ulaşılsın, yeter ki bu heyecan onlara yaşatılsın gerisi kendiliğinden gelecektir.
Dünkü yazımdan sonra, bu konuda yüzlerce mail geldi. İşte binlerce kilometre uzaktan bu heyecanı fazlasıyla yaşayan bir İTÜ’lü:
“Abbas Bey,
Aslında dünkü yazınızın başlığını okuyunca, ne yalan söyleyeyim, yine İTÜ’lü damarım birden basınçlanıverdi. Kendi kendime yine birisi çıkmış ODTÜ’yü bir konuda birinci sıraya yerleştirmiş dedim. Tabii yazıyı okuyunca yelkenlerim de suya inmedi değil.
2002 yılı İTÜ mezunu bir petrol ve doğalgaz mühendisiyim. Mezuniyetimden sonra ilk önce TPAO Batman Bölge Müdürlüğü’nde 5 yıl kadar görev yaptıktan sonra yine TPAO’nun görevlendirmesiyle KTM (KazakTürkMunay) LTD’de çalışmaktayım.
İTÜ veya ODTÜ gibi okullarda öğrenci olduğumuz yıllarda farkında olmadığımız bir şeyler vardı. O yıllarda zannederdik ki piyasada bizim gibi adamlardan bir şey olmaz. İş hayatına atıldıktan sonra etraftaki diğer mezunlardan farklı olduğumuz ortaya çıktı. Bunu diğer okulların mezunlarını baz alarak yazmıyorum. Referansım tamamen yurtdışında birlikte çalıştığım ve sizin yazınızda en iyi olarak belirttiğiniz Amerika üniversitelerinden mezun olmuş yabancı mühendisler. Bu nedenle yazılarınızda ve TV programlarınızda, şimdikinden daha çok olmak kaydıyla, Türk üniversitelerindeki pırlanta gibi gençlerin kendi potansiyellerinin de farkına varmalarını sağlarsanız sevinirim.
Sanırım biz biraz da millet olarak gazlanmayı seviyoruz ve gazlandıkça başarabileceğimize inanıyoruz. Umarım sizin gibi gençliği birinci sıraya yerleştirmiş insanların ve aydınların aracılığıyla, gençlerimize kendilerini fark ettirebilir ve bu gençlere önemli mevkilere geldiklerinde, başka insanları da yine aynı şekilde motive edebileceklerini aşılarız.
Yazınızdan sonra fark ettim ki hakikaten de üniversiteme karşı o yıldan bu yıla kadar çok da fazla bir faydam olmadı. Çalıştığım firmalarla birkaç organik bağ ve ortak proje geliştirmek dışında. Bu nedenle yazınızı okur okumaz ilk iş İTÜ mezunlar derneğiyle irtibata geçip birtakım bağlantılar yakalamaya, neler yapabileceğimi araştırmaya başladım. Bu nedenle çok teşekkür ederim.
Ve gerçekten de umuyorum ki birçok insan daha, benim gibi, üniversitelerine tekrar yüzlerini dönmüşlerdir.
Serkan Dalkılıç, KazakTürkMunay LTD (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ve KazMunayGaz ortaklığı) Aktau Petrol ve Gaz Üretim Saha Amiri, Kazakistan”
Özetin özeti: Mezunlar Derneği olan üniversitelerimiz her türlü iletişim adreslerini göndersinler, biz yayımlamaya, mezunlar da her türlü desteğe hazır. Evet, bu konuda da yarış istiyoruz...