Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Müjdat Gezen: Pilav üstü az kuru gibi demokrasi olmaz

Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programında bu haftaki konuğu Müjdat Gezen’di.
Haberin Devamı

Sahnedeki 50. yılını kutlamaya hazırlanan Müjdat Gezen, duruşu, yaptıkları ve sert çıkışlarıyla öğrenciden tam puan aldı. Önceki gece Kocaeli Üniversitesi’nde gerçekleşen Genç Bakış’ta, sadece Gezen’in 50 yıllık sanat yaşamı değil, dünden bugüne Türkiye de konuşuldu.
Hergelekon ve Tayyibin Sinirli Lambası gibi oyunlarıyla, siyasi hicvin dün olduğu gibi bugün de devam ettiğini vurgulayan Gezen, iktidar ve Başbakanla ilgili sorularda adeta, “O Kasımpaşalıysa, ben de Fatihliyim, kimseye pabuç bırakmam” intibası yarattı.
Klibinde oynadığı Selami Şahin’le şarkılar söyledi, Nâzım’dan şiirler okudu. Ama en büyük alkışı, iktidara yönelttiği eleştiriler aldı.
Sabaha kadar sürmesine rağmen öğrencilerin ve ekran başındakilerin yoğun ilgisini çekti. Programın geniş deşifresini ve videosunu abbasguclu.com.tr’den izleyebilirsiniz. İşte satır başları:
- Siyasete sıcak bakmıyorum. Kendimi yakın bulduğum bir parti yok. Ben işimden memnunum.
- Eğer bir ülkede mizahçılarla uğraşılmaya başlanıyorsa, gerçekten büyük tehlike var demektir. Ben ağzıma geleni değil aklıma geleni söylüyorum. Çok da sıkıntı çekmiyorum.
- Başbakan’ın sanatçılara verdiği davet yemekliymiş, ama benim karnım tok!
- Yok Ergenekon geliyor, telefonlarım dinleniyor, beni de içeri alırlar mı? Örtülü filan değil, açık açık faşizan bir baskı var Türkiye’de. Bu az buz bir şey değil.
- 50 yılın nasıl geçtiğini anlamadım. Her şey kendiliğinden oldu. Çok büyük hırslarım olmadığı için çok büyük pişmanlıklarım da olmadı.
- Tiyatro bambaşka bir sanat. Soluk soluğa bir iş. Zengin mesleği değil ama zengin bir meslek. Yeniden dünyaya gelsem yine bu işi yapardım.
- Önümüzdeki sene Berlin’de MSM Avrupa’yı açmayı düşünüyorum ama özellikle denetim konusunda tereddütlerim var.
- Kardeşten öte can yoldaşlarımı, yola birlikte çıktığım arkadaşlarımı yitirdim. O yüzden son yıllarda biraz hüzünlüyüm. Mesela Savaş Dinçel’in aramızdan ayrılması bende kalıcı bir hüzün yarattı. Hatta psikolog desteği de aldım. Ama marazi bir şey değil. Hayatıma da çok yansıtmıyorum. Kemal Sunal öldükten sonra da 2-3 yıl uçağa binememiştim.
- Bizde demokrasi eksik. Pilav üstü az kuru gibi, az demokrasi olmaz ki. Ama bizdeki gibi, bu tip baskıcı rejimlerde, öyle bir şey yokmuş gibi gösterilip kendisini fazlasıyla hissettiren bir tek adam yönetimi var.
- Selami Şahin’in “Sensiz olmuyor” isimli şarkısının “olmuyor olmuyor” kısmını Başbakan’a ithaf ediyorum.
- Bir akrabamın evinde benim bir fotoğrafım asılıydı. Bir gün bir çarşafçı kadın gelmiş. Fotoğrafımı görünce “Bunun burada ne işi var?” diye sormuş. Akrabalarım da, “ E o bizim akrabamız deyince”, kadın da, “Aaa siz de mi Çingenesiniz” demiş. Yani beni bu kadar özdeşleştirmişler kendileriyle.
- Fatih’te muhafazakâr bir yerel yönetim var. Sulukule’de önce eğlenceleri yasakladılar, sonra komple yıktılar ve aynı partinin yandaşlarına çok ucuz fiyatlara sattılar. Oradaki vatandaşlarımızı bambaşka yerlere gönderdiler ve yakından biliyorum, gerçekten çok acı çekiyorlar.
- Dünyanın her yerinde edebiyat uyarlamaları yapılır. Bizim toplumumuz kitap okumuyor. Kitap okumayan insanlara edebi eserlerin uyarlanarak sunulmasına karşı değilim. Zaten iyi olanlar tutuyor, olmayanlar tutmuyor.
- BKM Mutfak gibi projeleri eleştirmek değil, kutlamak gerekir. Örneğin BKM’de hem oradaki gençler erken yaşta meslek sahibi oldular, hem tiyatroyu dolduruyorlar, hem de televizyona iş yapıp gün birincisi oluyorlar.
- Cem Yılmaz’ın Hokkabaz filmini çok beğenmiştim. Recep İvedik 2’de de komedi yaklaşımı ve sempatisi hoşuma gitti. Kendimi 9-10 yaşında hissettim. Ben gençleri yererek bir yere varılacağı kanısında değilim. Yanlış işler yaptıklarında kenara çekip, güzel işler yaptıklarında da toplum karşısında söylenmesi gerektiğini düşünüyorum.
- Ressam Kenan Evren döneminde Savaş Dinçel ile birlikte Nâzım Hikmet hakkında yazdığımız bir kitaptan ötürü hapse girdik. Sağmalcılar Cezaevi’ne girdiğimizde baktık insanların ellerinde ayaklarında zincirler var. Savaş dedi ki, “Bizi de zincire vurmazlar di mi?” Yok dedim, vurmazlar. Ama vurdular. Sonra dava düştü. İçeride yattığımızla kaldık. Yani bu devletten hâlâ alacağımız var.
- Kültür başkenti olarak Avrupa’da İstanbul gibi bir şehir yok. Tarihi dokusu, çarpıklıkları, Boğaz’ı, kenar mahalleleri, patlayan kanalizasyonları, mis gibi kokan sokakları... Bu çelişkiler olmasa İstanbul İstanbul olmaz.
- Ben İstanbul hastasıyım. Çok düşkünüm İstanbul’a. Başka hiçbir şehirde yapamazmışım gibi geliyor. Ama İstanbul’dan sonra bir de İzmir’i seviyorum, demokrat olduğu için. İstanbul ise kaypaktır.
- Üç şeyi siz yönetirseniz sorun yok: Şöhret, para ve içki-sigara. Ama onlar sizi yönetmeye başlarsa çok kötü. Mesela ağabeyimi içki yönetti ve genç yaşta vefat etti.
Özetin özeti: O farklı biri. Dünya malında gözüm yok derken bunu lafta bırakmayıp, icraata da dönüştürmüş. Şu anda dizilerde başrol oynayan pek çok sanatçı onun okulundan mezun. Ücretsiz eğitim veriyor ve okulunu satmama ve adını değiştirmeme koşuluyla, kurayla 10 öğrencisine bağışlamış.