Okulların açılması her evde heyecan yaratır. Çoğunlukla da sevinç. Özlenecek o kadar çok şey vardır ki, kırıklıklar, kırgınlıklar bile anında unutulur.
Ama yüz binlerce evde, şu günlerde matem havası var. Hem de en acılı olanından.
Peki evde ölüm mü var, kaza mı, yoksa iflas mı? Hiçbiri. Ama sanki daha beteri. İşsizlik. Öğretmen olup da okullar açıldığı gün okulda olamama...
Sakın ha, yıllardır atama bekleyen öğretmenlerden birine şu günlerde, canınız sağ olsun, inşallah seneye, onlar seni istemiyorsa sen de git başka işlere yönel, gibi telkinlerde bulunmayın. Çünkü onları daha da üzmenin ötesine geçemezsiniz.
Yüz binlerce öğretmen açığı olmasına rağmen, atanmayan gençlerin duygularını şu satırlar, bakın ne de güzel anlatıyor:
“Çocuk denecek yaşta evden ayrıldım. Öğretmen olacaktım. Yatılı öğretmen lisesini kazanmıştım. Gittim. Akşam olup da gündüzlüler evlerine dönerken, ben camdan arkalarından bakıp ağlıyordum. Ne yemekler annemin yemekleri gibiydi ne de yattığım 30 kişilik koğuş, evimdeki odam gibi. Ama katlanmam gerekiyordu. Çünkü bir hedefim vardı. Annem, babam ve ablamı model almıştım, çünkü ben de öğretmen olacaktım. Sabahlara kadar çok çalıştım. ÖSS’yi kazanıp Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği’ne girdiğimde, öyle mutlu olmuştum ki anlatamam. Dershane, harç, yurt, okul kartı, bandrol parası derken ne kadar da zorlanmıştık. Ama paranın hiç önemi yoktu çünkü öğretmen olacaktım. Ancak atanamadım. Şimdi bi umut sonbahar atamasını bekliyorum. Ama İngilizce Öğretmenliği’ne maalesef çok az kontenjan veriliyor. Hülya Niksarlıoğlu“
Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya, Beden Eğitimi, Fizik, Kimya, Biyoloji, Resim, Müzik öğretmenlerinin durumu da İngilizce öğretmenlerinden hiç farklı değil. Peki ya teknik öğretmenler? Onların durumu daha da vahim. Bakanlık bir yandan ille de mesleki eğitim derken, öte yandan bu alanda yıllardır hiç öğretmen alımı gerçekleştirmiyor. Mesleki eğitim, öğretmensiz nasıl kalkınacaksa!..
İlköğretim müfettişleri
Atanamayanlar mutsuz da, peki, atanan, hatta bir adım daha ötesine gidip müfettiş olanlar mutlu mu? Kime dokunsanız bin ah işitirsiniz. Çünkü öğretmenler gibi, müfettişler ve diğer eğitim çalışanları da sanki devletin üvey evlatları. Devlet ana da devlet baba da bir türlü onları kabullenmiyor. Diğer çocuklarından çok daha fazla sorumluluk veriyor ama iş ilgiye, sevgiye, harçlığa geldi mi, yüzünü hep diğer yana çeviriyor. Parayı da, sevgiyi de başkalarına veriyor. Oysa hiç anne babalar çocuklarını ayırt eder mi? Ediyor. Hem de ne etme. İşte ilköğretim müfettişlerinden gelen mektuplar:
“Aldığımız maaş bizim dışımızda kalan diğer denetim elemanlarının yarısı kadar. Son ek ödeme kararnamesinde daha önce olduğu gibi yine kapsam dışı bırakıldık. Son ek ödeme kararnamesiyle, denetlediklerimizden daha az maaş almaya başladık.”
“Müfettiş olmak için iki tane üniversite bitirerek, ömrünün en güzel yıllarını bu mesleğe atanabilmek için harcamış, sonuçta müfettiş olarak nitelenen diğer müfettiş gruplarında bulunan arkadaşların elde ettiği hakların hiçbirini elde edememiş üvey evlatlarız.”
“1993’te öğretmenin 2 katı maaş alıyordum. Elbette ki öğretmenlerimiz de alacak. Ama hiç değilse denetlediğimiz, yol gösterdiğimiz, gerektiğinde soruşturmasını yaptığımız okul müdürü kadar maaş alalım. Ama mesele maaştan ziyade kırılan onurumuzdur.”
“Artık eşime bile maaşımı söyleyemiyorum. Bunun için mi kurulu düzenimizi bozduk, Doğu’da bu zor şartlarda görev yapmaya geldik demesinden çekiniyorum.”
“Müfettiş unvanına sahip ancak diğer müfettişlerin sahip olduğu hiçbir özlük hakkına sahip olmayan tek grup ilköğretim müfettişleridir.”
“Eşit işe eşit ücret kapsamındaki ek ödemede ilköğretim müfettişleri yine kapsam dışı bırakıldı.”
“Bulunduğumuz illerde en azından 5-6 yıl çalışmak istiyoruz. Bizim de çocuklarımız var. Onlar da okula gidiyor. Bugünkü şartlarda ilköğretim okuluna başlayan kızım dört ayrı okulda öğrenimini tamamlayacak.”
Özetin özeti: Müfettişler Ankara’dan ilgi bekliyor.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025