Okullara kayıt için gittiğinizde, önünüze çarşaf çarşaf başarı listesi koyarlar. Oysa bu başarıda pek çoğunun zerre kadar katkısı yoktur. Aynı şekilde, dershane ararken de yine saatlerce hangi öğrencilerinin nereyi kazandığına yönelik tanıtım bombardımanına uğrarsınız. Ama onların da bu başarıdaki payları sınırlıdır. Çünkü okulun ve özel derslerin de katkısı büyüktür.
Dün bir velimiz geldi. Oğlu, İstanbul’un gözde ilköğretim okullarından birinden mezun olmuştu. Ve çok iyi bir koleji kazandı. Okula gittiğinde, diğer mezunlar gibi oğlunu da okulun gurur tablosunda görünce, beyninden vurulmuş. Çünkü okul, öğrencinin başarısız olması için elinden geleni yapmış. Çok somut bir örnek: Türkçe öğretmeni, öğrenciye takmış. Neredeyse sınıfta bırakacakmış. Ama OKS’de Türkçe’de 25’te 25 yapmış. Kimin sayesinde? Anne, kesinlikle okulun verdiği bilgilerle değil, özel öğretmenlerin gayretiyle diyor.
Mezun olduğu okulun yıllık öğrenim ücreti 20 bin YTL’nin üzerinde. Dershane ve özel öğretmenlere de o bir kadar para harcamış: Sadece ben değil, tüm sınıf aynı şeyi yaptı. Yoksa çocuklarımız ortada kalırdı. Ama şimdi hepsi okulun gurur listesinde. Çocuğu okula yeni başlayacak veliler de o gurur tablosuna bakıyor ve ille de çocuğunu o okula vermek istiyor. Bu da beni kahrediyor...
Söz konusu durum sadece bu okulla sınırlı değil. Daha ileri gidenler de var. Sizden yıllarca dünyanın parasını aldıktan sonra, eğer çocuğunuz kazanamayacak durumda ise bir yolunu bulup elinize tasdiknameyi veriyorlar. Çünkü okul başarısını düşürür diye çekiniyorlar. Ama daha etik dışı olanı, deneme sınavlarında ya da SBS’de 95 üzeri net yapan çocukların ailelerini ful burs ve cazip tekliflerle ikna ederek son sınıfta transfer etmeleri.
Süper öğrenci gelecek, dereceye girecek ve sonuçta bu başarı o okulun olacak. Böyle düzeysizlik olmaz.
Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve ÖSYM, eğitim kurumlarının başarıları konusunda objektif bir kriter getirmeli ve eğer bir reyting sıralaması yapılacaksa da bunu kendileri yapmalıdır. Diğer konularda nasıl ki tüketicilerin korunması konusunda ilgili sektörler çok titiz çalışmalar yapıyorsa, eğitime yön veren kurumlar da bu yönde girişimlerde bulunmalıdır.
Bu süreçte asıl büyük görev velilere düşüyor. Her şeye kolayca kanmaları, okulları ve dershaneleri bu konuda cesaretlendiriyor. Veliler, sadece dereceye girenleri değil, kazanamayanları da sorsunlar. Yüzde 100 başarı gibi sloganları sorgulasınlar. Kimin nereyi kazandığına baksınlar. Kazananlardan ne kadarının kayıt yaptırdığını incelesinler...
Vakıflara elini veren...
Vakıf üniversitelerinin ilanlarından etkilenmemek mümkün değil. Öylesine çarpıcı sunum yapıyorlar ki ne yapıp edip çocuğunuzu bu üniversitelerden birine gönderme kararı alıyorsunuz. Tercih listesine yazıp hele bir de yerleştirildiniz mi, artık onların “çantada kekliği” oluyorsunuz. Vazgeçerseniz gelecek yıl ortaöğretim başarı puanınız yarı yarıya düşecek ki, bu da üniversiteyi kazanamama anlamına geliyor. Yok eğer kayıt yaptırırsanız bazı vakıf üniversitelerinin sizi donunuza kadar soyacağından hiç şüpheniz olmasın. En az iki yıl hazırlık sınıfına takılıp kalıyorsunuz, diğer 4 yıl da en az 5-6 yıla çıkıyor. Yani ortalama 6-7 yıl, her yıl 15-20, hatta 30 bin YTL’ye varan ücretler ödemek zorunda kalıyorsunuz.
Tercihler aşamasında velilere her türlü pembe tabloyu çizen vakıf üniversiteleri, daha sonra “Madem paraları yoktu niye paralı üniversiteye gönderiyorlar?” gibi acımasız bir noktaya da gelebiliyorlar.
Ciddi vakıf üniversiteleri her yıl milyonlarca dolar sübvanse ederken, ticari vakıf üniversiteleri servetlerine servet katıyor. Bu nasıl vakıfçılık anlayışıysa! Soran da yok, sorgulayan da. İşte bu yüzden, eski banker faciaları gibi vakıf üniversitesi facialarının yaşanması istenmiyorsa, artık YÖK mü olur yoksa kendileri mi yapar bilmiyoruz ama kesinlikle bir çekidüzen hali söz konusu.
Özetin özeti: Bu devirde çocuk okutmak, hele hele doğru okulu bulmak o kadar zor ki!..
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025