Her ile bir üniversite açıldı. Fena mı oldu? Hayır. Her ne kadar karşı çıkanlar olsa da Türkiye'nin bir o kadar daha üniversiteye ihtiyacı var. Sayı şu anda 100'ü aştı. En az 200 olmalı. Çünkü, genç bir nüfusa sahibiz ve günümüzde en değerli meta, yetişmiş insan gücü...
Yeni üniversitelere evet, ama bugünkü haliyle yapılanmaya hayır. Tüm üniversitelerin bütçesi, birkaç ABD üniversitesi bütçesinden daha az. Öğrenci başına yapılan harcama, Batı ülkelerinin neredeyse onda biri. AR-GE yok gibi. Hocalara verilen maaş da çok cüzi.
Peki bu koşullarda üniversite açmanın ne yararı var? Madem açıldı, desteklenmeleri gerekiyor. Ama nasıl? İşte bu sorunun cevabını hep birlikte aramalıyız. İktidar yeni üniversiteler açtı. Kamuoyu olarak bizler de taşın altına elimizi koymalıyız.
Maliye Bakanlığı'na kalırsa mevcut üniversitelerin gelişmesi mümkün değil. Hele ki bu kriz ortamında. Ne yapıp edip bir fon oluşturulmalı ve ulusal bir kampanya başlatarak, her yerden bu fona bağış ve kaynak aktarmalıyız. Eğer bunu başarabilirsek, üniversitelerimizden pek çoğu çok kısa bir sürede, çok büyük mesafe kaydedebilir. Yoksa kendimizi kandırmaya ve gençlerimizi heba etmeye devam ederiz.
Dünya Bankası ve IMF, anında böylesi bir öneriye karşı çıkacaktır. Çünkü, onlar böylesi fonları sevmiyor. AB'nin de Türk eğitim sisteminin gelişmesini istediğini hiç sanmıyorum. Ama onlara rağmen bunu başarmalıyız. Üniversitelerimize oluk oluk para aktarmalıyız. Yasa ise yasa, kampanya ise kampanya.
Başbakanlar, cumhurbaşkanları nasıl ki okuma yazma kursları için kampanya üzerine kampanya düzenliyorlarsa, üniversite ve bilim için de el avuç açmalılar. Çünkü, Türkiye'nin geleceği, genç nüfusun en iyi şekilde eğitilmesinde. Ülkeyi krizden çıkaracak olanlar da onlar, uçuracak olanlar da. Niteliksiz kadrolar ve niteliksiz işgücüyle bir yere varılamaz.
Türkiye, 8 yıllık kesintisiz eğitimde bunu başardı. Farklı konularda da elini cebine attı. Üniversitelere yönelik olarak da bireysel ve kurumsal müthiş bağış örnekleri var. Eğer üniversitenin ve bilimin önemi en iyi şekilde anlatılırsa, en zengininden en fakirine, halkımızdan büyük destek gelecektir. Yeter ki, Ankara'da böylesi bir irade oluşsun.
Bu konuda üniversitelere de büyük görevler düşüyor. Onlar da artık en azından kaynaklarının bir bölümünü kendileri üretir hale gelmeliler.
Dünyanın gelişmiş üniversiteleri, ekonomik açıdan bir sacayağı üzerinde duruyor. Bütçenin üçte biri devletten, üçte biri öğrenciden, üçte biri de kendi üretimlerinden kaynaklanıyor. Türkiye'de ise tam tersi. Devlet üniversitelerinde kaynakların neredeyse yüzde 95'ini Maliye, vakıflarda ise öğrenci veriyor. Bu tablo değişmeli, idari ve mali yapıda da ciddi reformlar yapılmalıdır. Örneğin, bir an önce üniversiteleri Maliye, DPT, YÖK ve TÜBİTAK boyunduruğundan kurtarıp torba bütçeye geçilmelidir. Önce para verilir, istismar edenin de canına okunur. Bugünkü sistemin hiçbir işe yaramadığı ve kaynakların çok kötü kullanıldığı aşikârken neden hâlâ ısrar edilir, anlamak mümkün değil.
Yine aynı şekilde idari personel sayısı azaltılmalı ve ölü yatırımlardan hemen vazgeçilmelidir. Dünyanın en iyi üniversitelerinde idari personel sayısı yüzde 5'i bulmuyor. Hizmetlerin çoğu, not işleri dışında, güvenlik de dahil, burs karşılığında öğrenciler tarafından part-time olarak karşılanıyor. Bizde ise MEB'de olduğu gibi üniversite bütçelerinin en önemli dilimi maaşlara gidiyor.
Üniversiteler o ya da bu iktidarın değil, ülkenin temel direkleri. Mevcut iktidar, bugünkü parlamento çoğunluğu ile üniversitelerimize çağ atlatacak büyük reformlara imza atabilir. Ama bir türlü bunu başaramadı. Hâlâ tren kaçmış değil. Başbakan'ın ya da Cumhurbaşkanı'nın inisiyatifinde gerçekleşecek bir yükseköğretim şûrası, bu konuda atılacak ilk adım olabilir.
Bugünkü YÖK yönetimi, eğer kendilerini atayanların yüzünü ağartmak istiyorlarsa, bu yönde mücadele vermeliler. Önyargıları ancak böyle kırabilirler.
Özetin özeti: Kriz ve terör bugünün sorunu, ama üniversiteler geleceğimiz. Ve en az onlar kadar önemli!..
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025