Geçen ayın en çok konuşulan konusu memur maaşlarına yapılan minnacık zam ve hayat pahalılığı olmuş. Bugünün en çok konuşulan konusu ise hiç tartışmasız sevgililer olacak...
Konuşmasını seven bir milletiz. Buna hiç kuşku yok. Eminim aşk ve sevgi üzerine de, bugün bol bol dil dökeceğiz. Peki konuşmaya konuşuyoruz da, sevmesini bilen, sevgisini dile getiren, bunu saygıyla ve farklı güzelliklerle süsleyen bir millet miyiz? İşte buna evet demek çok zor.
Aşkın uzaktan olanını, sevginin dile getirilmeyenini, birlikteliğin de kavgalı olanını tercih ediyoruz hep...
Aşkı, sevgiyi, yılda sadece bir güne sığdıranların sayısı o kadar çok ki! Peki ya diğer günler? Hep hüzünle dopdolu. Sanki güzel geçen her güne karşılık aylarca ceza çekilmesi, ilahi bir adaletmiş gibi kıvranıp durur sevgililer...
Üniversite gençliğinin yüzüne bir bakın! Sanılır ki bu yaşta ve bu konumda olmak her şey için yeter de atar. Ama öyle mutsuzlar ki, hem de çoooook...
Söyleşilerde laf zaman zaman dönüp dolaşıp aşka, sevgiye, flörte geliyor. İş konuşmaya geldiğinde her iki taraf da yani kızlar da, erkekler de çok rahat. Öyle bir tablo çiziliyor ki, sanırsınız ki aralarında müthiş bir diyalog var. Ama biraz özele indiğinizde, aradaki iletişimin hiç de anlatıldığı gibi olmadığını görüyorsunuz.
Dört yıl birlikte öğrenim gören öğrenciler, bırakın ortak şeyleri paylaşmayı birbirlerinin isimlerini bile bilmiyorlar. Kızlara sorarsanız, erkekler arasında konuşmaya, çıkmaya, dostluk kurmaya değecek kimse yok. Erkekler için de durum faklı değil. Her iki taraf da kontak kurmak istiyor ama bir türlü bu gerçekleşmiyor. Olmayınca da zaten ben istemiyorum ki ya da bana göresi yok ki mazeretinin arkasına saklanıyorlar...
Sevgisini kolay dile getiren bir toplum değiliz. Anadolu'nun pek çok yerinde annelerin büyüklerinin yanında çocuğunu kucağına almasına, sevgisini dile getirmesine hala ayıp gözüyle bakılıyor. Sevgi kavramının okullara yerleştiğini söylemek de abartılı olur. Anlayacağınız, hemen her konuda sevgiyle dopdolu bir toplum olmamıza karşın, dile getirmede özürlü olanlarımızın sayısı bir hayli fazla...
Sevgisiz insan, susuz kalmış çiçeğe benzer derler. Ne kadar doğru. İnsanların yüzlerindeki solgunluğu, bezginliği, umursamazlığı görünce tıpkı çiçekler gibi hep sevgiyle sulanmamış olduklarını düşünürüm...
Bir de aşkı, sevgiyi eziyete dönüştürmeden doyasıya yaşayanlara bir bakın, yaşları kaç olursa olsun her zaman dipdiriler, gözlerinin içi hep gülüyor, etraflarına hüzün değil neşe saçıyorlar.
Cinsellik dersi yıllar sonra müfredata konuldu. İyi de oldu. Aşk ve sevgi de ayıp, günah, yasak üçgeninden kurtarılıp yerli yerine oturtulursa, tıpkı cinsellik dersi gibi ilgi görecek ve gençlerimiz olaylara kinle, nefretle değil sevgiyle bakacaklardır.
Özetin özeti: Yüreği sevgiyle dolu olan herkesin günü kutlu olsun...