Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, daha önce de yazdığımız gibi, şubat ayında öğretmen ataması düşünmediklerini ve bundan böyle ağustosta tek atama dönemi olacağını açıkladı.
Bu haber günlerdir kulislerde dolaşıyordu. Ama ihtimal verilmiyordu. En azından “Karar şimdi açıklanır, uygulamaya da gelecek öğretim yılında başlanır” beklentisi hâkimdi. Ama tam tersi oldu...
Şubatta atama yapılmaması yıllardır görev bekleyen on binlerce öğretmen için şok oldu. Moralleri çöktü. Bu yüzden, Bakan Çubukçu, bu kararını bir kez daha gözden geçirmelidir.

ÖSS kaldırılsın!
Katsayı tartışmaları nedeniyle üniversiteye giriş tam anlamıyla arapsaçına döndü. Yapılan tüm düzenlemeler, sadece ve sadece dershanelerin işine yarıyor. Sonuçta tek sevinen yine onlar olacak. Peki öğrencilere bir yararı olabilir mi? Evet demek mümkün değil. En fazla binde 10’luk bir değişim söz konusu olur ki, o da bunca patırtıya, zaman kaybına ve yapılan masrafa değer mi? Öncelikle bunun sorgulanması gerekir.
1998 öncesinde, yani katsayı kararları alınmadan önce, meslek lisesi mezunlarının, kendi alanları dışındaki fakültelere giriş oranı binde 8 civarındaydı. Hadi biraz daha artsa, binde 10 olur.
Elbette bir kişinin geleceği bile çok önemli. Ama ya geri kalan 990 kişinin, bırakın harcadığı paraları ve kaybettiği zamanı, hayalleri ne olacak?
Danıştay’dan dönmesi muhtemel yeni sistem, tam bir umut tacirliği. Öğrencileri ve mezunları boşu boşuna heveslendirmenin ötesinde bir işe yaramaz. Yaramıyor da.
Bakın bu yıl tam 110 bin kontenjan boş kaldı. Hem de en iyi diye bildiğimiz üniversiteler ve fakülteler de dahil. Yani ortada iyi yönetilemeyen bir süreç var. YÖK de, ÖSYM de, MEB de bu konuların çok uzağında.
Bilmiyorlar demeye dilimiz varmıyor ama maalesef bu konuların çok uzağındalar. Bu yüzden, meslek liselerine iyilik yapalım derken çok daha fazla zarar verecekler. Onunla da kalmayıp, tam bir kaos ortamı yaratacaklar. Bunun sinyalleri şimdiden geliyor.
Son yıllardaki yanlış politikalar yüzünden, gençlerimiz adeta üniversiteye küstürüldü. Bir yanda plansız, programsız şekilde açılan yeni üniversiteler ve sürekli artırılan kontenjanlar öte yanda yanlış istihdam politikaları. Durum böyle olunca da, işsizlik sıralamasında ilk sıraya üniversite mezunları oturdu.
Aileler, dişlerinden tırnaklarından artırdıkları paraları dershanelere ve çocuklarımız üniversite diploması alsın diye bu yolda harcadılar. Ve ödülleri işsizlik oldu.
Madem öyle kontenjanlar boş, mezunlar işsiz kalıyor, bu katsayı kandırmacası niye? Bırakalım isteyen istediği yere girsin. Eğer bazı fakülteler için kontenjanın üzerinde başvuru varsa, onun için de farklı formüller geliştirilsin. Ama önce adı, sonra da katsayıları değişen bu sınav kandırmacasından artık kurtulalım.
Sınavsız üniversite hayal değil. En azından pek çok bölüm için. YÖK biraz da bu yönde kafa yorsa fena mı olur? Her yıl dershanelere akan milyarlarca dolar, eğitim sisteminin iyileştirilmesi ve yeni iş alanları ya da mesleki eğitim kursları için harcansa kötü mü olur?
Onca gayret ve dershane dopingine rağmen, 30 Fen sorusunda Türkiye ortalaması 4 civarında. Bunun neresi başarı? Üç beş soru yapan da zaten üniversiteye girebiliyor. İşte o zaman harcanan bu paralara ve emeğe yazık değil mi?

Yükseköğretim Şûrası
Katsayılardan kontenjanlara, istihdamdan gençlerin gelecek beklentilerine kadar tüm konuların tartışılacağı bir Yükseköğretim Şûrası’nın zamanı geldi de geçiyor. Bu konu, Türkiye için hayati önem taşıyan, partilerüstü bir durum. Bu yüzden tüm tarafların katılacağı bir şûrada, ülkemizin yükseköğretim politikası yeniden belirlenmedir. Yoksa bu belirsizlik ve bir uçtan öteki uca savrulmalar, yaşanan huzursuzlukları daha da derinleştirmenin ötesinde bir işe yaramaz.
Özetin özeti: Ülkemizin ve gençlerimizin geleceği için politik olanı değil, doğru olanı yapalım.