Boş konuşmaktansa, susmanın daha iyi olduğunu, son günlerde bir kez daha anladık. Her ne kadar faturası çok ağır olsa da!..
Ecevit hep konuşuyor. Sezer ise hep susuyor. Ecevit konuştukça piyasalar allak bullak oluyor. O yetmedi partisinde kim var, kim yok onlar da konuşmaya başladı. Konuşmalar da konuşma olsa...
Sezer'in MGK'da yaptığı konuşmalar terbiye sınırını aştı mı, aşmadı mı bu tartışılır. Ama onun sonrasında Cumhurbaşkanı'na karşı söylenenler, terbiye sınırlarını bir değil, bin defa aştı...
Sanki özellikle yapılıyor. Dikkatler başka yöne çekilerek, ekonomideki krizin faturası birilerine yüklenmeye çalışılıyor. Ama her şey kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği için halk neyin doğru neyin yanlış, kimin haklı kimin haksız olduğunu çok net görebiliyor...
Türkiye sağduyu peşinde. Ama ara ki bulasın. Tıpkı bitmeyen sorunlara çözüm üretecek birilerini umutsuzca beklediği gibi...
Öğrenciler, veliler, okul müdürleri kıvranıp duruyor. Yüz binlerce meslek lisesi mezunu, hala umudunu yitirmiş değil. Hiç olmazsa kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girişte diğer lise mezunlarıyla eşit koşullarda yarışmak istiyorlar. Bu konuda herkes hemfikir. Sadece YÖK Başkanı Gürüz hariç. Ve o engel, nedense bir türlü aşılamıyor...
Üniversiteler öğretmenlik sertifika programı açıyor, MEB destekliyor. Gençler de yüz milyonlarca lira ve bir yılı aşkın zaman harcayıp bu belgeye kavuşuyor. Ardından sınava alınıp, tayinlerinin yapılacağı açıklanıyor. Ama sonuç sıfır elde var sıfır. Yazık değil mi harcanan emeğe, paraya; en önemlisi de yitirilen umutlara...
Yabancı dille eğitime son verilsin diye kıyametler koparılıyor. Oysa dün Anadil Günü'ydü. Kim kutladı? Türkçe için kim ne yaptı? Türkçeyi Koruma Yasası için teklifi mi verildi? Yoksa, artık iyice yozlaşan tabelaların Türkçeleştirilmesi için bir kampanya mı başlatıldı?..
Öğrenci affı çıktı da ne oldu? Çoğu yararlanamadı. Mağdur edilenler, mahkemeye gidip haklarına kavuştu. Ama, fatura yine öğrenciye çıktı. Üniversiteler, ders kayıplarını önleyeceğine, öğrencileri kapı kapı dolandırıyor. Tıpkı Samsun Tıp'ta olduğu gibi...
Kalkınma planlarına yabancı dille eğitime son verilecek diye madde koyup, sonra da peş peşe anadolu lisesi açıp, yabancı dille eğitim yapan üniversitelere izin veren siyasiler, şimdi de 6 ayda yabancı dil vaat ediyorlar. Anadolu liselerine öğretmen bulamayan, çağdaş eğitimin gerektirdiği teknolojiyle donatamayan kafalar, şimdi nasıl Türkçeyi koruyup, 6 ayda yabancı dil öğretecekler merakla bekliyoruz...
Aslında ekonomik piyasalarda yaşanan kriz, diğer sektörlerde de fazlasıyla can yakmaya devam ediyor. Ama paranın gücü, insandan önemli ki; hep o konuşuluyor!