Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Okulların 6 Eylül’de tam gün ve her gün açılacağına yönelik değerlendirmeler var.

Çok sevindirici.

Demek ki tüm önlemler alındı ya da alınacak.

Umarız, o güne kadar pandemi koşulları daha da ağırlaşmaz, tam aksine tümüyle olmasa da minimum seviyelere iner. Çünkü okulsuz olmuyor!..

Peki, eğitimde köklü değişiklikler olur mu? Örneğin sınav odaklı eğitimden vazgeçilir mi?

Bekleyip göreceğiz.

Yeni bir 2023 vizyonu mu hazırlanacak yoksa kaldığı yerden mi devam edilecek, yakında belli olur...

Zor karar!

Yüz binlerce ailede şu günlerde konuşulan en güncel konu, üniversite tercihleri.

Haberin Devamı

Hangi üniversite, hangi fakülte, en önemlisi de hangi meslek?

Oturulan ilde mi olsun, yoksa başka bir kentte mi?

Devlet mi, vakıf mı, yurt dışı mı?

Mezuniyette hangi üniversite mezunlarının ve mesleklerin iş bulma şansı daha yüksek?

Yurtlara başvuranların yarısı açıkta kaldığına göre barınma sorunu ne olacak?

Ve daha neler, neler?

Tercih sohbeti yaparken benzeri konuşmalar uzayıp gidiyor.

Bu arada zaman da giderek azalıyor.

Bunun için kafanızı daha fazla karıştırmadan şu “tercih belası”ndan bir an önce kurtulmanız gerekiyor.

Eğer siz de kararlıysanız, gelin ilk adımı bugün atalım:

Tercih sıralamasında önemli olanın herhangi bir fakülteye girmekten çok, severek okuyacağınız, severek yapacağınız bir mesleği kazandıracak bir yükseköğretim kurumuna yerleşmek olduğunu hatırlattıktan sonra altın kurallara geçelim:

Tercih kılavuzunda öğrenim görebileceğiniz fakülteleri hiçbir kısıtlama koymadan bir bir belirleyin.

Kazandığınızda bir kez daha sınava girmeyi düşündüklerinizi, liste dışı bırakın. Yoksa gelecek yılki kazanma şansınızı şimdiden sıfıra indirmiş olursunuz.

Belirlediğiniz fakülte ve yüksekokulları puan türlerine göre ayırın.

Elemeden geriye kalanları bu kez de illere göre sıralayın. Öncelikle okumak istediğiniz ildeki fakülteleri öne alacak şekilde yeni bir düzenleme yapın.

Evet şimdi de kalanları devlet ve vakıflar diye ikiye ayırın.

Sanıyorum, geriye kalanların sayısı 5 ile 25 - 30 arasında değişiyordur. Sayı 24’ün üzerindeyse azaltın! Ve işte en önemli karar aşaması...

Haberin Devamı

Sıralamada puan mı, yüzdelik sıra mı, yoksa ilgi ve yetenek mi daha önemli? En fazla sorulan bu sorunun tartışmasız yanıtı: Kesinlikle ilgi ve yeteneğiniz doğrultusunda bir ömür boyu severek taşıyacağınız bir üniversite rozeti ve keyifle yapacağınız bir meslek olmalıdır.

Bu aşamada şu soruyu kendinize sorun: Hiçbir ön koşul olmasaydı listedeki fakültelerden hangisinde okurdu? A fakültesi diyorsanız, onu birinci sıraya alın. “Eğer o olmasaydı hangisi olurdu?” sorusunun cevabını da ikinci ve sonraki sıralara koyarak tercih listenizi tamamlayın.

Peki puanın ve sıranın hiç mi önemi yok? Elbette önemli. Ama kesinlikle istek sırasının önüne geçmemeli.

Bu arada sakın ha mesleklerin bugünkü popülaritelerine kanmayın! 15, 20 yıl öncesinin gözde mesleklerinin bugün yüzüne bakan yok!..

Barajlar?

Alanlara yönelik barajlarda birkaç puanlık indirim, kaliteyi kesinlikle düşürmez ama on binlerce adaya yeni bir şans yaratabilir.

ÖSYM, çözüm istiyor olsa bu konuda proje üretir. Örneğin kontenjanın dolmadığı fakültelerde, üç, beş puanı geçmeyen esnek ek önlemler alabilir. Ama iş işten geçmeden ya da üst makamlardan talimat gelmeden önce?

Haberin Devamı

Öğrencilerden bekledikleri dinamizmin ve çalışkanlığın yüzde biri keşke onlarda da olabilse!...

Aktaran değil üreten

İstanbul Üniversitesi, sadece ülkemizin değil dünyanın en eski üniversitelerinden biri. İktisat Fakültesi de kendi alanında ülkemizin ilk yükseköğretim kurumu. Görünen o ki Dijital Çağa ilk ayak uyduran da yine onlar.

Mine’nin Dekan Prof. Dr. Sayım Yorğun’la yaptığı röportajdan minik bir alıntı:

“Blockchain kulübümüz kripto para üretmeye kadar ileri düzeye gitti. Blockchain Laboratuvarı kuracağız; bu 3.2 milyon TL’lik bir proje. Harvard Üniversitesi’nin kodlama dersini burada öğrencilerimiz birebir alabiliyorlar. Sadece teorik eğitimi değil, pratiği de önemseyen, gelenek ile geleceği buluşturan bir fakülteyiz. Önümüzdeki 40-50 yıllık gelişmeleri dikkate alarak bir planlama yapıyoruz. Bilgiyi aktaran bir üniversite olmaktan çıkacağız bilgiyi üreten bir üniversite olacağız…”

Özetin özeti: Yapacak çok iş var...