Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uzun süre çeşitli üniversitelerde görev yaptıktan sonra ABD’ye giden bir bilim insanımızın gözlemlerini dün bu köşede dile getirmiştik. Çok büyük geri dönüş oldu. İşte onlardan bazıları:
“Dışarıdan bakan hocanın görüşleri büyük oranda doğru. Ben de içeriden bakan birisi olarak bunların çoğunu gözlüyor ve yaşıyorum. Sistemi mükemmeliyet, çalışma şevki, uluslararası yarışma, nesnel akran değerlendirmesi ve akademik etik ilkeleri dikkate alarak yeniden yapılandıramazsak, sadece sayılara bakarak, bunu gelişme sanmak, zaten koflaşmış sistemin içini, iyice boşaltır diye endişe ediyorum.”
“Sayın Güçlü, nezaket göstererek, yazısının sonunda, “abartı da olabilir, haksız yere suçlama da“ ifadelerini kullanmış. Ancak tespitlerin tamamı doğru. Bunu hepimiz bal gibi biliyoruz. Başımızı kumdan çıkarma, onurumuzu, şerefimizi kurtarma zamanı geldi de geçiyor. Toplumla beraber, toplum yararına olunursa gerçek anlamda bilim yapılabilir sözünü kafalarımızın bir kenarına kazıyıp, duygusallıkları bir kenara bırakıp, doğruları yapma zamanımız hâlâ gelmedi mi?”
“Nicelik mi? Nitelik mi? Dünyada, Amerika’daki iyi üniversiteler dışında, Avrupa ve Japonya’da da “nicelik” önemli. Genelde meslekte yükselmek için makale sayısına bakılıyor. Yani bu sadece Türkiye için bir sorun değil. Birçok dergi ve konferans, değersiz makalelerle dolu. Hepsi de SCI indeksli. Ama TÜBİTAK’ın saçtığı paralar, asistan atamaları, rektör seçimleri, derslere asistanların girmesi, bunlar sadece bize özgü sorunlar.”
“Bilkent, Koç, Sabancı gibi üniversitelerde 3 makaleniz var diye sizi Yard. Doç. bile yapmazlar. YÖK’ten prof’luk almış olabilirsiniz ama 3 makale, ancak çok kaliteli dergilerde olacak ki, bu tip okullarda pozisyon alabilesiniz. Hatta makalelerin aldığı atıf sayısına da bakarlar. Makale yazmak başka bir olay, bilgiyi ürüne dönüştürmek başka bir olay. Sadece kağıt kalemle mühendislik yapıp onlarca makale yazarsınız. Ama yazana da, ülkeye de bir yararı olmaz. En azından TÜBITAK para verirken, ticari ürün çıkarmayı amaçlayabilir.”
“Bilim-teknoloji dünyasında bu konuda ahlak kalmadı. Bir buluş azar azar, dirhem dirhem duyuruluyor: Mektup (kısa makale), konferans (en az iki), sonra dergi yayını. ‘Bir konudan kaç makale çıkarabilirim?’ sorusu, yayının hazırlanma aşamasındaki en önemli kaygı. Hastalığı ülkemize özelmiş gibi göstermek haksızlık olur.”
“YÖK’ün antidemokratik, baskıcı, otoriter yapısı bugün de aynı ağırlığıyla sürdürülmektedir. Baskı ve korku kültürü, bilim üretimini olanaksız hale getirmektedir.”
“Ülkenin yolsuzluklarla çalkalandığı bir dönemde, hocaların, girmediği ve hatta olmayan hayali dersler icat ederek, ek ders adı altında, haksız kazanç sağladığı iddiası araştırılmaya değer. Öğretim üyelerinin ücretlerinin düşük olduğu doğrudur, ancak bu düşüklüğü gidermek için uygun olmayan yollara başvurmak doğru değildir.”
“Doç. F.A.A. Türkiye’deki durumu hiç abartmadan çok iyi özetlemiş. Bence de sayı önemli değil, bir önceki yıl Nobel Tıp Ödülü’nü alan 82 yaşındaki Amerikalı bilim adamının (O. Smithies) 1984 yılında yazdığı bir makale, tam 14 bin 200 atıf almış. Ayrıca bizim yazdığımız makalelerin Türk ekonomi ve teknolojisine ne kadar katkı sağladığına bakmak gerekir. Ömründe bir sayfa yabancı makale okumadan başkalarının yazdığı yayınlarla profesör olan pek çok kişi biliyorum.”

Genç Bakış
Genç Bakış, yeni yayın döneminin ilk programında izleyiciyle buluşuyor. Konuğumuz TBMM Başkanı Köksal Toptan. Denizli Pamukkale Üniversitesi’nde gerçekleşecek programda Türkiye’nin güncel sorunları ve TBMM’nin yeni yasama yılı konuşulacak. Dokunulmazlık kalkacak mı, seçim yasası değişecek mi? Ergenekon’dan Deniz Feneri’ne peş peşe açılan davalarda sonuna kadar gidilecek mi? Eski Milli Eğitim Bakanı olarak eğitime bakışı nasıl? Ankara, dünyayı sarsan ekonomik krize hazırlıklı mı? Kafaları kurcalayan benzeri soruların cevapları saat 00.15’te Kanal D’de.