Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversitelere dışarıdan bakış, meğerse kanayan bir yaraymış. Doçent. F.A.A.’nın yazdıklarına karşı çıkanlar da var. Ama büyük çoğunluk destekliyor.
En garip eleştiri TÜBİTAK’tan geldi. “Kimliği ve ciddiyeti meçhul kişinin mektubu” diye söze başlanmış. Oysa Hoca’nın kimliği de, çalıştığı kurum da belli. Tıpkı görüş bildiren diğer bilim insanlarınınki gibi. İsimleri özellikle yayımlamıyorum, çünkü başları ağrır. Zaten TÜBİTAK’ın gönderdiği yazı da tehdit kokuyor. Dahası, F.A.A.’yı ismini açık yazmamakla suçlayan TÜBİTAK, kendisi de aynı yöntemi uygulamış. Gönderilen yazının altında TÜBİTAK Başkanlığı yazıyor. Muhatabımız başkanlıktan kim? Başkan mı, genel sekreter mi, özel kalem mi ya da başkan yardımcılarından biri mi?..
İlk yazımızda “Söz konusu iddialar abartılı da olabilir yanlış da. Önemli olanın bu konuda bir tartışmanın başlatılması“ demiştik. Nitekim amacına da ulaştı. Yüzlerce mektup yağdı. Hepsi de mevcut durumdan şikâyetçi. Söz önce TÜBİTAK’ta.
“Ülkemizdeki üniversite, araştırma kurumları ve sanayicinin Ar-Ge farkındalığının artırılması, potansiyelin katma değere dönüştürülmesi ve böylelikle ülke ekonomisine kazandırılması anlamında son 4 yıldır yaşanan ivmenin, adını dahi açıklayamayan bir kimse tarafından töhmet altında bırakılması ve gazetenizin de buna aracılık etmesi tarafımızca anlaşılamamaktadır.
Bu süreçte projeyle ilgili kötü niyetle ya da kusur ve ihmale dayanan işlemlerle karşılaşılması durumunda projeler iptal edilmekte ve proje için harcanan tüm tutarlar ilgililerinden faiziyle talep edildiği gibi buna sebebiyet veren kişilere de 3 yıl süresince TÜBİTAK tarafından destek verilmemektedir.”
“23 Eylül’deki köşenizde yayımlanan ‘Türk Üniversitelerine Dışarıdan Bakış’ başlıklı yazı da belirtilen hususları içeriden görmekte çok kolay, yeter ki görülmek istensin.”
“Tekrar ABD ye geri dönmek zorunda kaldık. Daha doğrusu bırakıldık. Çünkü Türkiye’de ki yozlaşmış üniversite kalıbına uyum sağlayamadık. Doç. Dr. F.A.A, inanın az bile yazmış.”
“Çözüme akademik hiyerarşinin kaldırılmasıyla başlanabilir. ABD de olduğu gibi akademik unvanlar MS ve PhD olarak sınırlandırılabilir. Böylelikle akademik kadro üzerinde sallanan sanal bilim kılıcı ortadan kaldırılabilir.”
“Japonya’nın hiçbir üniversitesinde SCI indeksi kriter olarak alınmaz. Kimsenin bundan haberi bile yoktur.”
“Şu anda Avustralya hükümetinden kazandığım bir bursla Avustralya’da araştırmalar yapmaktayım. Daha önce de Amerikan hükümetinin verdiği burslarla ABD’de de araştırmalar yaptım. Ancak ne yazık ki ülkemde proje almam pek mümkün olmuyor.”
“Hocamız jürilerdeki ahbaplardan bahsediyor. İnanın bana az bile yazılmış.”
“Bu tespitleri yapmak için Amerika’ya gitmeye gerek yok.”
“Değinilmesi gereken bir başka konu da yüksek lisans mülakatları. Hiçbir kriteri olmayan, giren öğrenciye göre değişen keyfi sorularla insanlar akademilere alınıyor.”
“Madem kendisi ABD’de, yazdığı maddelerin birçoğunun ABD’de de geçerli olduğunu göremiyor mu?”
“Türkiye’mizin geleceği, şu anki atıl durumdan çıkar sağlayan zihniyetlerle, bilgiye dayalı köklü değişimi ve gelişmişliği savunanlar arasındaki savaşı hangi tarafın kazanacağına bağlı.”
“Üniversiteleri toplumun diğer kesimlerinden soyutlamak olanaksız. Toplumdaki bozukluklar farklı biçimlerde üniversitelerimize de yansıyor.”
“MEB bursuyla yurtdışında doktora yaptım. Ülkemize döndüğüm 2000’den beri öğrendiğim en önemli şey, attığınız adımlarda dikkatli olmanız ve çok konuşmamanız gerektiği.”
“Üniversiteler üretmeyen kadrolarla dolu. Üretmekten söz eden yok. Adları ‘eğitim ve araştırma hastanesi’, lakin ‘araştırma’ yok denecek kadar az.”
Özetin özeti: F.A.A. yalnız değil. Söyledikleri yanlış da olabilir. Ama onun gibi düşünenlerin sayısı çok fazla. Kızmak yerine, YÖK, üniversiteler ve TÜBİTAK daha şeffaf olmalı. Örneğin rektörler, YÖK ve TÜBİTAK Başkanı ile Bilim Kurulu’na yeni atanan Ayşe Soysal’ın kaç uluslararası yayını var, kaç refere aldılar? Merak ediliyor da...