Sizce, cumhuriyet tarihimizin en büyük projesi ne? Bu soruyu haftalardır Genç Bakış’ta soruyoruz. Cevabını da yakında açıklayacağız. Ama öne çıkan en önemli kurumlardan biri de üniversitelerimiz...
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda sadece İstanbul Üniversitesi vardı. Sonraki yıllarda hızla arttı. Bir başka proje yok ki gelen tüm iktidarlar tarafından desteklenmesin...
Kimileri az açtı, kimileri çok. Kimileri az destekledi, kimileri fazlasıyla. İstismar eden de oldu, gözü gibi her şeyden sakınan da. Ama hep önemsendiler.
Geçenlerde YÖK Başkanı 200 üniversiteden söz etti. Biz de olabileceğini ama içlerinin doldurulması gerektiğini vurgulayıp, gerekçelerini bu yazıya sakladık. Çünkü gecekondu, tabela üniversiteler istemiyoruz.
ODTÜ ve Hacettepe de barakada kuruldu diyenler oldu. Evet, çok haklılar. Onlar da barakada kuruldu. Ama onların arkasında, bu üniversitelerin günün birinde sadece ülkemizin değil dünyanın en iyi üniversiteleri olacağına inanan irade vardı. Sanki şimdikilerde eksik olan o.
Bakkal dükkânı açılır gibi üniversite açılmaz. Siyasetçiler istiyor diye her ile bir üniversite kurulmaz. Hadi bir şekilde açıldı, kuruluş çalışmaları tamamlanıncaya kadar kendi yağlarında kavrulsun denilmez...
Evet, Türkiye 200 üniversiteyi rahatlıkla kaldırır. Bunlardan bazıları çok iyi, bazıları da çok sıradan olabilir. Dünyanın her yerinde de bu böyle. Hiçbir ülke yok ki, üniversitelerinin hepsi de aynı kalitede ve çok iyi olsun.
Dünyanın en iyi yükseköğretim kurumlarına sahip olan ABD’de de böyle, İngiltere, Japonya, Çin, Rusya ve diğer Avrupa ülkelerinde de.
Peki böyle bir tablo, tabela üniversiteler için bir gerekçe olabilir mi?
Kesinlikle hayır...
ABD ve İngiltere eğitimden para kazanan ülkelerin başında geliyor. Sıradan üniversiteleri bile dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerle dolu. Ama mezunları, kendi ülkeleri için sakıncalı bir durum yaratmıyor. Çünkü özellikle kamusal alanda görev yapacaklar için yeterlilik sınavı söz konusu.
Peki, biz de var mı? Esamesi bile yok. Getirilme ihtimali de yok gibi.
Eğer ille de 200 üniversitemiz olsun istiyorsak, bunun birinci ve vazgeçilmez koşulu, özel, vakıf, devlet demeden tüm üniversitelerden mezun olanlar için, özellikle de tıp, yargı, mühendislik, eğitim gibi kamusal hizmet alanları için yeterlilik sınavı getirilmelidir.
Ama bu yeterlilik sınavı, ne KPSS gibi deli saçması bir sınav, ne TUS gibi bir dayatma, ne de KPYDS gibi amacı belirsiz olmalıdır. ÖSYM’nin basmakalıp sınav anlayışının ötesinde, her mesleğin kendine özgü yeterliliğini ölçebilecek, sürekli farklılıkları içinde barındırmalıdır. Yoksa, o da üniversitelerin eğitim düzeyini ve mesleğin kalitesini yükseltmek yerine sadece dershaneleri ihya eder ki, hiç kimsenin bir işine yaramaz.
Türkiye’de üniversitelerin açılması şöyle oluyor:
Kuruluş yasası TBMM’den çıkıyor. Öğrenime başlama iznini ise YÖK veriyor.
Bu konuda iktidarlar farklı amaçlar güdebilirler. Ama YÖK’ün bu konudaki referansı, akıl, bilim, kalite ve çağdaşlık olmalıdır. Peki, bu öyle mi? Evet demek o kadar zor ki! Özellikle de son dönemlerde...
Bu yüzden de olası bir yeterlilik sınavı, kesinlikle YÖK’ün kontrolünde olmamalıdır. Niye mi? Çünkü:
- YÖK, üniversiteye girişteki baraj puanlarını çok aşağılara çekti. Örneğin, 100 üzerinden 15, barajı geçmek için yetiyor. Kontenjanlar da boş kaldığı için, yüzde 15’lik bir başarıyla hemen her fakülteye girmek mümkün olabiliyor. Girildiği gibi mezun da olunuyor.
- Üç beş kadrolu öğretim üyesi bile olmayan fakültelere öğretime başlama izni veriliyor. O da yetmiyor, birkaç yıl sonra yüksek lisans ve doktora eğitimi vermelerine olanak sağlıyor.
- Altyapısı var yok demeden kontenjanları sürekli artırıyor.
- Üniversite kavramının yıpranması için elinden geleni yapıyor. Derme çatma binalarda, iş hanlarında ya olmadık yerlerde eğitim verilmesine seyirci kalıyor.
- Anayasal görevlerinden biri olan ülke ihtiyaçları ve istihdama yönelik bir eğitim anlayışı göz önünde bulundurulmuyor.
- Ve en önemlisi de üniversiteleri daha özgür ve özerk hale getireceğine, daha da dar kalıpların içerisine sıkıştırıyor.
İşte bu yüzden 200 üniversiteye evet ama YÖK’ün güdümündeki üniversitelere hayır.
YÖK güdümlü üniversitelere en fazla karşı çıkan bizzat bu iktidardı. Şimdi ne oldu da YÖK düzenine sıkı sıkıya sarılıyorlar?
Özetin özeti: Güdümlü üniversitelerin hiç kimseye bir yararı yoktur. Ne ülkeye, ne bilime ne de güdümüne girdiklerine. Biraz geriye dönep bakmak yeter de artar!..