Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AKP 6 yıldır iktidarda. Parlamento çoğunluğu elinde, Çankaya desteği arkasında, YÖK de kontrolünde. Ancak icraat yok. Bu kadar güçlü olmadığı dönemde bile YÖK Yasası’nı değiştirmek için tam üç kez yasa teklifi hazırladı. Mücadele verdi.
Tasarıların kimi TBMM’den döndü kimi de Sezer’den. Ama şimdi tereyağından kıl çeker gibi değişiklik yapabilecekken kılını bile kıpırdatmıyor.
Peki niye?
- YÖK Yasası’nı değiştirme konusunda istekli olmadığı için mi?
- YÖK’ün hep şikâyetçi olduğu gücünü ele geçirip kendi kullanmak istediği için mi?
- Üniversiteler umurunda olmadığı için mi?
- İşleri çok yoğun olduğu için YÖK’e sıra gelmediğinden mi?
- Şu andaki YÖK yönetiminden umutlarını kestikleri için mi?
- Üniversiteleri sadece kadrolaşma ve seçim yatırımı çerçevesinde değerlendirdikleri için mi?
- Katsayı ve türban sorununu çözemeyecekleri bir reforma sıcak bakmadıkları için mi?
- Köklü bir yükseköğretim reformunu gerçekleştirecek kadroları olmadığı için mi?
- Yeterince mali kaynak sağlayamayacakları için mi?
- Ya da hepsi birden mi?..

Reform şart
Ciddi anlamda bir yükseköğretim reformu için adım atılsa, hayır diyecek kimse çıkmaz. Tabii eğer amacından uzaklaştırılmaza. Ve böylesi bir reform için Meclis’teki bugünkü yapı, bulunmaz bir fırsat. Elbette muhalefetin de desteğini alacak bir reform çok daha iyi olur. Ama eğer ortaya konan paket, kamuoyu ve üniversitelerin desteğini alırsa, onlara da sıcak bakabilirler.
Sen aklını peynir ekmekle mi yedin, AKP’den, hele hele Çelik’ten böylesi bir reform paketi beklemek enayilik değil de nedir diyenler çok çıkacaktır. Haklılar da.
Özellikle de Çelik konusunda. Çünkü daha önce hazırladığı yasa teklifleri orta. Ama ona rağmen aklın ve sağduyunun hâkim olmasını istiyoruz. Yoksa üniversitelerimiz, bırakın güçlenmeyi, mum gibi erimeye devam edecekler.
Öğrenci sayıları, kontenjan artışı ve afla ikiye katlanırken, 2009 bütçesinde yatırım harcamaları yüzde 50 azaltıldı. Döner sermayeler kadük hale getirildi.
Bürokrasinin hâkimiyeti daha da artırıldı. 1000 YTL’lik bir kaynak bile bir fasıldan diğerine aktarılırken, bırakın YÖK’ü, bakan onayına tabi tutuldu. Öğretim üyelerine verilen zam sözleri unutuldu. Öğrenci ayda 160 YTL bursa mahkûm edildi.
Üniversite açmak mesele değil. TBMM’de eller kalkar, iner ve üniversite kurulur. Yeni kurulan üniversitelerin neredeyse tamamı böyle açıldı ve maalesef bir hamileri yok.
Demirel de çok sayıda üniversite kurdu. Ama hep arkalarında oldu. Şimdi bile hâlâ para veremese de moral destek sağlıyor, yol gösteriyor. Peki ya iktidar ve Çankaya? Laftan başka bir şeylerini göremedik.
Üniversitelerimiz, Batı reçeteleriyle değil, kendi içlerinde gerçekleştirecekleri reformla ayakta kalabilirler.
Biraz ilgi ve destek görseler, Başbakan Erdoğan’ın sık sık telaffuz ettiği gibi, çıtayı daha yukarılara yükseltebilirler. Ama bunun için önce inanmak ve hedef koymak gerekiyor. Kelin merhemi olsa kendine sürer misali, Avrupa üniversitelerinin hali de ortada.
Onlar da bizim gibi patinaj yapıp duruyorlar. Bir türlü kendilerini yenileyemiyorlar. Ama akıl vermeye gelince mangalda kül bırakmıyorlar!..

İlle de özerklik
Önceki gün yazdım. Üniversitelerin her şeyden önce siyasetçilerin ve Maliye’nin, DBT’nin, MEB’in, YÖK’ün bürokratik baskısından kurtarılması şart. Yeterince kaynak ayrılsın, hesabı da kuruşuna kadar sorulsun. Tek tip olmaktan çıkarılsınlar. ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi ile yeni kurulan gecekondu üniversitelerin aynı yasayla yönetilmeleri mümkün mü? Araştırma üniversiteleri ile meslek okulları ve meslek adamı yetiştiren üniversiteler aynı kefeye konulabilir mi?
Üniversiteler özerleştirilmeli ve özgürleştirilmelidir. Bağımlı üniversitenin hiç kimseye bir yararı olmaz. Ülkeye de, kendilerini bağımlı hale getirenlere de.
Özetin özeti: Üniversiteleri özgür olmayan bir ülkede ne demokrasi yerleşir ne de bilim gelişir. Onlar olmadan da çağı yakalamak, hayalciliğin ötesine geçmez...