YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ı tanıyan hemen herkesin ortak görüşü: O çok iyi birisi. Kendisiyle tanışmadığımız için öyle ya da böyle diye yorum yapmak istemem. Ama herkes iyi birisi dediğine göre, elbette iyi biridir...
Göreve geleli iki yıl olmuş. Zaman ne kadar da hızlı geçiyor. Dün, bu vesileyle Ankara’daki gazetecilerle kahvaltılı bir basın toplantısı yapıp, uzun uzadıya konuşmuş.
Bazen YÖK Başkanı olduğunu unutup, kantinde öğrencilerle konuşuyormuşçasına rahat. Bazen de sanki hükümet sözcüsü gibi konuşup ardından da YÖK Başkanı olduğunu hatırlıyor.
Şimdi size Türkiye’nin iki büyük haber ajansının yaptığı haberlerden ikişer paragraf vermek istiyorum:
AA, 10.12.2009: Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, “İtirazımızın kabul edileceğini umuyorduk ancak reddedildi. Ayın 17’sinde tekrar düzenleme yaparak ilan edeceğiz” dedi.
AA, 11.12.2009: YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay’ın katsayı kararının ardından “B, C, D ve E’ye kadar planları olduğunu” belirterek, “Bunu baştan biliyorduk, her şeye hazırlandık” dedi.
Başkan Özcan, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı açıklandığında, şaşkınlığını ifade edip, önce hukuki bir problem çıkmayacağını söylemiş ardından da, itirazlarının kabul edileceğini söylemişti. Sonra ise itirazları kabul edilmeyince, biz zaten biliyorduk diyor.
Böyle bir çelişki olabilir mi demeyin. İşte size ANKA’nın dün birkaç saat arayla geçtiği iki haber:
ANKA, 11.12.2009, 12.57: Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, katsayı meselesinde gündeme gelen imam hatip liselerinin genel liselere çevrilebileceğini söyleyerek, Türkiye’de ciddi tartışmalara neden olan imam hatip liseleri meselesinin de çözülmüş olabileceğini dile getirdi.
ANKA, 11.12.2009,1346: Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), bugün düzenlenen kahvaltılı basın toplantısında YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın kullandığı bazı ifadelerin yanlış anlaşıldığını belirterek, bir açıklama yaptı. YÖK yaptığı açıklamada, Başkan Özcan’ın şahsi düşüncelerini belirttiği imam hatip liselerinin düz liselere dönüştürülmesi meselesiyle ilgili olarak şu anda böyle bir çalışmanın olmadığını ve konunun da YÖK’ün yetki alanında olmadığını belirtti. YÖK ayrıca, Özcan’ın Türkiye’de sürekli gündeme getirilip, bir kriz unsuru olarak kullanılan ve hayatına yön çizmeye çalışan öğrencilerin mağdur edilmesine sebep olan bu konuda şahsi çözüm önerisini, iyi niyetli olarak ifade ettiğini kaydetti.
Ve işte hiç eleştiri getirmeden canı gönülden katıldığımız bir başka söylemi:
“Bizim yapmak istediğimiz mesleki ve teknik eğitimi sevimli hale getirip, en kabiliyetli öğrencilerin o istikamete girmesidir. Ben biliyorum, 300 binin içinde sadece 212 öğrenci üniversiteye girebiliyor. Çok da artacağını düşünmüyoruz. 500 öğrenci girse ne olacak? Ben onun peşinde değilim.”
Evet Pof. Özcan’ın da söylediği gibi, teknolojinin böylesine hızla geliştiği bir ortamda, meslek liselerine yönelen öğrencilerin seviyelerinin en üst düzeye çıkması gerekiyor. Ama mezun olunca kendi meslekleriyle ilgili fakültelere rahatlıkla geçebilmeliler. YÖK‘ün asıl üzerinde durması gereken konu bu.
Aydın Doğan Anadolu İletişim Meslek Lisesi açıldığında, Robert, Galatasaray gibi en iyi liselere girme olanağı ve puanı olan öğrenciler, oraya değil, ille de gazeteci olacağız diye İletişim Meslek Lisesi’ne gelmişlerdi. Ama sonra katsayı darbesi yiyip, iletişim fakültelerine giremediklerinde çok büyük hayal kırıklığı yaşadılar. Sonra da puanlar hızla düştü. Oysa onlar çekirdekten gazeteci olmak istiyordu.
Eğer 10 yıldır, meslek lisesi mezunlarının kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girebilmelerine yönelik bir düzenleme yapılsaydı, bugün bu noktaya hiç gelinmezdi.
Yine Özcan’ın yaptığı çok önemli bir tespit de, bütün bu kavganın birkaç yüz öğrenciye yönelik olması. Şu an için “300 bin meslek liseliden sadece 212’si 4 yıllık fakültelere giriyor. Katsayılar kalkarsa 500’e çıkar” diyor ki aynen katılıyorum
Özetin özeti: Bazen iyi niyet yetmiyor. Bilgi ve donanım da olmazsa olmaz oluyor...