10 gün maç yapmayan Trabzonsporlu oyuncular değil de, DG Sivassporlu oyunculardı sanki.
İnsan bu kadar vurdumduymaz olursa, renksiz, albenisiz, keyifsiz futbol kaçınılmaz!
İnsan en azından bir tepki verir, mücadele eder, koşar, elinden geleni, futbolun gereğini yerine getirmeye çalışır.
Ya gereksiz yana, yersiz geriye atılan paslara ne demeli?
İnsan, canını dişine takan, tüm olumsuzluklara rağmen formanın, armanın hakkını veren meslektaşlarına bakar da..!
Zira...
DG Sivasspor’un teknik adamı Rıza Çalımbay başta olmak üzere takımın yarısı Kovid 19’a yakalanmış, takımlarının yanında yoklar, eksikler yani. ( Geçmiş olsun dileklerimizle)
Evde kaldığımız bu dönem, hoşça vakit geçirmeniz dileğimizle…
**
Ahmet Koçak, Merzifonlu, fanatik Trabzonsporludur. Yıllardır Almanya’da, Ausburg’ta ikamet ediyor. Giyiminden-kuşamından, evinin dışı, odalarının rengine varıncaya bordo-mavidir… Hatta aracı da…
En büyük hayallerinden biridir, aracının plakasında çok sevdiği Trabzonspor’u hatırlatan harflerin yazılı olması. Sonu da 61 ile bitirse diyecek kelime bulunmaz Merzifonlu Ahmet’in keyfine…
**
Yıl 1997…
Ausburg’un sokaklarında gezerken, ‘A TS 61’ plakalı bir araç ilişir gözüne. Dünyalar onun olur olmasına da, Alman plakalı araç kuyruksallayan dalkavuk gibi bir anda gözden kaybolur!
Günümüzde antrenör tercihinin ne kadar önemli olduğu…
Bu konuda yanlış atılmış bir adımın maddi ve manevi anlamda büyük yıkımlara sebep olabileceği…
Her şeyden öte takımın karakteri ve futbol kimyası büyük yara alabileceği bir kez daha anlaşıldı…
Başta Trabzonspor kulübü olmak üzere tüm kulüplerimize ders olsun!
Öyle ya, birkaç ay evvel şampiyonluğa oyna, gelinen noktada yeniden ayağa kalmak için çareler ara..! Bu başarısızlıkta kadro mühendisliğindeki yanlışlar da çabası…
**
Şöyle de bir anlayış hakim;
Bilinen hikâyedir; yıllar evvel alt liglerde bir kulüp başkanı, takımının hazırlık kampını ziyaret edip, teknik direktörüyle bilgi alışverişinde bulunur.
Teknik adam “ her şeyin yolunda gittiğini, takımının sadece kondisyon eksiğinin kaldığını” söyleyince…
Başkan “ onca oyuncu aldım, sen yeter ki iste hocam, kondisyonu da alıp geleyim…”
**
Gelelim asıl mevzuya; Trabzonspor’un kondisyonu yok, BB Erzurum maçında bu çok daha net görüldü. Kondisyonun satın alınamayacağına, yüklemenin de bir anda yapılamayacağına göre, zamanın ipine sarılmaktan, kendini bir an evvel devre arasına atmaktan başka çaresi yok Trabzonspor’un.
**
Mental çalışmalar yapılabilir, başlanmıştır da, başrollerde Abdülkadir Ömür tabi ki…
Birkaç ay önce şampiyonluğa oynuyorsunuz, birkaç ay sonra küme düşme hattındasınız…
Kadro mühendisliği; demiri, çimentosu kıt bina gibi!
Gidenler mumla aranıyor, gelenler navigasyonla!
Buna Newton’un tecrübesizliğini de eklersek…
Ya Trabzonspor’un evladı, geleceği, kısaca her şeyi olanlardan Abdülkadir Ömür gibi bir yeteneği, acımasız eleştirenler için ne demeli?
**
Trabzonspor’un oyun planı, oyun aklı yok, orayı anladık da…
Hiçbir teknik adamın elinde sihirli değnek yoktur. Ancak işin ehlinin eli takıma değdiğinde, gözle görülür değişikliğe şahit olunur.
İdmanlarda bordo-mavili oyuncuların gözlerinin içinin güldüğü, yanaklarında adeta çiçek açmış gibi mutlu oldukları her hallerinden belliydi. E, sahaya, skora ve camiaya da yansıması gerekir elbet. Zira Trabzonsporluların, lig başladığından bu yana çektiği sıkıntıyı, yaşadığı stresi bir Allah bilir, bir de Trabzonsporlular!
Çiçeği burnunda teknik adam, ilk günden beri ilk maçı işaret etti hep. Öyle ya, iyi başlamak, moralle başlamak ve galibiyet serisi başlatmak adına çok önemliydi. Puan tablosuna baktığında kaşlarını mahkeme kâtibi gibi çatan Trabzonsporluları mutlu etmek, acı veren haftaları da unutturmak gerekirdi.
Yağmurla birlikte, moralli ve istekli başladı bordo-mavili ekip. Abdülkadir Ömür, sağ tarafı adeta suyolu etmiş, Ekuban’la yardımlaşması tavan yapmış, golü de öyle buldular zaten.
Ekuban’ın 23’te attığı gol Trabzonspor adına ne kadar kıymetli ise, Vitor Hugo ve
Aralık 2009.
Bünyamin Kahriman ( 24), Serhat Kırkayak (23), Ahmet Muhammed Demirel (21), Mesut Keleş (19).
Dört aslan delikanlıya, gece saat 04’te pusu kurdu trafik canavarı Samsun Tekkeköy’de.
**
Fidan gibi delikanlılar Ankara’da öğrenciydiler. Okuyup büyük adam olacaklardı. Ülkede birbirlerine düşman kesilenlere, tribünlerde kıyasıya kavga edenlere ders vereceklerdi!
**
Trabzonspor-Fenerbahçe maçı öncesi bir araya gelip, Trabzon’a gitmeye karar kıldılar.
Futbolda sıkça verdiğimiz örnektir; denizler kanununda köpek balıklarının yaşantısı:
Bilim adamlarının köpek balıkları üzerinde yaptığı araştırmaya göre; sürü halinde avlanan savaşçı balıklar, avlarına saldırırken yaralanmamaya özen gösterirlermiş. Eğer avlanma sırasında yara alırlarsa işleri bitikmiş. Çünkü yaralanan bölgeye beraber avlandıkları diğer balıklar saldırmaya, o bölgeden bir parça kopartmaya çalışırlarmış. Aynı yerden bitmez tükenmez diş yarası almaya başlayan balık dayanamaz ve kan kaybından yavaş ölürmüş.
Denizlerin kanununa göre, köpek balıkları kan kokusunu hiç unutmazlarmış. Hele tanıdık bir koku aldılar mı, o kokunun kaynağı olan yaraya bu defa gözü kara ve acımasız bir şekilde saldırılarmış ve bundan da kurtuluş olmazmış. Ayrıca denizler kanununa göre, yaralı bir köpek balığına kendi sürüsü saldırdığı zaman meydana gelen arbedede çok sayıda balık ölümcül darbe alırmış ve sürünün yeni yetmeleri o balıkların yaralarını didikleye didikleye işlerini bitirip