İki takım arasında geçtiğimiz sezon oynanan lig ve kupa maçları hafızalarda tazeliğini koruyor korumasına da, Trabzonspor mevcut kadroyu koruyamadı!
Hal böyle olunca…
A. Alanya, ligin gizli lideri olarak başladı, Trabzonspor ise kendini gelmeye çalışıyor…
Karşılaşma öncesi kime sorsanız “ maçın favorisi kim?” diye, çoğunluk ev sahibi derdi herhalde.
Hakkını teslim edelim A. Alanyaspor’un, son yıllar futbol dünyasında kendine yer bulan “ akan oyun” diye tabir edilen oyunda çok başarılılar.
Atletik oyunculara sahipler, boş alanları- koşu koridorlarını çok iyi kullanıyorlar.
1’i bulduklarında sıralı sisteme geçmişçesine arka arkaya atıyorlar. Hele kendi sahalarında farklı sonuçlar alıyorlar.
Birileri çıkıp da “ Çok olmaya başladılar! Çoluk-çocuk, yaşlı, genç demeden yediden yetmişe stada koşmaya, takımlarına destek olmaya başladılar, 70’li yıllarda olduğu gibi… Şampiyon olurlarsa, birkaç yıla daha damga vururlar, altyapıdan gümbür gümbür gelen gençleri de var, bu Trabzonspor’un durdurulması gerekir” demiş olsa idi…
Bu kadar yapılabilirdi, bu kadar olabilirdi ancak!
Çok değil birkaç ay evvel, bir maçı eksik olmasına rağmen ligin gizli lideri diye bahsedilen Trabzonspor, gelinen noktada bir maç fazla oynamasına rağmen ligin dibinde.
Ve…
Geçtiğimiz sezon rakiplerine bildiği duaları okutturan Trabzonspor’dan,
Yedi haftada sinirden saçını-başını yolan, sıkıntıdan bildiği duayı okuyan Trabzonsporlulara geçiş!
İskelet kadro ile bu kadar oynanırsa,
Giden oyuncuların yeri doldurulamazsa,
Hafta arası dalgalı geçti; teknik adam arayışları falan filan... Sonuç; devam!
Kadro mühendisliğinde büyük bir arıza yapılmışsa, dünyanın en iyi teknik adamını da getirseniz, kısa sürede çok şeyin değişmesini beklemek hikâyeden ibarettir. Zira futbolda esas olan sürekliliktir.
Dememiz o, Trabzonspor’da sıkıntılar daha da büyüyeceğe benziyor. Giden oyuncuların yerine aynı kalitede isimlerin alınmaması, transferlerin zamanında yapılmaması, uyum sorununu da hesaba katarsak, sakat ve hasta oyuncuların olması, onca oyuncu alınmasına karşın orta saha başta olmak üzere sorunların devam etmesi; olumsuz saha sonuçlarındaki en büyük etken!
Yeri gelmişken, teknik adam değişikliği olacak ise göreve getirilecek kişinin ismi gündeme geldiğinde camiada yaratacağı havayı, oluşturacağı güven dalgasını da dikkate almak gerekir!
Maçla ilgili yazacaklarımıza gelince...
Düşünün, karşılaşmaya top ayağınıza değmeden mağlup başlıyorsunuz. 23. dakikaya, bir diğer ifadeyle Trabzonspor genç Serkan’ın ayağından golü bulana dek, ne oynadığını bilen oyuncu yoktu
Hakikaten Trabzonspor çok şanssız! Ekuban ve Abdülkadir Parmak haftalardır oynamıyor. Böyle bir maçta olmamaları bordo-mavili takım için çok büyük kayıptı. Allah’tan Nwakaeme iyileşip son anda imdada yetişti. Ve cezası sona eren Flavio...
İki takımın oyuncu kadrosunu kantara koyduğunuzda fark var. Dahası Fenerbahçe bir 11 daha çıkarabilir. O anlamda Fenerbahçe ne kadar avantajlı ise Trabzonspor, eldekilerle durumu idare etmeye çalışıyor.
İlk yarının özetine gelince...
Trabzonspor, ilk yarının başlarında Fenerbahçe’nin ataklarını savurduktan sonra topa daha fazla sahip olarak, pas yüzdesini artırarak, belki de sezonun en iyi oyununu sahneye sürdü. Ceza sahası içerisinde Caner’in Abdülkadir’e yaptığı hareket VAR’a dahi gitmeden; Afobe, Lemos ile Sosa’nın paylaşamadığı topu ikram kabul edip, Altay’ın kalesine gönderdiğinde dakikalar 23’ü gösteriyordu.
Gustavo’nun Abdülkadir Ömür’e faulü, “Ceza sahası içinde mi, dışında mı?” sorusu, sadece dün akşamın değil,
70’li ve 80’li yıllarda plastik topa ayak vurmaya yeni başlayan çocuklar, bakkaldan aldıkları çikletlerin içerisinden onun fotoğrafının çıkmasını isterlerdi.
O yıllarda henüz konuşmaya, koşmaya başlayan çocuklar, gördükleri her uzun saçlı, uzun boylu esmer birini ona benzetir, minik parmağıyla “Kadir amca” diyerek onu işaret ederlerdi.
**
Mahalle aralarında tek, toprak sahalarda çift kale maç yapan çocuklar, kendine onun adını vermek için birbirleriyle yarışmış ve de kapışmıştır…
Zamanın delikanlıları, yavuklusunun gözüne şirin görünmek, gönlünü fed etmek için saçlarını onun gibi uzatır, onun gibi tarar, onun gibi yürümeye çalışmıştır.
**
Ekuban, Nwakaeme ve Abdülkadir Parmak’ın olmayışı Trabzonspor için büyük kayıp; adeta kolunuz, kanadınız kırık! Sosa, Novak ve Sörloth’un da ayrılışını hesaba katarsak; ‘nerede o geçen yıl ki Trabzonspor?’ diye sorası geliyor insanın.
Biri geçen yılın şampiyonu, diğeri ikincisi... İlk dört haftaya bakıldığında ikisinde de geçen seneden eser yok.
Doğruyu söylemek gerekirse, iki takıma bulundukları yer ve oynadıkları futbol yakışmıyordu.
Dün akşam İrfan Can’ın kendi pişirip, kendi attığı gole dek (Baker’in hatası var) bordo-mavili takım oyuncuları o kadar bireysel hatalar yaptılar ki, Başakşehirli oyuncular yakaladıkları fırsatları değerlendiremediler.
Trabzonspor’un da bir-iki pozisyonu vardı, hepsi o kadar, kaleci Mert’in de hakkını teslim edelim, bilhassa ilk yarıda...
Golden sonra İstanbul temsilcisi silkindi, kendine geldi. Trabzonsporlu oyuncular bırakın tepkiyi, izlemekle yetindiler.
Tepki veremezseniz; izlersiniz! Çünkü iki takım arasında kadro olarak bayağı bir fark var, kadro değişkenliğini de işin içine katarsanız; rakibin oyununa teslim
Dünkü maç film olsaydı; o filmi izleyenler harcadığı paraya ve zamana acır, kimseye izlemeleri konusunda tavsiyede bulunmazlardı!
Sahadaki oyunun adına ‘futbol’ demek için bin şahit gerek!
Teknik adamlar ve futbolcular tamam da…
Bay hakemler ve de ‘VAR’dakiler!
Penaltı öncesi Kenan’ın elinde yürüyen topu nasıl olur da gör(e)mezsiniz? Görmeniz için meşin yuvarlağın kol üzerinde yürümesi değil de, koşması ya da dile gelip çağırıp, bağırması mı gerekirdi?
Evet, Trabzonspor kötü oynadı, oynadığı futbolla üç puanı hak etmemiş olabilirler fakat geçtiğimiz yıllardan alışık olsak da hakemlerin bu kadar kötü maç yönetmeye hakkı yok! Yazıktır, günahtır! Bir takımın hakkı ancak bu kadar yenebilir!
Trabzonspor’da ne oynadığını bilen oyuncu var mıydı derseniz?
Bordo-mavili ekip baştan aşağı yenilendi. Birçoğu dün akşam ilk defa bir arada oynadı, anlayacağınız yarısı yeni. Çiçekleri burnunda, ayakları tozlu!
Onca oyuncu alınmasına, hastalığın geçen yıldan bilinmesine rağmen, bırakın ikiyi, bir stoper dahi alınmaması inanılır gibi değil!
Bazı maçlar vardır çok iyi oynarsınız, sayısız pozisyona girer atamazsanız.
Dün Trabzonspor Afobe ile ilk golü bulana kadar futbol adına hiçbir şey üretmedi. Hatta genç Serkan’ın, söküp aldığı topu sağ taraftan taşıyıp Baker’e aktarıncaya, Baker de Abobe’ye 2. golü attırıncaya dek.
Golden sonra az da olsa hareketlendi bordo-mavililer. Hızlı oynamalarının karşılığını almış oldular.
Her ne kadar Trabzonspor’un çiçeği burnunda Afobe, geceye damga vurmuş olsa da, damganın mürekkebi Baker oldu desek yeridir!
Skorun getirdiği rahatlık, verdiği özgüvenle Trabzonspor Nwakaeme ile 3. golü bulduktan sonra bayağı rahatladı. İkinci yarı daha bir özgüvenle oynadılar, doğal olarak bu da oyuna yansıdı. Farka da koşabilirdi bordo-mavililer.