Trabzonspor resmi internet sitesinin dün yayımlamış olduğu videoda Abdülkadir Ömür, ‘karantina günlerini’ anlattı ve hayallerini sıraladı.
Keyif alarak, gurur duyarak izledik.
Doğal olarak biz de eskilere gittik ister istemez… Yıllar evvel kaleme aldığımız bir yazımız düştü aklımıza… Keyif alarak okuyacağınızı umuyoruz…
Trabzonspor’un Ömür’ü
Her ne kadar babasının çalıştırdığı halı sahada meşin yuvarlak ile tanışmış olsa da, Çarşıbaşıspor kulübünün açtığı yaz futbol okulunda 9 yaşında futbola “merhaba” dedi Abdülkadir Ömür.
En büyük servet; sağlık elbet!
Hepimizin-herkesin en büyük dileği; hayatın-yaşamın bir an evvel normale dönmesi, eski günlere dönülmesi…
Ve…
Futbola kaldığı yerden devam edilmesi…
*
Amma velâkin…
Her şeye rağmen hayat devam ediyor…
Bugün de zaman tünelinde yolculuk yaptırmak, biraz da kafanızı dinlendirmek istedik!
Hoşça vakit geçirmeniz dileğimizle…
Buyurun, başımdan geçen bir olayı hep birlikte okumaya…
***
Zeytinburnu’nun bazı sokakları birbirine çok benzer. Adımladığınız caddelerde, ilginizi çeken gecekonduların arasında gözünüze ilişecek yüksek katlı binalara bakarak yürürseniz, geri dönüşünüz öyle muhteşem olur ki; soluğu ya tren istasyonunda ya deniz kıyısında ya da başkasının evinde alırsınız!
Yazıyı okuyunca bendenize hak vereceksinizdir!
Yıllar evvel bir arkadaşımız anlatmış, biz de kaleme almıştık.
Sokağa çıkmadığımız bu günlerde hoşça vakit geçirmeniz dileğimizle…
***
Aralık ayında araçlar koro halinde meleyen keçi sürüsü gibi ilerlerken İstanbul’da…
Trabzonsporluların çok olduğu bir mekânda, günlerdir İBB-Trabzonspor maçının oynanacağı tarihi beynine kazıyan Trabzonsporlu kardeşimiz, düğününe birkaç gün kala yengeç kıskaçları gibi sıkıca kavradığı düğün davetiyesini arkadaşına uzatır:
- Evleniyorum!
Davetiyeyi cam kürede billur falına bakan Çingene gibi inceleyen genç adam, okudukları karşısında şaşkına döner:
Özlemişiz be; çimenin kokusunu, golün coşkusunu, düdüğün doğrusunu, tribünlerin dolusunu…
Koronavirüs dünyanın başına musallat olmasaydı, liglerin son virajına girilecekti bu haftalar.
Şampiyonluğa oynayan takımlarda heyecan dorukta...
Tansiyonu düşenler- yükselenler, kalbi tekleyenler, kriz geçirenler ve daha neler neler!
Hedefe yaklaşıldıkça şampiyonluk kutlaması için hazırlıklara başlayanlar…
Bir bardak suda fırtına kopartmaya çalışan yöneticiler, teknik adamlar…
Düşmeye aday takımlar, yani ateş hattında olanlar?
( Bir sonraki yazımızda takımlarımızı/futbolcularımızı nasıl bir ligin beklediğini kaleme almak dileğiyle… Evde kaldığımız bu dönemde başladığımız hikâyeler/anılar yazı serimizi de, yıllar evvel İstanbul-Üsküdar’da şahit olduğumuz ilginç bir anıyla bitirmiş olalım. )
***
Minarelerden insanda ağlama isteği uyandıran akşam ezanı yükselirken, bir martı sürüsü denize değer gibi uçuyordu.
Yağmur birikintilerine bata-çıka ilerleyen insanların tek derdi; bir an önce evlerine varmaktı.
Çünkü gökyüzünden sicim gibi boşalan yağmur, insanları kapalı mekânlara girmeye zorluyordu.
***
Üsküdar’ın ara sokaklarında koşan insanların pantolonuna yapışan çamur parçacıkları, bir iskelenin ayaklarına tutunan midyeler gibiydi…
Her takım taraftarının ilginç anıları vardır ama Trabzonsporlularınki çok daha farklıdır!
Kuaförde tıraş olan birine, kuaförün “ faulleri keseyim mi?” sorusuna, Trabzonsporlu “ avantaja bırak!” der mesela!
Yürümeye ve konuşmaya, denileni ve de gördüğünü anlamaya başladığı andan itibaren Trabzonspor marşlarını-türkülerini dinleyerek/söyleyerek, sürekli bordo-mavi renkleri görerek büyüyenlerin…
Gazeteleri spor sayfasından okumaya başlayanların…
Ameliyattan çıkıp kendine geldiğinde Trabzonspor’u sayıklayanların…
Ölüm döşeğinde olsalar bile Trabzonspor’u soranların hikâyelerini anlatmakla-yazmakla bitiremeyiz.
Evde kaldığımız günlerden faydalanarak, evde kalmaya devam eden siz okurlarımızla paylaşmaya devam ediyoruz.
***
‘Evde kal’maya devam ettiğimiz bu günler…
TV’ler geçmişe dair; filmler, diziler, maçlar vb. yayınlarına başlamışken…
Biz de yıllar evvel yayımladığımız Tatar’ın hikâyesine yer verelim istedik…
Buyurun hep birlikte bir kez daha okuyalım…
***
Sene 1981…
Sovyetler Birliği'nin Kızılordu’sunda genç bir askerim.