Bugün de böyle olsun, değişik bir şeyler yazalım istedik!
Evde kaldığımız bugünlerde okuyucularımız kafa dinlesin, eğlensin, hoşça vakit geçirmeleri için yaşanmış hikâyeler ile hoşunuza gideceğini tahmin ettiğimiz birkaç fıkrayı sizlerle paylaşalım istedik.
Güzel bir hafta sonu olsun dileklerimizle…
***
Hırsızlık…
( Yaşanmış bir hikâyedir)
Taksici arabasına bir müşteri alır.
Kovid 19 sonrası futbol dünyasında bol sıfırlı, anlı-şanlı futbolcu transferlerinin sadece rüyalarda görüleceği herkesin malumu! Olsa bile tek tük iste!
Birçok kulüp durumu eldeki, yani sözleşmesi devam oyuncularla (şimdilik) idare edecek.
Borç yükünün altında ezilen kulüplerin işi zorlaştığından- daha da zorlaşacağından; bundan sonraki sezonlarda neler yaşayacaklarını anlamak için ekonomist olmaya gerek yok!
Hal böyle olunca, kulüpleri yönetenlerin de başa neler geleceğini bildiklerinden, gençlere-altyapılara, yetenekli ve de milli oyunculara yönelmeye başladılar…
Doğrusunu söylemek gerekirse; daha önce yapılması gereken hareketlerdi bunlar… Anlayacağınız; kovid 19’un mecburiyetiyle-zorlamasıyla olmamalıydı!
**
Gelelim Trabzonspor’a…
Bu konuda ülkede en şanslı kulüplerin başında Trabzonspor geliyor desek, abartmış olmayız. Zira bordo-mavili takımı yönetenler, son yıllar genç oyunculara-geleceğe bayağı bir yatırım yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Bunu da yapmalarının, sistemi başlatmalarının en büyük nedeni
Evet, Trabzonspor ligin lideri… Bu seviyelere hiç de kolay gelmedi bordo-mavili takım… Öyle zor dönemlerden geçtiler ki… O dönemlerin atlatılmasında en büyük desteği her zaman olduğu gibi yine cefakâr taraftarı vermiştir; yılmadan-usanmadan-yorulmadan-bıkmadan.
Gönlünden- zamanından-cebinden, kısaca Trabzonspor için elinden gelen her şeyi yapan taraftarın hakkını teslim etmek gerekir!
Trabzonspor’da işlerin yolunda gitmediği yıllardan bir anı… Buyurun hep birlikte hem okuyalım hem de kısa bir hatırlatma yapalım…
***
Mutfakta bulaşık yıkayan anne, salonda gazete okuyan evin reisi babaya seslendi:
- Çocukların giymeye bir şeyleri kalmadı, hiç değilse ayakkabı alalım efendi.
-İdare etsinler, yaz geldi.
Liglerin oynanmasını isteyenler-düşünenler de işin o kadar kolay olmayacağını biliyorlar aslında!
Göz var, izan var!
İdmanda, otobüste, uçakta, yemekte bir araya gelmek yok…
Kulübede yan yana oturmak, sahaya çıkarken tokalaşmak, toplu halde yürümek; yok!
Amma velâkin sahada tabir caizse birbirini yemek; yatmak-kalkmak-yuvarlanmak serbest!
Kovid-19’dan önce ikili mücadelelerde ayakta kalanlar galip gelirdi, anlaşılan bundan böyle virüse yakalanmayanlar-çalım atanlar günü-kendini kurtaracak!
***
Trabzonlu olmayan Trabzonsporlu dostlara yazı sözümüz vardı;
Trabzonspor’u ne kadar çok sevdiklerini, Trabzonlu Trabzonsporluların da onlarla her daim sınırsız gurur duymaları gerektiğini anlatan..!
Konuya en iyi örnek Ercişli Oğuz Can olsa gerek…
Van depreminin olduğu gün, yıl 2011…
**
Erciş 7. 2’lik depremle yerle bir olmuş. Taş üstünde taş kalmamış.
Ortalık resmen savaş alanı, kısmen kıyamet günü…
Bordo-mavili takım ligin lideri, şampiyonluğun da en büyük adayı…
Ligler oynatılır ya da oynatılmaz, tescil edilir ya da edilmez, biz onu bilemeyiz? O iş bilim insanlarının, devletin ve futbolu yönetenlerin işi.
Amma velâkin…
Sağlığı da, kalan sekiz haftanın; zorluğunu, oyuncuların mental yoğunluğunu, fiziksel yorgunluğunu, malzemecilerden top toplayıcı çocuklara varıncaya dek görev yapanların durumunu iyi hesaplamak lazım!
Ayrıca…
Gelecek sezonu düşünmek, Avrupalılar ne yapar- ne eder ona da bakmak gerekir!
Hem Trabzonspor ligin lideri diye, bu korku niye?
Kaldı ki hiçbir başarı tesadüf değildir. Teşhis, tespit tedavi sadece sağlıkta değil futbol için de geçerlidir. Yeter ki planlamada “3 T” gerçeğinden ödün verilmesin! Başarıya giden yolda her ‘T’ nakış gibi sabırla, azimle işlenirse; başarı kaçınılmazdır, zaten başarının sırrı da odur!
Trabzonsporlular, “ Trabzonspor kökleri Trabzon’da, dalları dünyayı sarıp-sarmalayan ulu bir çınardır…”
İşte o çınarın dalları-yaprakları gurbetteki Trabzonsporlulardır.
Yeri gelmişken; Trabzonluların, Trabzonlu olmayan Trabzonsporluları sırtında-başının üstünde taşımalı, el üstünde tutmalı! Zira onlar, bordo-mavili camianın çok büyük bir aile, koca bir çınar olmasında başrol oyuncudurlar.
Bu yazımızda Trabzonlu Trabzonsporlardan bahsedelim.
Trabzonlu olmayan Trabzonsporluları yazmayı da başka bir güne bırakalım.
Uzmanlar, “Caz müzisyenleri, özgür ve çalkantılı bir kargaşa ortamında müzik yaparlar. Belli belirsiz yapılandırılmış bir malzemeyi birbirinden bağımsız olarak yorumlarlar.
Caz, eylem ve inisiyatif demektir. Taktik disiplin düşünülmez bile. Müzisyenlerin her biri zirveye tırmanma uğraşı içerisindendir. Müzik onları nereye götürürse oraya, bazen tökezleyerek, ancak hatalarından öğrendikleriyle yeni fırsatlar yaratarak ilerlerler. Cazcılar, dinleyicisinin destekleyici enerjisinden yaratıcı güç alarak, gevşek dokulu bir yapıda, kâh birbirine arka çıkarak, kâh solo performanslarla müzik yaparlar. Cazda sonucu, müzisyenlerin bireysel performansları belirler”
Şu aralar futbolda farklı mı sanki! Her kafadan farklı sesler, değişik görüşler?
Ligler şöyle oynansın, böyle oynansın..! Şurada şöyle, burada böyle…!
Alt ligleri de düşünen yok ayrıca?
Keser gibi kendine yontanlar “ bizim dediğimiz-istediğimiz gibi olsun” düşüncesinde…