DENİZ SEKİ GERÇEĞİ!

29 Aralık 2015

Tarih: 4 Şubat 2015...

Milliyet’in sürmanşetinden de anons edilen yazımızın başlığı şuydu:

Seki, artık hapiste beste yapabilecek.

Benden sonra Deniz Seki’yi cezaevinde ziyarete giden Beyaz TV’nin programcılarından Tahir Sarıkaya’nın anlattıklarını aktarmıştım o yazıda:

“Deniz Seki’nin morali çok iyiydi. Çünkü senin Deniz Seki’yle cezaevinde yaptığın görüşmenin (16 Ocak 2015) ardından gündeme taşıdığın cezaevinde beste yapamama sorunu kökünden çözüldü. Senin yazından (18 Ocak 2015) sonra Adalet Bakanlığı, Cezaevleri Genel Müdürlüğü’ne talimat vererek Seki’nin beste yapabilmesi için ortam hazırlanmasını istedi. Cezaevi yönetimi de kütüphanenin içinde boş bir odayı Deniz Seki’ye tahsis etti.

İçinde bir masa, bir masa üstü bilgisayar, yanında bir mikrofon ve kayıt cihazı olan odayı Deniz Seki de ilk defa bizimle birlikte gördü. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu Müdürü Hulusi Sağır bizi odaya götürdüğünde Deniz Seki sevinçten havaya zıpladı. Çok mutlu oldu. ‘Devletimize çok teşekkür ediyorum. Artık bestelerimi burada

yapacağım’ dedi.”

11 aylık bir haber!

Yazının Devamı

HDP’NİN ‘KAÇAK ÇAYI’ DEMLENDİ!

28 Aralık 2015

Türkiye’nin 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulup, çağdaş bir Anayasa’ya kavuşmasını istemeyen var mı?

Varsa “demokrat” değil, “anti demokrat”tır o kişi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, yeni Meclis’ten yeni bir Anayasa çıkartabilmek için TBMM’de grubu bulunan partilerden randevu istedi.

Ancak AK Parti, 30 Aralık’ta gerçekleşeceği açıklanan HDP randevusunu iptal etti.

Dün gazetemizin manşetten verdiği Kıvanç El’in haberine göre, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, “Başbakan, bir kaçak çayımızı içer gider” açıklaması bardağı taşıran son damla oldu.

Ak Partililerin, “Siyasi nezaketten uzak, sığ bir tutum” olarak değerlendirdiği Sırrı Süreyya Önder’in “Kaçak çay” olayını nasıl okumak lazım?

Sırrı Süreyya Önder’in “Türk çayı”, “Çay” veya “Türk kahvesi” yerine “Kaçak çay” demesi sadece “Siyasi nezaketten uzak sığ bir tutum” mu, yoksa onun ötesinde anlamları olabilir mi?

“Kaçak çay”, illegalitenin bir ifadesi olabilir mesela.

Yazının Devamı

‘KÖSEM’İN YAZARIYLA KÖSEM’İ KONUŞTUK

27 Aralık 2015

‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’ başlamadan önce yazdığı ‘Kösem Sultan’ romanını okuyup, bu köşeden paylaştığım Ayça Atçı’yla Tims’in çektiği Star TV’nin dizisini konuştum. Neden mi? Niyetim bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek.

‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’ önemsediğim ve başarılı olmasını istediğim bir proje. Dizi, istenilen reytinge henüz ulaşamadığına göre demek ki sorun var bir yerde.

Kösem’in romanını yazmak için ciddi mesai harcayan Atçı’nın dönemi iyi bilen biri olarak bağımsız bir gözle diziyi değerlendireceğini düşünüp ‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’in ‘iyi’ yanları kadar, ‘aksayan’ yönlerini de anlatmasını istedim.

‘Tebrik edilecek işler’

Tims’in iki dev projeyle tebrik edilecek işlere imza attığını, bu sayede tarihi romanların satışının arttırdığını vurgulayan Atçı, şunları söyledi:

“Muhteşem Yüzyıl’da pek görmediğimiz senaryo eksiklikleri ve kopukluklar maalesef bu dizide var. Bu da bir sonraki bölümü merak etmemizi engelliyor. Olayların altını doldurarak ilerleyebilirlerse ortaya muhteşem bir iş çıkacak aslında.

Dönem, tarihin neredeyse en karanlık yanı... Kadınların arasında geçen bir iktidar kavgası var, dışarıda Sipahi ve Yeniçeri isyanları, daha da önemlisi Celali isyanı

Yazının Devamı

BEREN’İN REYTİNGİ

26 Aralık 2015

Daha dizi başlamadan “Muhteşem Yüzyıl Kösem”e 9’uncu bölümde gireceği açıklanan Beren Saat, planlanandan önce çıktı seyirci karşısına.

Bunun tek sebebi vardı:

Dizinin reytinginin istenen gibi başlamamış olması.

Beren Saat, “Kösem” olarak ekrana çıkınca dizinin reytingi arttı mı?

Evet.

Dizinin geçen hafta ‘total’de 4.05 olan reytingi 4.65’e yükseldi, AB’de 6.50 olan reytingi de 8.13’e çıktı.

Total’deki 0.60, AB’deki 1.60’lık yükseliş çok mu?

Geçen hafta “Muhteşem Yüzyıl Kösem”in karşısında sadece diziler değil, ATV’deki Galatasaray ile Akhisar arasındaki Türkiye Ziraat Kupası maçı da vardı.

Yazının Devamı

BURDUR’DAN DİZİ SEKTÖRÜNE TEŞVİK

25 Aralık 2015

Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, sanayisi olmayan, nüfusun büyük bir kısmının hayvancılık ve tarımla geçindiği Burdur’u ekonomik açıdan canlandıracak bir proje için düğmeye bastı.

Ercengiz’in amacı, Burdur, Salda ve Karacaören gölleri, İnsuyu Mağarası, Sagalasos ve Kibyra gibi antik yerleri ve çoğu restore edilmiş tarihi konaklara sahip Burdur’u dizilerin çekim alanı yapmak.

Ercengiz, bu amaçla İstanbul’dan bir grup senarist ve yönetmeni davet edip, Burdur’un çekim yapılabilecek yerlerini tanıttı. Ekip, şehrin tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra şehir içindeki tarihi Burdur evleri, restore edilmiş konakları beğendi.

Burdur’un çarşısı, konakları, sokakları klasik Türk dizileri için ideal...

Kalabalık da yok sokaklarda, tabela ve kablo kirliliği de... Öyle yerler var ki Burdur’da sanki “Mahalle ve dönem dizisi çekilsin” diye yapılmış hepsi.

Yapımcıların Burdur’da dizi çekmesi için yeterli mi bu? Hayır.

Çünkü dizi seti her gün 100-150 kişinin mesai yaptığı bir iş.

Onca insanın İstanbul dışında çalıştırılması demek, ekstradan uçak bileti, konaklama, üç öğün yemek gibi ciddi maliyetler demek.

Yazının Devamı

GENÇLERİN VE SANDIĞIN GÜCÜ

23 Aralık 2015

İspanya’daki son seçimden alacağımız çok ders var.

Çünkü 30 yıldır ülkede muhafazakâr Halk Partisi ile solcu Sosyalist İşçi Partisi arasında el değiştiren iktidarın artık yeni ortakları var.

Üstelik bunlardan biri Yunanistan’daki SYRIZA partisinin İspanya muadili sayılabilecek Podemos (Yapabiliriz) diğeri ise liberal çizgideki Ciudadanos (Yurttaşlar).

Halk Partisi ve Sosyalist İşçi Partisi’nin alternatifleri olarak katıldıkları ilk seçimde Podemos yüzde 20.6 ile 69 milletvekili çıkardı. Ciudadanos yüzde 13.8 oy aldı ve kazandığı 40 milletvekiliyle ülkenin dördüncü partisi oldu.

İki partinin sosyal medya üzerinden neler yaptıklarına, lider kadrolarıyla seçilen milletvekillerinin profillerine baktım.

Solcu Podemos gibi sağcı Ciudadanos’un liderleri ve kadroları genç.

İki partinin 109 milletvekili arasında bir tane bile yaşlı ve lacivert takımlı, kravatlı adam yok.

Çoğu genç ve spor giyimli insanlar.

Yazının Devamı

BAKANLIĞIN KARARI: OYUNCULAR İŞÇİDİR

21 Aralık 2015

Oyuncuların 5510 Sayılı Kanun’un 4. Maddesi’nin A bendi uyarınca sigortalı işçi mi, yoksa aynı yasanın 4/B maddesi gereği sigortalı serbest meslek erbabı mı sayılması gerektiği uzunca süredir tartışılan bir konuydu.

Oyuncular Sendikası, oyuncuların işçi sayılıp 4/A’dan sigortalı yapılması gerektiğinde
iddia ederken Yapımcılar Derneği de şu gerekçeyle buna karşı çıkıyordu:

“Yapım şirketinde 4/A’lı sigortalı olarak çalışan bir oyuncu kelimenin tam anlamıyla bağlı çalışan olur. İşverenin izni, inisiyatifi olmadan başka hiçbir işte çalışamaz. Sinema filminde oynayamaz, sunuculuk yapamaz, reklam filmi çekemez, dublaj yapamaz, tiyatroda oynayamaz. Sadece bağlı olduğu işverenin emir ve direktifleri doğrultusunda çalışır ve yasal mesai ve fazla mesai şartlarına uygun olarak ücretini alır.

Oyuncu 4/A sigortalısı olduğu zaman 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 18/2 maddesi gereği eser üzerinde hiçbir hakkı kalmaz. O nedenle oyuncular işçi değil, serbest meslek erbabıdır.”

Sosyal güvence statüleri tartışılan oyuncular, iki kazanım elde ettiler geçen hafta.

Sendika 1-0 önde

Bunlardan biri İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen konferansta Çalışma ve Sosy

Yazının Devamı

LEYLA ALATON’UN GÖĞSÜNDEKİ IŞIK!

20 Aralık 2015

Cemal Reşit Rey’de ‘Sıra Dışı İnsanlar’ belgeselinin galası vardı cuma akşamı… Yönetmenliğini Orhan Tekeoğlu’nun, yapımcılığını eşi Nurdan Tümbek Tekeoğlu’nun üstlendiği belgesel Giresun, Trabzon ve Rize’de yaşayan sıra dışı insanları anlatıyor. Bu insanlardan Rize Güneysulu Bilal Atasoy’un söyledikleri kahkahaya boğdu belgeseli izleyenleri.

Bir kayaya çelik halatlarla bağlı havada asılı evinde tek başına yaşayan 86 yaşındaki Karadenizli, rüzgarla dönen kule yapmasının sebebini şöyle açıkladı:

“Manzarayı seyretmek için her seferinde başımı çevirmek zorunda kalmıyorum. Dönen kule sayesinde manzaranın tadını çıkarıyorum.”

‘Sıra Dışı İnsanlar’ın galasına katılanlar arasında iş kadını Leyla Alaton da vardı. Alaton’un boynundaki Arapça yazılı kolye dikkatimi çekti. Kolyede ne yazdığını sorduğum Alaton, “El nur, yani ışık yazıyor” dedi.



Yazının Devamı