Ali Eyüboğlu

Çizgili A4 kağıda yazılmış bir mektup aldım Kadir Kameroğlu’ndan… Önce o mektuba yer vermek, ardından da Kameroğlu’yla yüz yüzü yaptığım görüşmede aldığım notları paylaşmak istiyorum.
“Sayın Ali Eyüboğlu,
Milliyet okuruyum. Sayın Hasan Pulur’un da tiryakisiyim.
Sizlerin hoşgörünüze sığınarak, yazdıklarımı sabırla okumanızı arz ve niyaz eylerim.
Zor koşulların merdivenlerini ağır ağır çıkarak bu günlere geldim ve hiç unutmadım:
Doğarken bu dünyaya hiçbir şey getirmedim, giderken de hiçbir şey götürmeyeceğim.
Bunun bilincindeyim.

Sahne ismi “Dynamo” olan bir sihirbaz var Türkiye’den de yayın yapan yabancı belgesel kanallarında… Onu izledikten sonra “Yetenek Sizsiniz Türkiye”de yaptıkları numaralara bayıldığımız insanlarınki çocuk oyuncağı valla… Dünyanın dört bir yanında öyle numaralar yapıyor ki sokaklarda, şaşırıp kalıyor insanlar…
Akşam geç vakit eve gidince oğlum Yağız, “Baba ‘Medcezir’de yine bomba bir hata vardı. Birazdan düşer Youtube’a” dedi.
Nitekim de öyle oldu, “Medcezir”deki diğer çekim hataları gibi o da anında düştü Youtube’a… Merakla izledim Yağız’ın bahsettiği sahneyi.
“Medcezir”deki ailelerden biri topluca yemek yerken kazayla meyve suyu devriliyor “Selim Serez”in (Barış Falay) üstüne. Başta “Sude Beylice” (Şebnem Dönmez) olmak üzere herkes şaşkın. Falay, yerinden kalkıp banyoya gidiyor üstünü başını temizlemek üzere… Şebnem Dönmez de gidiyor peşin sıra… Masada otururken kırmızı renkli askılı bir kıyafet giyen Dönmez’in banyo sahnesinde ise başka renkte kapalı bir kıyafet var üstünde. “Medcezir”in “Dynamo”su mübarek. Yemek masasından banyoya gidene kadar kıyafetini değiştiriyor, ama kolyesi aynı kalıyor.

Bir devrin sonu
Perşembe akşamı arabesk müziğin iki simge isminin

Rock yıldızı Özlem Tekin, başrolü İsmail Hacıoğlu ve Ferhat Gündoğdu ile paylaştığı ‘Sonsuz Bir Aşk Filmi’ için aynı adla bir şarkı besteledi. Yapım şirketi Dama Medya’nın yolladığı klibi izledim, şarkıyı da klibi de çok beğendim... Tekin zaten kulvarında başarılı bir yorumcu. Onun film için yaptığı özel beste, o şarkının klibi için çekilen sahneler ve filmden etkileyici görüntüler de girince işin içine izlemesi keyifli bir iş çıktı ortaya.
Cem Kaya’nın yönettiği klipte Tekin, ‘Sonsuz Bir Aşk’ filminden sahnelere de yer verdi. Denizli Buldan, Pamukkale, Antalya Kurşunlu ile İstanbul Şile’de çekilen, galası 9 Şubat’ta TİM Maslak Show Center’da yapılacak ve 13 Şubat’ta vizyona girecek filmde, İsmail Hacıoğlu ve Ferhat Gündoğdu, kanser hastası iki arkadaş olarak geçti kamera karşısına. ‘Volkan’ın arkadaşı Serhan’ın aşkı ‘Aylin’e kavuşması için çıktıkları yolculukta Özlem Tekin de eşlik etti onlara.
Ozan Uzunoğlu’nun yönettiği, yapımcılığını Ferhat Eşsiz ve Ümit Gündoğdu’nun üstlendiği ‘Sonsuz Bir Aşk’ta, dostluk, aşk ve de ülkemizin kanayan yaralarından biri olan ‘çocuk gelin’ sorununa da göndermeler var.

ATİPİK OTİSTİK/ASPERGER BİR ÇOCUĞUN HAYALİ

Bugün Ortadoğu İktisadı

Cadde’ye girecek haberleri belirlediğimiz toplantıda arkadaşımız Sanem Özyürek dedi ki, “Halen yayında olan ve yakında yayına başlayacak dizilerin isimlerindeki ortaklık dikkatinizi çekti mi?”
Kısa süreli bir sessizlik oldu. Kimseden bir ses çıkmayınca Sanem saymaya başladı:
“Karagül, Karadayı, Kara Para Aşk’tan sonra ‘Poyraz Karayel’ katıldı bu kervana. Şimdi de ‘Kara Ekmek’ ve ‘Kara Kutu’ dizileri yolda.”
Ne diyelim?
Hayırlı uğurlu olsun vatana...
Pop müziğin patladığı 90’larda tutan şarkıların sözleri üzerine bir akademisyenin yaptığı çalışma dün gibi aklımda.
O tezin ortaya koyduğu şey şuydu:

Konya Ereğli Beyören köyünden Rahim Demirbaş, bir e-posta
yolladı bana...
Rahmi Demirbaş kim mi?
Adını ve çabasını ilk kez aylar önce TRT Haber’de bir programdan duyduğum Demirbaş, 75 yaşında emekli bir öğretmen... Bütün öğretmenlerin eli öpülesice... Demirbaş için heykeli dikilecek örnek bir insan vurgusu yapmamın sebebi, onun yıllardır yaptığı mücadele...

32 bin fidan dikti
İşte kendi anlatımıyla Demirbaş’ın yaptıkları:

Ziyarete gittiğim Deniz Seki: Zor günler geçiriyorum. Kapatılan Özel Yetkili Mahkeme mağduruyum. 15 Nisan 2014 tarihinde başvurduğum AYM, dosyamı ele alsa özgürlüğüme kavuşacağım!

Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yatan Deniz Seki’yi ziyarete gittim cuma günü.
Hapiste yatanlarla görüşmenin belli kuralları var. Mahkumun, birinci derece yakını veya bildirimde bulunduğu üç arkadaşından biri değilseniz, görüşmeniz o cezaevine bakan savcının vereceği izne bağlı...
Bakırköy Adalet Sarayı’nda Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na bakan savcıya gittiğimizde çok fazla umudum yoktu. Arkadaşım Suat Demirci, “Merak etme sen, alırız izni” demese belki de gitmeyecektim adliyeye.
Dilekçeyi önüne koyduğumuz savcı, “Deniz Seki’nin yakını mısınız?” dedi. Yanıtımız, “Hayır, arkadaşıyız” olunca bir soru daha yöneltti:
“Kabul eder mi sizi?”
“Eder herhalde” deyince bir yandan dilekçeyi imzalayan savcı, “Bu sefer izin veriyorum, ama bir daha gelmeyin buraya” demesin mi?

“Uzun yıllardır magazin gazeteciliği yapıyorsunuz. 1983’ten bugüne çok şey yaptınız, çok şey yaşadınız. Araştırma haberciliğine de giriyor yaptığınız. Kendinizi nerede görüyorsunuz?”
Amacım magazinin, popüler kültürün kaynak kişisi olabilmek. O yüzden haber yaparken de yazı yazarken de adı geçenlerden görüş almaya çok önem veririm. Yöneticilik yaptığım dönemde altını çizdiğim bir şey var; tırnak içinde yer vereceğimiz görüşlerin elimizde bant kaydı mutlaka olmalı. Şov dünyası öyle bir mecra ki söylediklerini inkar edebiliyor! insanlar. O yüzden elinizde kanıt olmalı. Günümüz teknolojisi de buna müsait. Söylediklerini kaydettiğiniz halde “öyle demek istemedim” diyenler olabiliyor.
Yukarıdaki soruyu soran gazeteciler.com’dan Sayım Çınar, yanıtlayan da benim…
Bu söyleşinin yayın tarihi 9 Ocak 2015…
Tarih 12 Ocak 2015… Oyuncu Hande Doğandemir, arkadaşımız Senem Aydın’la yaptığı söyleşinin Milliyet Cadde’de yayınlandığı gün şöyle bir tweet attı:
“Film için röportaja gelip, özel hayatı sormak, söylemediğim şeyi başlığa çekmek… Tiraj kaygınıza, hayal gücünüze, işinize saygınıza sağlık.”
Doğandemir’e bir tweet attım, kastettiğiniz söyleşi Milliyet Cadde’dekiyse bileyim,

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı Kamuda Şeffaflık Paketi’ne ulusal
radyo ve televizyon yetkilileri de dahil edildi.
İlk bakışta bu, radyo ve televizyonların kötü niyetli bazı yöneticilerinin makamlarını şahsi çıkar için kullanmalarını engelleyecek gibi görülebilir. İki yılda
bir mal beyanında bulunma zorunluluğu, bazı TV yöneticileriyle bazı yapımcılar arasındaki “Çıkar ilişkisi”ni engeller mi?
Kamuda Şeffaflık Paketi, halen tıkır tıkır dönen bir çarkı çomak sokup durdurabilir mi? Meseleye bir de bu açıdan bakmak gerekmez mi?
Varsayalım ki Ahmet Bey ve Ayşe Hanım farklı TV kanalının iki tepe yöneticisi.
Ahmet Bey’le Ayşe Hanım’ın çalıştıkları kurumlardan kazandıkları paralarla iki yılda bir beyan ettikleri mal varlıkları uyumlu.