Ali Eyüboğlu

Mikonos şahane deniz, plajlar, kumsallar, insanın gözüne hoş gelen bir mimari, şık ve butik alışveriş sokakları, kimsenin kimseyi rahatsız etmediği renkli gece hayatıyla cezbediyor insanı

İki gündür Mikonos’tayım... Buraya geleceğimi duyan eş, dost ve twittaşların yanıtını merak ettikleri soru aynı:
“Yunan adalarında tatil, dedikleri gibi Türkiye’den daha ucuz mu?”
Bir grup gazeteciyle buraya gelmemizin sebebi Atlas Jet’in Mikonos’a tarifeli direkt uçuşlara başlamış olması...
Rehberimiz Gökhan Bektaş’ın bu soruyu yanıt şu oldu:
“Mikonos’la Bodrum’u mukayese edecek olursak, burada bir hafta tatil, Bodrum’dan daha ucuz... Hiçbir plaja giriş paralı değil. İnsanlar otomobilleriyle gelip, para vermeden park ediyor. İsteyen yanlarında getirdikleri malzemeleri kullanıyor, isteyen en lüks yerde 4 euro’ya şezlong, 3 euro’ya şemsiye kiralayabiliyor. 3 euro’ya bir kola, 8 euro’ya club sandviç alabiliyor. Otellerin fiyatları da Bodrum’daki muadillerine oranla daha ucuz.”
Konakladığımız beş yıldızlı Royal Myconian Resort’un oda kahvaltı fiyatlarını vereyim.

Bir sanatçı olarak kendi özgürlük alanını olabildiğince geniş tutan Madonna, iş çocuklarının özgürlüğüne gelince nasıl da cimri...

Lady Gaga gelene kadar müzik dünyasının en deli dolu, en marjinal, en farklı pop ikonu kimdi? Tabii ki Madonna...
Pop müziğin kraliçesi, aynı zamanda dört çocuk annesi... Bunlardan ikisini kendi doğurdu, diğer ikisini de evlat edindi...
54 yaşındaki şarkıcının nasıl bir anne olduğu konusunda fikriniz var mı? Benim yoktu ama Madonna’nın ‘Good Morning America’ programında söylediklerinden sonra oldu. Bir sanatçı olarak kendi özgürlük alanını olabildiğince geniş tutan Madonna, iş çocuklarının özgürlüğüne gelince nasıl da cimri...
Madonna, söyleşide iki evlatlığı için bir şey demedi ama doğurduğu kızı ve oğlu hakkında söyledikleri, bir anne olarak çocuklarının özgürlük alanlarını nasıl da daralttığının göstergesi. Televizyondaki söyleşisinde otoriter bir anne olduğunu itiraf eden Madonna, oğlu Rocco’ya (12) yaşı küçük olduğu için iPhone almadığını, daha önce akıllı telefon kullanmasına izin vermediği, 16 yaşındaki kızı Lourdes’e ise iPhone’u yeni aldığını ve iç çekerek kızının kendisiyle konuşmayı bırakıp, adeta telefonla yaşadığını

Eylem Aydın’ın hazırladığı kitabı okuyunca Gezi Parkı eylemlerinin mizah konusunda toplumda nasıl bir sinerji yarattığına tanıklık edeceksiniz bir kez daha...

Kapağında bir ağaç, üstünde Twitter’ın kuşu ve ‘kırmızılı kadın’a gaz sıkan polisin resmedildiği kitap çıkalı bir hafta oldu.
“Bu ne hız?” demeyin.
Eylem Aydın’ın duvarlara yazılan sloganların fotoğraflarını basarak hazırladığı kitabın yayınevinin adı ne biliyor musunuz?
Hemen Kitap...
O yüzden bu ‘hız’ normal...
Ancak “Satışlardan elde edilecek gelirin şu kadarı Gezi Parkı mağdurları için kullanılacaktır” şeklinde bir not göremedim kitapta.

Türkiye’de diziler için kurulan platolardan gitmediğim yok gibi... Türkiye’de bir dizi için yapılan harici platolar arasında, Mint Yapım’ın ‘Doksanlar’ dizisi için Birol Güven’in doğup büyüdüğü Darıca’daki seti gibisini görmedim.
Yelkenkaya’da deniz manzaralı 5 dönüm arazi üzerine öyle bir plato kurmuştu ki Birol Güven, şayet ‘Doksanlar’ dizisi ‘Seksenler’ gibi iyi iş yaparsa, dizi bittikten sonra da seti ziyarete geleceklerden iyi para kazanır.
Bildiğiniz küçük çaplı bir mahalle inşa etmişler Darıca’da...
7 sokak üzerine 12 apartman, apartmanların altlarında bakkaldan bilardo-atari salonuna, terziden kahveye, gıda pazarından kırtasiyeye kadar 10 dükkân...
Asfaltlanmış yollar, parke taşı döşenmiş yaya kaldırımları, kaldırımlara dikilmiş 12 canlı ağaç, meydan ve önünde bir lise...

Türkiye’de yargı öylesine geç işliyor ki... Her şeyin açık ve net ortada olduğu bir dava bile 7 yılda noktalanıyorsa müzik sektöründeki dijital şaibeden mağdur olanların hakkının teslim edilmesinin ne kadar süre alacağını varın siz hesap edin! Sabahın köründe baktım İbrahim Tatlıses, saydırıyor Twitter’da: “Meğer ne dolaplar dönüyormuş da haberimiz yokmuş. Aslında birtakım söylentiler duyuyordum, ama bekledim. Sonunda kendi kendine patlak verdi.

Gecenin bu saatinde Kültür Bakanlığı’na şikayette bulunuyorum. MÜYAP, MESAM ve MSG’den bir sanat emekçisi olarak şikayetçiyim.

Çarpmalar çırpmalar da bir yere kadar. İlla ki kokusu çıkıyor beyler. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar. Sonunda adaletten kaçış yok efendiler.

Yani bu demektir ki deveyi hamuduyla götürüyorlar. Utanın be! Hiç arlanma, utanmada mı yok? İş Devlet Baba’ya düşüyor.

Eğlence sektörünün trend araştırmasına göre ‘yeni’ olana çok büyük bir açlığımız var ama bunları çok hızlı tüketiyoruz ve yine çok hızlı bir şekilde bunlardan vazgeçebiliyoruz

Bahçeşehir Üniversitesi Kreatif Endüstriler Merkezi, URU Group için bir araştırma yaptı.
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı ve BAU Kreatif Endüstriler Merkezi Direktörü Haluk Gürgen’le ekibinin yaptığı çalışma, Türkiye’deki eğlence sektörünün ilk trend araştırması olması açısından önemli.
Türkiye’de kimlerin, nasıl eğlendiğini, dünyada ve Türkiye’deki trendlerin ne olduğunu, eğlence biçimindeki değişimi, İstanbul’un hangi semtlerinin revaçta, İstanbul’un Türkiye’nin diğer illerindeki eğlence yaşamını nasıl etkilediğine dair önemli ayrıntılar var ‘Türkiye Kültür, Sanat ve Eğlence Trendleri Araştırması’nda...
İşte o araştırmanın sonuçları:

Türkiye’de kimler eğleniyor?

Bıçkın bir delikanlı, ülke meseleleri üzerine görüşlerini açıkladıktan sonra başlıyor İstiklal Caddesi’nin yeni renkleriyle Kızılderili halayına!

Sinirleriniz gergin, moraliniz bozuk, yaşanan olaylar nedeniyle yarından yana kuşkulu musunuz?
İşte size birkaç dakikalığına da olsa bütün dertlerinizi unutturacak bir mevzu...
İstiklal Caddesi’nde bir gençle yapılmış söyleşinin üç dakikalık videosu var internette...
“İdeoloji karmaşası yaşayan çocuk” diye yazın, videosu anında karşınıza...
Bıçkın bir delikanlı, ülke meseleleri üzerine görüşlerini açıkladıktan sonra başlıyor İstiklal Caddesi’nin yeni renkleriyle Kızılderili halayına!
Bu gencin anlattıklarını okuduktan sonra siz de oynatacak noktaya gelirseniz, Necati Şaşmaz’ın Başbakan’la yaptığı görüşmeden sonra söylediklerini getirin aklınıza... Demek ki bu ülkede Necati Şaşmaz gibi dediklerinden bir şey anlayamadığımız, bu genç gibi ‘Kararsız Kâsım’ların yaşadığı paralel bir evren var ve biz Gezi Parkı eylemleri sayesinde öğrendik bunu...

İlk bakışta Türkiye, iki cepheye bölündü gibi. Yüksek sesle konuşan iki taraf var çünkü... Peki ya seslerini çıkarmayanlar?

Türkiye’nin sağ-sol çatışmalarına ne gibi bedeller ödediğine tanıklık etmiş bir kuşağın mensubuyum...
Türkiye’nin yıllar içinde ‘alevi-sünni’ ya da ‘Türk-Kürt’ diye ikiye bölünerek iç savaş ortamına itilmek istendiğini de gördük. Şükürler olsun bugüne kadar Türkiye gelmedi bu oyuna...
Bugün karşımıza çıkan tabloysa başka... Gezi Parkı olaylarından sonra adeta iki cepheye ayrıldı Türkiye.
İki tarafın da elinde Türk bayrağı...
Türk bayraklarından bir kısmının üzerinde sadece ay-yıldız var, bir kısmındaysa ay-yıldızın yanı sıra Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafı... Bayraklarına bakarak kimin hangi taraftan olduğunu anlamak mümkün mü?