Kâbus gibi bir cumartesi gecesi geçirdi Türkiye... Kimse geri adım atmıyor, ülke gerildikçe geriliyor
Başbakan’ın Sincan’da söylediklerinden sonra polisin Gezi Parkı’nı zorla boşaltacağı, gösterilerin sokaklara taşacağı ve birçok şehre yayılacağı belliydi.
Nitekim öyle de oldu...
Kâbus gibi bir cumartesi gecesi geçirdi Türkiye...
Pazar sabahı, bu olaylar nasıl yansıdı dünya basınına bakayım dedim.
Bild’i tıklar tıklamaz, polisin Gezi
Parkı eylemlerine yaptığı ilk müdahalede başına isabet eden gaz bombası kapsülü yüzünden 20 gündür Taksim İlkyardım Hastanesi’nde komada yatan Lobna
Bir sunucu ya da moderatörün karşısına birkaç konuk alarak belli konuları masaya yatırdığı o kadar çok program var ki ekranlarda...
Birkaç sebebi var bunun...
Birincisi maliyeti en düşük program türüdür bu...
İkincisi taraflar arasında yaşanacak söz düellosundan sosyal medyaya çıkacak malzeme beraberinde bedavadan PR kazandırır o programa ve kanala...
Tartışacak kişiler iyi seçilirse reyting de kazandırır bu tür programlar...
Moderatörler ve sunuculara canlı yayın öncesi çok iş düşmez. Çünkü konukları genellikle konuk koordinatörleri ayarlar. Çoğu programda kime ne sorulacağını sunucu değil, reji odasındakiler belirler.
Habertürk’teki ‘Öteki Gündem’ gibi bazı programlar istisna ama...
Barcelona Mali Suçlar Savcılığı, Barcelona’nın Arjantinli yıldızı Lionel Messi ve babası Jorge Horacio hakkında, vergi kaçırdıkları iddiasıyla soruşturma açtı. İddia o ki, futboldan yıllık geliri 16 milyon euro olan Messi, 2007, 2008 ve 2009’da resmi bildirimlerinde gelirini düşük göstererek
usulsüzlük yaptı.
Arjantin 1. Ligi’nde San
Juan’la Bella Vista takımları arasındaki futbol maçında sahaya giren köpeği boğazından
tutup dışarı atmak isterken
tellere çarptırıp yere düşüren futbolcu Enzo Jimenez, bunun bedelini nasıl ödedi?
Önce tribünlerden yabancı cisim yağdı Jimenez’e, sonra rakip takımın futbolcuları hücum etti üstüne...
“CNN International, bize ‘özgür habercilik’ dersi verecek en son televizyon kanalıdır” diyenler olabilir. Ancak bazen kimin söylediğinden çok, söylenenin doğru olup olmadığına da bakmak lazım
CNN International’ın sunucusu, polisin Taksim’e girmesinden sonra yaşananları ekrana taşırken şöyle bir laf etti:
“Türkiye’den pek çok kişi şu an bizi izliyor çünkü kendi medyalarına güvenmiyorlar.”
Doğruluk payı var mı bunda?
Var...
Dünyanın önde gelen haber kanallarından BBC ya da başka birinin sunucusu etseydi bu lafı, bu kadar ağrıma gitmezdi.
Neden mi?
Radikal gazetesinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşeceğini yazdığı ‘Gezi Heyeti’ndeki liste doğruysa, bu demektir ki, ciddi bir temsil sorunu var ortada
Mimar Korhan Gümüş, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Betül Tanbay, gazeteci Oral Çalışlar, işadamı Osman Kavala ve Hayko Bağdat... Elbette ki, her biri ayrı ayrı değerde insanlar... Madem ki ‘Gezi Parkı eylemleri’ 90 gençliğinin hareketi, bu isimlerden oluşan bir heyetin gençleri temsiliyeti zorunlu. Neden mi? Nedeni özetle şu: Eylemleri yapanlarla, onlar adına Ankara’da Başbakan’la görüşecekler arasında kuşak farkı olduğu açık ve net olarak ortada.
Yaş ortalaması, 55
‘Gezi Parkı Heyeti’nin yaş ortalamasını merak edip, küçük çaplı bir araştırma yaptım, ortaya çıkan tablo şu:
Heyet için adı zikredilenler arasında en genci Hayko Bağdat’ın yaşı 37. Osman Kavala’nın yaşı 56. Korhan Gümüş, 59 yaşında.
Oral Çalışlar’ın yaşıysa 67. “Kadınlara yaş sorulmaz” derler, onun için Prof. Dr. Betül Tanbay’ın yaşını araştırmadım.
Gezi Parkı’na özgürlük isteyen sanatçıların can güvenliğinden endişe eder hale gelmesi, düşündürücü değil mi?
Dün Yeni Şafak’ın, sahnelediği ‘Mi Minör’ adlı oyunla aylardır Gezi Parkı eylemlerinin provasını yaptığı iddiasıyla manşete taşıdığı Memet Ali Alabora’ya ait yukarıdaki başlık...
Gezi Parkı eylemleri başladıktan sonra sistemli olarak hedef gösterildiğini söyleyen Alabora, Gezi Parkı eylemini anlatacağı Avrupa seyahatini iptal edip Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Cağaloğlu’ndaki lokalinde basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına ilgi büyüktü. 43 basın mensubu izledi toplantıyı... Annesi Betül Arım, babası Mustafa Alabora’nın yanı sıra Olgun Şimşek, Füsun Demirel, Janset Paçal, Nur Sürer, Şebnem Sönmez, Nehir Erdoğan, Suzan Kardeş, Mahir İpek, Ercan Kesal, Mustafa Avkıran, Laçin Ceylan ve Harun Tekin gibi sanatçılar da yalnız bırakmadı Alabora’yı. Gezi Parkı sürecinin neresinde olduğuna ilişkin üç sayfalık basın açıklamasını okuduktan sonra kendisini hedef gösteren Yeni Şafak’tan kimsenin olup olmadığını sordu Alabora... Behlül Çetinkaya adlı muhabir, “Yeni Şafak’tan ben varım” dedi, bunun üzerine Alabora “Yeni Şafak gazetesine tiyatroyu bu kadar ciddiye aldığı
Gezi Parkı eylemle-rinden yeni bir kitle partisi çıkar mı? Çıkacak gibi görün-müyor ama çıkmalı...
Gazete okuyan, interneti, sosyal medyayı takip eden, televizyonları izleyen biriyim. Gezi Parkı eylemlerinin başladığı
31 Mayıs’tan önce, “Hayra alamet değil bu gidiş. Sonunda patlayacak bu gençlik” diyen birini ne okudum, ne duydum.
Yıllardır kanal kanal dolaşıp, ‘engin ve derin görüşler’ini beyan etmelerine karşın, bu toplumsal patlamayı öngöremeyenlerin, “Bu eylemler nasıl sonlanır?” konusunda mutlaka fikirleri vardır, ama bu saatten sonra onlara kim inanır?
Uzlaşmacı tavrıyla öne çıkan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gezi Parkı’na gidip, “Gençler, mesaj alınmıştır, gereği yapılacaktır” dese, biter mi bu eylemler?
Sanmıyorum.
TRT 1’in ana haber spikeri Seval Çöpür, Karslı bir ailenin üç kızından biri. Adapazarı’nda doğdu, Denizli’de büyüdü.
“Nerelisin?” dendiğinde Çöpür’ün verdiği yanıt; “Denizliliyim”.
Çöpür’ün böyle demesinin sebebi şu:
“Annemle babam evlendikten bir süre sonra Denizli’ye geliyor; annem Denizli’yi çok beğeniyor ve ‘İleride burada yaşayalım’ diyor. Yıllar sonra, memur olan babamın tayini Denizli’ye çıkıyor ve annemin hayali gerçekleşiyor. Ben de 27 yıldır Denizliliyim.”
Annesi Zümrete ve babası Aslan’la hasret giderdiği Denizli’de uzun uzun sohbet ettik Çöpür’le.
Meslek hayatım boyunca, televizyon kanallarında spikerlik yapan çok insanla tanıştım, söyleşi yaptım, ama Çöpür gibisine hiç rastlamadım.
Çünkü onun hikayesi çok farklı.