12 Haziran seçimleri öncesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun popçuların CHP’nin seçim şarkısını okumaktan çekindiklerine dair yaptığı o açıklamadan sonra birçok insan gibi ben de çok merak etmiştim o korkak şarkıcıların kimler olduğunu...
Ama o günlerde ne Kılıçdaroğlu açıkladı o isimleri ne de olayın bir numaralı muhatabı Onur Akın...
‘2. Antalya Televizyon Ödülleri’nde karşılaştığımızda bayağı sıkıştırmıştım Onur Akın’ı, ama “Yakışmaz bana” deyip Kılıçdaroğlu gibi o da o isimleri açıklamamıştı.
Onur Akın’ın isim vermediğini, ama “Hepsi popçu değil, türkücü de var aralarında” demekle yetindiğini yazmıştım 7 Şubat 2011 tarihinde.
Onur Akın, CHP’nin seçim şarkılarını okuması için öneri götürdüğü isimleri açıklamaya yanaşmayınca tek bir yol kalıyordu geriye, o da bu konuyu unutmak...
En azından kendi adıma öyle yaptım...
Ancak birkaç gün önce, o zaman bu olayın bizzat içinde olanlardan biri, hiç beklemediğim bir anda kaçırdı ağzından baklayı...
“Onur Akın, bizi es geç”
Bu yarışma TRT’de değil de, başka bir kanalda olsa hiç durmazdım üstünde.
‘Yıldızım Sensin’ adlı yarışmayı yaptıran kanal, ‘hayat’ yerine ‘yaşam’ yazan editörleri sürgüne gönderen, yıllarca, “Şu notayı yanlış bastınız”, “Böyle söz olur mu?” gibi gerekçelerle müzik dünyasını inim inim inleten TRT.
‘Yıldızım Sensin’de Fadime adlı yarışmacı ‘Ne Ağlarsın’ türküsünü söyledikten sonra söz sırası jüri üyelerine geldi.
Selami Şahin ve Yüksel Aytuğ, “Olmadı. Daimi’nin türküsü böyle bitmiyor. Sen bu türkünün çakmasını okudun” demesi gerekirken tam tersini yaptı, Fadime’ye övgü yağdırdı.
Şimdi gelelim yapılan yanlışa.
TRT 1’in yarışmasında finalistlerden Fadime, ‘Ner Ağlarsın’ın sonunu şöyle okudu:
Daimi’yem her can ermez bu sırra
İstanbul Anadolu Yakası’nın Karadeniz’le kesiştiği bir yerdeyiz…
Kurna Köy Karaburun’da cam ağaçları arasında dallardan yapılmış barakalar…
Bir aya yakındır burada “Survivor” hayatı yaşayan Mavi Karadeniz’in “Lazvivor” yarışmasındaki rakip gruplar iftar sofrası hazırlığında…
4 Temmuz’da 18 kişiydiler, biz gittiğimizde sayıları çoktan 10’a indi… “Lazvivor” yarışmacılarından üçü de bu hafta elenecek, kalan sağlar haftaya Doğu Karadeniz’in yolunu tutacak.
“Lazvivor”ın yedi yarışmacısı bir ay boyunca Rize ve civarında doğayla iç içe bir yaşam sürecek ve en başarılı olan birincilik ipini göğüsleyecek.
Rizeli Halil Dil, Sabit Gangal, Bayram Ali Kulabu, Sinoplu Muhammer Gençer, Samsunlu Turgay Araz, Esat Akkaya, Ertuğrul Demirsoy’dan oluşan “Mavi Takım”ın iftar menüsünde daha önce ödül olarak kazandıkları mantar çorba, mısır ekmeği, mıhlama, çoban ve papates salatası var…
Trabzonlu Murat Başkan, Kastamonulu Hüseyin Aydın ve Ali Çelik’ten oluşan “Yeşil Takım”ın menüsü daha zengin. Onların menüsünde domates çorba, kuymak ve çoban salatanın yanı sıra fırında tavuk da var …
Saba Tümer, CNN Türk’ten ayrılıp Show TV’ye geçti. Sevgili Sina Koloğlu, dün köşesinde Saba Tümer’le ilgili şunları yazdı: “Bence tam yerini buldu. Saba Tümer bir haber kanalındaki ‘muhabbet programı’ndan çok, öğleden sonra ‘gel kız’ tarzına daha çok yakışıyor. CNN Türk’te sırıtıyordu. ‘Eller havaya yapsam mı, yapmasam mı?’ şeklindeydi. Show TV’yle anlaştı. Seda Sayan’ın yerine geldi. Bence çok doğru karar. Şimdi daha çok rahatlar ve kendine göre konukları bir güzel çağırır.” Sina’nın yazdıklarında katıldığım tek bir yer var, o da Saba’nın CNN Türk’te istediği gibi özgür olamadığı.
Onun dışında aynı görüşte değilim Sina’yla. Sebeplerine gelince:
1- Saba Tümer, asla ve kat’a gündüz kuşağı sunucusu değil. Daha önce de denedi ve olmadı. Okan Bayülgen’in yapımcılığında önce Pakize Suda’yla birlikte gündüz programı yaptılar, sonra Saba tek başına şansını denedi, sonuç ıııh.
Sağlıklı bir karar verebilmek için önce olayın gelişimine bakmak lazım.
Tamer Karadağlı’yla Ayşe Arman’ın arası açık.
Çünkü Arman, Karadağlı’nın hoşuna gitmeyen bir yazı yazmıştı.
Karadağlı da aynı üslupla Arman’a cevap vermişti.
Bayılıyorum şu İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) birkaç ayda bir hazırlayıp, kamuoyuna açıkladığı çalışmalara.
Dizi sektörüyle ilgili yaptıkları çalışma gibi 'Suç Ekonomisinin Türkiye Bilançosu' da 'atış serbest' tarzında bir iş geldi bana.
Adım gibi eminim, böyle düşündüğüm için gıcık kapacaklar bana, ama olsun.
AA’nın medyaya servis ettiği haberi okuduktan sonra şu sorunun yanıtını gerçekten de merak ettim.
2010’da 27 kalemde Türkiye’de yasadışı faaliyetlerde oluşan ciro en az 8 milyar TL, bu alandaki yıllık net gelirler de en az 3 milyarmış. Nasıl bir hesaptır bu?
Suç ekonomisini elinde tutanlar yüzde 35 kârla mı çalışıyorlar?
Saymayı bırak da yakala
Cihangir’deki masa kaldırma operasyonuda Hümeyra zabıtalara "Rahatsız ediyorsunuz bizi" diye tepki göstermiş. Zabıtalar bir şey demeden gitmiş. O masada Hümeyra’yla Berrak Tüzünataç değil de, şöhretsiz insanlar otursaydı, zabıta aynı hoşgörüyü gösterir miydi?
Medyanın ‘yasama’, ‘yürütme’ ve ‘yargı’dan sonra gelen ‘dördüncü kuvvet’ olmasının sebebi ne?
Kamu adına denetim görevi yapması. Görevi ‘kamu adına denetim’
olan bir müessese ‘hukuksuzluğu’ savunabilir mi?
Medya, kanunun sade bir vatandaşa vermediği hakkı, ‘şöhret sahibi’ insanlar tarafından kullanılmasını destekleyebilir mi?
Sonuna kadar destek veriyor.
Çünkü burası Türkiye.
Hafta sonu Girne’deki Malpas Otel&Casino’da sahneye çıkan Gülben Ergen için gece çok güzel başladı.
Konser verdiği salon tıklım tıklımdı.
Kendisini dinlemeye gelenlerin ezici bir çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu.
O da insanların bu sıcak ilgisini görünce üçüncü şarkıdan sonra, “Bundan sonra sıra sizlerden gelecek istek şarkılarda” dedi.