Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta beş kişilik bir ekip olarak İrlanda’da Türk edebiyatı çıkarması yaptık. Pelin Batu yazdı, sırasını savdı, şimdi sıra bende. Dublin Büyükelçisi Altay Cengizer’in büyük bir titizlik ve özveriyle düzenlediği, her detayını düşündüğü bu organizasyonda, Oscar Wilde’ın, James Joyce’un, Yeats’in, George Bernard Shaw’un ve daha nice ünlü edebiyatçının şehri Dublin’de üç büyük Türk yazarı ve onların gözünden şehr-i İstanbul üzerine yoğunlaştık. Gitgide markalaşan, dünya nazarında önem kazanan ve pırıl pırıl parlayan bu güzel şehri Yahya Kemal, Abdülhak Şinasi Hisar ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ağzından aldık, anlattık, günümüze getirdik.

Eski İstanbul’u yaşamak
Benim edebiyat dedektifi bir karakterim var, bilmiyorum takip edebildiniz mi? Her hafta www.milliyetsanat.com.tr ‘de yayımlanıyor. Alis Hovanisyan birtakım edebi ipuçlarının peşinden koşarak bazı hakikatlere ulaşmaya çalışıyor. Bu karakterde benden bir şeyler olsa gerek ki ben de Dublin’e gitmeden önce Yahya Kemal’in, Hisar’ın ve Tanpınar’ın ayak izlerini takip ettim, İstanbul’un sokaklarını arşınladım ve bir bugünün gerçekliğinde bir onlarınkinde bu aziz şehri görmeye gayret ettim. Bana göre nostaljiye kapılıp ah nerede o eski günler demenin, şehrin sadece merkezlerini doldurup, arka sokaklarını manevi bir yalnızlığa terk etmenin bir manası yok. Şöyle bir Balat’a, Eyüp’e, Sarıyer’e uzanın, Tahtakale’yi, Beyazıt’ı gezin ve bir de gözünüzü kapatıp gönül gözünüzü açın bakın ne güzel bir İstanbul göreceksiniz. Boğaziçi’nde sefa kalmadı diye üzülmeyin, bir kayık kiralayın, Emirgan’dan Beylerbeyi’ne geçin, bakın bakalım Şinasi Hisar’ın kelimeleri sizin de dudaklarınızdan dökülecek mi dökülmeyecek mi?

Huzur ve Masumiyet Müzesi
Tabii aslında bu geziler sırasında benim aklıma bir başka İstanbul sevdalısı daha vardı. Orhan Pamuk. Pamuk’un Masumiyet Müzesi ile Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’u aklımda sürekli gidip geldi. Kâh ikisinin sokakları birbirlerine karıştı, kâh elbiselerin sarıları, kırmızıları; kâh Mümtaz Kemal oldu kâh Kemal Mümtaz. Sanki Tanpınar zamanın ötesine gitmiş, Pamuk gerisine ve ortada bir yerde buluşmuşlar. 59 yıl arayla basılan bu iki kitabın birbirini andıran İstanbul’unu biraz da olsa Dublinlilere anlatmaya çalıştım. Samimiyette Türkleri aratmayan, bir yol sordunuz mu sizi alıp sorduğunuz yere kadar götüren Dublin halkı gözlerini aça aça dinledi, şehrimizin güzelliğine ikna oldu. Hani neredeyse imkânımız olsaydı konferans çıkışı İstanbul’a uçak bileti kesecektik.
Buna en büyük sebeplerden biri de kanun virtüözü Tahir Aydoğdu’nun olağanüstü resitaliydi. Türk sanat müziğinin klasiklerini nefes almadan dinleyen seyirci, Aydoğdu İrlanda’nın meşhur halk şarkısı ‘’Red is the Rose’’u çalarken hep bir ağızdan eşlik etti, biz de kendilerine Üsküdar’a Gider İken’i söyleyerek karşılık verdik.

İstanbul hasreti
Fakat herhalde Dublinlilerin kalbine en son hançeri Türkiye Yazarlar Birliği kurucu üyelerinden, büyük usta Beşir Ayvazoğlu indirdi. Bilhassa Yahya Kemal’den alıntılarla İstanbul’u betimleyen, şairane bir dille anlatan Ayvazoğlu konuşmasını şöyle bitirdi: ‘’Yahya Kemal Bedriye Mısralar şiirinde eğer hayata yeniden gelmek mümkün olsa ve kendisine ikinci hayatında malikâne olarak bir yıldız verilse, bu büyük iltifata bigâne kalacağını ve İstanbul’a dönmek isteyeceğini söyler. Ben de dört gündür güzel Dublin’deyim, fakat artık İstanbul’uma dönmek istiyorum.’’
Kendi adıma konuşayım, Dublin’in yemyeşil ormanlarını, güzel bahçelerini, sevimli sokaklarını, en mühimi güzel insanlarını görmüş olmaktan memnunum, ama İstanbul’a döndüğüm için mesudum.