Bundan yedi yıl önce New York’un Harlem mahallesinde yaşıyordum. Bir sabah altı gibi, bir çığlıkla uyandım. Bir kadın İmdat imdat diye bağırıyordu. Yerimden fırladım hemen yanımdaki camın jaluzisinin ipine asıldım. İri yarı bir adam genç kadının kolundan yakalamaya çalışıyordu. İkinci katta olduğum için olayları çok yakından görebiliyordum.
Öyle bir an oldu ki kızcağız elini bana doğru uzattı, Yardım et diye çığlık attı. Fakat yine aynı anda hemen arkasındaki iri adamla da göz göze geldim. Ve işte o anda jaluzinin ipini bıraktım, perde düştü. Korkmuştum, çünkü saldırgan bir adam artık benden haberdardı, nerede oturduğumu biliyordu, kim bilir belki neye benzediğimi de.
Hemen içeri koştum, telefonu aldım polis imdat numarasını çevirdim ve olayı bildirdim. Belki benim belki de diğer mahallelinin araması üzerine beş dakika sonra polis geldi, fakat zaten o arada perde arasından görebildiğim kadarıyla saldırgan kaçmıştı. Kız tir tir titriyordu, polise gözyaşları içerisinde olanları anlattı.
Genovese sendromu
Günlerce utancımdan aynada suratıma bakamadım. Orada bir başkasının hayatı söz konusuyken ben kısacık bir sürede kendi geleceğimin muhasebesini yapıp kızcağızın suratına perdeyi indirivermiştim. Kim bilir o anda neler düşünmüştü, nasıl bir çaresizlik hissetmişti.
Birkaç gün sonra olayı Amerikalı bir arkadaşıma anlattım ve böylelikle Genovese ya da diğer adıyla seyirci sendromundan haberdar oldum.
Kitty Genovese New York’ta, Queens’te yaşayan genç bir kadındı. 1964 yılında bir barda müdür olarak çalışıyordu. Bir gün işten çıkıp sabaha karşı, üçü çeyrek geçe eve geldi, arabasını park etti, tam apartmana doğru yürüyordu ki karşısına bir adam çıktı. Genovese tehlikeyi anlayıp apartmanın kapısına doğru koşmaya başladı, fakat adam arkasından yetişip sırtından iki kez bıçakladı. Genovese’nin yardım edin çığlıklarını mahallenin diğer yaşayanları duymuşlardı, hatta birkaç evin ışığı yandı, fakat hiçbir şey yapan olmadı. Sadece komşulardan biri kızı rahat bırak diye bağırdı o kadar. Saldırgan ortalığın hareketlendiğini görünce korkup kaçtı, fakat on dakika sonra bu sefer bir şapkayla olay yerine geri geldi. Baktı ki yaraladığı kadın apartmanın girişine kadar sürünmüş fakat içeri girememiş ve hala sağ. Ortalıkta ne bir polis ne bir ambulans var. Komşulardan da ses seda yok. Kadını birkaç bıçak darbesi daha vurarak öldürdü ve tecavüz ettikten sonra çekip gitti. Komşulardan biri penceresinden olayın son anlarına tanık olmuştu, polisi aradı.
Hepimiz ölüme seyirciyiz!
Bu olay daha sonra sosyologlar tarafından araştırıldığında genel yaklaşımın ne de olsa bir başkası yardım ediyordur şeklinde olduğunu öğrendiler ve buna seyirci sendromu adını verdiler. Anlayacağınız herkes birbirinden medet umuyordu. Hiçbirinden medet bulamayan Genovese ise yaşamını yitirdi.
Şimdi yaz geliyor ya, gazetelerde sütun sütun bu yazın ne kadar sıcak geçeceğinden, belki de en sıcak yazlardan biri olacağından, güneşteki lekelerin her zamankinden fazla olduğundan ve yaşanacak susuzluktan bahsediyorlar. Milliyet’te sürmekte olan Küresel Düzen Nereye Koşuyor yazı dizisi de gerçekleri bir kez daha okumak, anlamak ve hatta korkmak için mükemmel bir kaynak. Dünya frene basmalı diyor.
Gelin görün ki aslında şu an dünya üzerinde yaşayan yedi milyar insan, yani hepimiz seyirci sendromundan muzdaripiz. Ne de olsa başkaları bu konuda bir şey yapıyordur, ben işime bakayım diyoruz. Başımızı yastığımıza gömüyoruz, pembe hayallere dalıyoruz. Zaman uyanma zamanı, yoksa Genovese bir kez daha ölecek.